Gençleri Anlayamamak
Tarihin her döneminde anlaşılamayan, duygu dünyasının kodları çözülemeyen ve her dem eleştirilere muhatap olan gençlik…
Kendi gençliklerinde birçok yanlışları yapmalarına rağmen şimdilerde gençlikten; olgunluk, vakurluk, takva, muvahhitlik bekleyen büyüklerin eleştirileri oklarından bir türlü kurtulamayan gençlik…
İyi bir üniversite kazanması amacıyla ilkokuldan beri dershane ve etüt merkezleri arasında yarış atı misali mekik dokutturulan ve hayatın zorluklarını daha çocuk yaşlarda omuzlarında taşıyan bedbaht gençlik…
Her zorluğu ve yılların emeğinin bir karşılığı olarak üniversite kazanan ve fakat kazandığı bölümün kendi hayatını kurtarıp kurtaramayacağı endişesini hiçbir an aklından çıkarmayan mahzun gençlik….
Derslerin ağırlığı, yoğunluğu ve her şeyden önemlisi de cebinde çay parası olmadığı için arkadaşıyla sohbet edip çay ocağına gidip iki sohbet edemeyen antisosyalleştirilmiş gençlik…
Günün birinde üniversitenin düzenlediği şenliğe giderek üzerindeki tüm baskı, gelecek endişesi ve kaygılarını birkaç saatliğine unutmaya çalışan gariban gençlik…
Sen misin bu etkinliğe katılan…. Ne ahlaksızlığı kaldı, ne fuhşiyata düştükleri ne de İslami değerlere düşmanlıkları…
Neymiş, öğrenciler Türkçesi renkli eğlence olan “color fest” etkinliğine katılmışlar ve gönüllerince eğlenmişler.
Sosyal medyada yapılan tenkit ve eleştirilere bakınca ilk olarak aklımıza acaba gençler milli ve manevi değerlere hakaret içeren bir söylem ya da eylemde mi bulundurlar diye düşünmeden edemedik. Ya da ülkemizin birlik ve beraberliğine, vatanımıza, bayrağımıza halel getirecek bölücü ve yıkıcı sloganlar mı atıldı diye düşündük.
Hem paylaşımların içeriğine hem de televizyonlarda yer alan haber görüntülerine baktık ancak böyle bir şey de göremedik.
Neymiş, görüntüler hoş değilmiş, gençler renkli toz boyaların püskürtüldüğü bir festivalde şarkılar eşliğinde eğlenmişler ve toz boyanın suratlarda ve kıyafetlerde oluşturduğu ilginç hallere bakıp gülmüş ve bunun keyfini, çıkarmışlar.
Üç yılın ardından pandeminin tüm yasakları ve psikolojik etkisinden kurtulan ve eğitim öğretim yılının sonunda böylesine bir eğlenceye katılan gençler nelerle itham edilmiş gerçekten şaşırdık.
Festivale katılan gençleri olmadık ithamlara maruz bırakmak ve onları dinsiz-imansız-ahlaksız kategorisine koymak ve bu etkinliği düzenleyen Fırat Üniversitesini ağır bir şekilde suçlamak, dünya görüşlerine, sağlam duruşlarına ve görevlerini en iyi şekilde yaptıklarına tüm şehrin kefil olacağı yöneticileri olmadıkları ve hak etmedikleri sıfatlarla itham etmek çok doğru olmadı.
Festival birçok yönüyle elbette eleştirilebilir. Şehrimizde ilk olması dolayısıyla farklı ve hatta absürt de gelebilir. Ancak sonuçta tıpkı milli yoğurt yeme yarışmasında ortaya çıkan renkli görüntüler gibi adı renkli festival olan eğlence de gençlerin yüzleri ve giysileri toz boyalara bürünmüş. Ve işin garibi gençler bu eğlenceyi sevmişler.
Meşru dairede ve hiçbir gayri ahlaki durumu, tutum, söylem ve eylemin olmadığı bu programa bazı sosyal medya kullanıcılarının biçtiği misyon ve yükledikleri anlam çok zorlama yorumlara kaçmış ve gençleri de rencide eden bir hale dönüşmüş.
Beş bin gencin katıldığı bu eğlenceye biraz detaylı araştırma yapılsa yakın çevre ve akrabalarımızdan gençlerin de katıldığı görülecektir.
İnancına, vatan ve memleket sevdasına, bayrak ve kutsallar aşkına yapamayacağı fedakârlık olmayan gençleri, bu tür çirkinliklerle itham etmek haksızlıktır, vicdansızlıktır.
Gençlerimizi kendi şablonumuz içinde görmek ve böyle davranmaları beklemek gibi bir iyi niyet düşüncemiz olabilir ama farklı bir eğlence tavrı ortaya koydular diye eleştirmek doğru olmaz.
Konuyu çok da uzatmak istemiyoruz. Gençler ve onların katıldıkları etkinlikleri kendi duruşumuz ve onlardan beklentilerimiz zaviyesinden değerlendirmek yerine, onların duyguları, beklentileri ve mutlu olacakları etkinlikler penceresinden değerlendirmek gerekir.
Gençlerimiz için halat çekeme, çuval yarışı, yoğurt yeme gibi geleneksel etkinlikler de yapılabilirdi. Ama bunlar ne kadar ilgisini çekerdi gençlerimizin sormak lazım kendilerine.
Gelelim olayın Fırat Üniversitesi boyutuna. Gençlerin üniversite tercihlerinde en önemli etken o şehirde sosyal ve kültürel hayat ile yaşam merkezlerinin, sanatsal faaliyetlerin ne kadar olduğudur. Ve bugüne kadar Fırat Üniversitesi öğrencileri üzerinde yapılan bilimsel çalışma ve röportajlarda üniversitede sosyal etkinliklerin yetersizliği öne çıkmıştır.
Üniversitelerin, gençlerin bu taleplerine karşılık gelecek etkinliklerin yapılması kadar doğal bir faaliyet olamaz. Fırat Üniversitesi de bilimsel başarıları yanında bu talebe karşılık gelecek çok sayıda etkinliği hayata geçiren bir konumdadır.
Bu gerçeklere rağmen, gençlerin duygu dünyasından, beklentilerinden uzak dostlarımızın, sırf manevi endişelerle etkinlikleri eleştirmelerini duyarlılık olarak haklı görmekle birlikte gençleri olmadıkları ve bulunmadıkları bazı olumsuz vasıflarla anmalarını doğru bulmayız.
Gençlerimiz, bir eğlencede olabilecek ritüeller dışında herhangi bir taşkınlık, aykırılık hele hele ahlaksızlık emaresi göstermemişlerdir. Böyle olmadığı halde gençlerimizi böyle tasvir etmek ve bunun üzerinden gençlerimizi ve Fırat Üniversitesini hak etmedikleri ithamlarla gündeme getirmek yanlıştır.
Fırat Üniversitesi de bu olayla birlikte bundan sonra sosyal ve kültürel etkinliklerinde daha seçkinci ve tartışma oluşturmayacak bir tavır takınacaktır.
Son notumuz da şudur ki bu memlekette görevini en güzel bir şekilde yapan, elde ettiği başarılar ile bilim camiasında ciddi bir çıkış yakalayan Fırat Üniversitesi'ni böyle gereksiz ve zorlama yorumlarımızla eleştirirsek, bu şehre en büyük haksızlığı yapmış oluruz.