Gıda, Sempozyumlar ile Gelir mi?
Dünya gıda günü, süslü sloganlar ve sempozyumlar ile kutlanırken, hem Uluova hem de Kuzovanın suyla buluşamaması ve üretim girdilerinin aşırı artışından dolayı çiftçilerimiz ekim yapmamayı ve üretimden çekilmeyi düşünüyor.
Ülkemizde özellikle son yıllarda artan fahiş girdi maliyetleri sebebiyle çiftçi zor günler geçiriyor. Tüm ağır maliyetlere ve zorluklara rağmen ürettiğini tarlada yok pahasına komisyoncuya satan çiftçiler, tarladan tüketiciye kadar olan zincirde ürün fiyatlarının on kat arttığını görünce üretmekten vazgeçiyor.
Bu sorunlar yaşanırken günümüzün en stratejik ürünü olan gıdanın artırılması ve üreticinin korunmasını sempozyumlar ile sağlayacaklarını düşünen yetkililer, sahadan ve piyasadan habersiz sempozyumlar düzenleyerek olaya bilimsel açıdan bakıp çözüm önerileri sunuyorlar.
Bu toplantılardan biri de ilimizde gerçekleştirildi. Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı hemşerimiz Mehmet Hadi Tunç, katıldığı “Dünya Gıda Günü Sempozyumu”nda gıda üretimi ve güvenliğinin önemli konuların başında yer aldığını belirterek, "Ülkemizi gıda üretim ve ihracat üssü haline getirmek en büyük hedefimizdir." dedi.
TUNÇ: “YÜZDE 60 ARTACAK”
"Gıda talebinin artmasına ve bu talebi karşılayabilecek tek sektörün tarım sektörü olmasına rağmen tarım sektörünün ekonomilerdeki payı ve tarım arazilerinin oranı maalesef azalmakta." diyen Tunç, 2050 yılına kadar dünya genelinde gıda ihtiyacının verilere göre yüzde 60 artacağının tahmin edildiğini bildirdi.
Tunç, hem kaynakların azalması hem de ihtiyaçların artması nedeniyle gelecek 100 yılda bütün dünyayı, devletleri, bilim adamlarını ve sivil toplum kuruluşlarını zorlu bir görevin beklediğine dikkat çekerek, "Türkiye'nin nüfusunun 2050 yılında 100 milyona ulaşıp kentleşmenin ise yüzde 86'lar civarına çıkacağı tahmin ediliyor. Dünyada 5 milyar hektar tarım arazisi bulunuyor. Bu alanda her geçen gün azalma yaşanıyor." diye konuştu.
TUNÇ: “BİR YANDA İSRAF, DİĞER YANDA SEFALET”
"Her yıl toplam 1,3 milyar ton gıda maalesef çöpe atılarak israf ediliyor. İsraf edilen bu gıdaların yüzde 40'ı yenilebilir durumda. Bu rakamlar ne yazık ki her geçen gün daha da artmakta. Bugün dünyada 850 milyondan fazla insan açlıkla mücadele ediyor." ifadelerini kullanan Tunç, salgın sürecinde sağlık ile gıda ve tarım sektörünün öneminin bir kez daha ortaya çıktığını belirtti.
Tunç, salgın sürecinin dünyada üretimden tüketime kadar gıda arz ve tedarik zincirinde büyük değişiklikler meydana getirdiğini anlatarak, alışkanlıklar ve tüketim geleneklerinin etkilendiğini, bunun da tarıma bakışı değiştirdiğini kaydetti.
TUNÇ: “TARIM, YENİDEN KEŞFEDİLDİ”
Tarımın adeta yeniden keşfedilerek, dünyanın en stratejik birkaç sektörü arasında yerini aldığını ifade eden Tunç, "Salgından önce tarım ürünlerini ithalat yolu ile temin eden ülkeler tarımla ve üretimle ilgili çalışmalara başladı. Dünyada gıda korumacılığı arttı. Tarım milliyetçiliği gündeme geldi. Tarımla ilgili olarak ülkemiz de 2019-2023 yıllarını kapsayan 11. kalkınma planında çevresel, sosyal, ekonomik olarak sürdürülebilir, ülke insanının yeterli ve dengeli beslenmesinin yanı sıra arz talep dengesini gözeten üretim yapısıyla uluslararası rekabet gücünü arttırmış, ileri teknolojiye dayalı alt yapı sorunlarını çözmüş, örgütlülüğü ve verimliliği yüksek etkin bir tarım sektörünün oluşturulması temel amaç olarak belirlenmiştir. Bu amaca ulaşabilmek için makro ve mikro düzeyde doğru ve güvenilir veri temin edilerek tohumdan sofraya uzanan tüm zincir tam olarak kayıt altına alınacaktır. Yıllık izleme ve değerlendirme çalışmaları kurumsal hale getirilecek. Tarımsal bilgi sistemleri tamamlanarak, etkin kullanımı sağlanacaktır.”dedi.
TUNÇ: ÜLKEMİZİ GIDA ÜSSÜ HALİNE GETİRECEĞİZ”
Bu çerçevede Tarım ve Orman Bakanlığı olarak ülkemizdeki ekolojik kaynakların kalkınma modeli ile etkin, verimli ve sürdürülebilir bir şekilde harekete geçirilip, ekonomik güvenliği, gıda arz güvenliğini ve insan sağlığını güvence altına almak misyonu çerçevesinde politika üretip uyguladıklarını ifade eden Tunç,“Ülkemizi gıda üretim ve ihracat üssü haline getirmek en büyük hedefimizdir” ifadelerini kullandı.
Tunç, tarım sektörünün giderek artan stratejik önemine paralel olarak Bakanlığın 2019-2023 stratejik planında yer aldığı gibi birinci stratejik amacın tarımsal üretimde verim ve kaliteyi artırarak istikrarlı gıda arzını temin etmek olduğunu dile getirerek, gıda üretimi ve güvenliğinin önemli konuların başında yer aldığını söyledi.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl de gıda ve suyun insanın vazgeçilmez ihtiyacı olduğunu ifade ederek, gıdaya erişimin önemine değindi.
SÖYLEM GÜZEL EYLEM YOK
Sempozyumda dile getirilen düşüncelerin tüm dünya için kullanılabilecek klasik söylemler olduğuna dikkat çeken tarım üreticileri, ekonomik şartlar, girdi maliyetlerinde oluşan fahiş fiyatlar ve diğer giderler sebebiyle üretimin durma noktasına geldiğini ifade ederek, somut adım atılmadığını ve bakanlığın ciddi hiçbir çalışma ortaya koymadığını iddia ediyorlar.
GÜBRE FİYATLARI UÇTU
Tarımsal üretimde en önemli girdinin tohum, mazot ve gübre olduğuna dikkat çeken üreticiler, özellikle gübre fiyatlarında son altı ayda yüzde yüz elli oranında zam yapıldığını ve bu fiyatlarla ekim yapmanın mümkün olmadığını ifade ettiler.
ULUOVA VE KUZOVA SUYLA BULUŞMADAN ÜRETİM MÜMKÜN MÜ?
Üretimdeki maliyetlerin aşırı artması yanında sulu tarım için yıllardan beri suyla buluşmayı bekleyen Uluova ve Kuzova'ya su verilemediği için susuz tarımın yapılmak zorunda kalındığını belirten çiftçiler, tarımsal sulama işlerini yürüten DSİ Genel Müdürlüğü'nün Tarım ve Orman Bakanlığı'na bağlı bir kurum olmasına rağmen ovalarımıza su verilmediği için üretimin artırılması ve kalitesinin yükseltilmesinden söz etmenin, anlamsız ve sözden ileri gitmeyen bir faaliyet olduğunu ifade ediyorlar.
İŞ CİDDİ, KONU STRATEJİK
Tarımsal üretim ve gıda meselesinin önümüzdeki yıllarda en önemli ve stratejik bir konu olacağı ve savaşlara dahi sebep olacak derecede önemli olduğuna dikkat çeken uzmanlar, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın böylesi önemli bir konuda sürece etki etmeyecek sempozyum ve sloganlarla zaman kaybettiğini ve ciddi hiçbir projeyi hayata geçiremediğini iddia ediyorlar.