GAZETECİLİK
Gazetecilik nedir?
Nerde başlar ve nerede biter, kırmızıçizgileri var mıdır ya da her duyum ve gözlem bir haber midir yoksa sadece bir habere kaynaklık edebilecek bir duyum mudur
Gazetecilik nedir?
Nerde başlar ve nerede biter, kırmızıçizgileri var mıdır ya da her duyum ve gözlem bir haber midir yoksa sadece bir habere kaynaklık edebilecek bir duyum mudur?
İyi niyetlerle konuşulmuş ve yazılmış bir açıklamadan ve beyandan hareketle buradan olumlu ya da olumsuz bir haber çıkartmak mesleki ve vicdani bir sorumluluk mudur ya da fırsatçılık mıdır?
Nereden bakarsak bakalım zor bir meslektir gazetecilik. Ancak bu zorluğun elbette huzura döndüğü, bir hizmete vesile olunduğu ya da bir yanlışlığa dur denildiğinin huzuru da bir başkadır.
Gazeteciler ve iletişimciler gazeteciliği değişik cümlelerle tanımlamaya çalışadursun, vatandaşların ve yöneticilerin de iyi gazeteci anlayışı ve buna göre oluşturdukları medya planlaması da oldukça göreceli, bir o kadar da düşündürücü.
Sizler şehrin ve ülkenin geleceği adına ilkeli, tarafsız ve biraz da motive edici haberler yaparsınız ama sizin değeriniz ve konumunuz sıradan bir gazeteci olur. Nefsinizi, şahsi kin ve nefretinizi habere giydirmeden, varsa bir kırgınlığınız ve gücenikliğiniz buna bile aldırış etmeden haberi yapar ve servis edersiniz. Ama sonuçta işte sıradan bir gazetecisinizdir. Hepsi bu, sıradan, vasat ve etkisiz…
Farklı bir gazeteci tipiyle ilerlemek de vardır bu vadide mesela. Nedir o? Sıra dışı olmak, ne demek sıradaşı olmak? Öncelikle olay ve hizmet değil isim konuşursunuz. İsimler üzerinden görürsünüz haberi. Örnek mi istersiniz. Hemen verelim ve konuşulan gazeteci, itibar gören gazeteci olmak işi aslında nasıl da kolaymış gösterelim.
Geçtiğimiz gün ETUDER öncülüğünde Turizme ve bu sektörde ihtiyaç duyulan sertifikalı aşçı yetiştirmek üzere SODES destekli bir proje tanıtımı yapıldı. Tüm yöneticiler ve siyasiler orada. Ve bu isimler konu ile ilgili görüşlerini ifade ediyor kameralara. İlimiz Valisi sayın Murat Zorluoğlu da bu projenin bir paydaşı olarak konuşuyor. Konuşmasının bir yerinde de samimi olarak 'Ben de konağa aşçı ararken sertifikalı eleman bulma konusunda oldukça zorlanmıştım' mealinde bir cümle sarf ediyor. Hani değer gören ve itibarlı gazeteci olacaksınız ya işte size manşet: 'Valinin Büyük Sorunu' konuşulan, aranılan ve itibar edilen gazeteci olmanın yolu buradan mı geçiyor acaba…
Başka bir örnek. Bir özel okulumuz halen askıda olan bir bilbort asmış şehrin ana caddelerine. Özetle deniyor ki; 'Okulumuzda TEOG sınavlarına giren 23 öğrencimiz sınavda çıkan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi sorularının tamamını doğru olarak cevaplamışlardır'
Alın buradan yakın. Bir başka itibarlı ve saygın gazeteci olma fırsatı daha. Yahu kardeş, sen okulunun Matematik, Fen, Türkçe ve Sosyal bilimlerden oldukça başarısız olduğunu mu söylemeye çalışıyorsun ya da okulunuz etrafında oluşan bazı yanlış algıları yıkmaya mı çalışıyorsun. Nedir amacın? Aranılan ve saygı gösterilen gazeteci olacağız ya… İşte manşetimiz: 'Dindar Okul'
İşte hafta sonu televizyon ekranlarına ve cadde afişlerine yansıyan ve hiçbir iftira ve abartma olmayan kimsenin kul hakkına girmeden sadece gözleme dayalı iki saygın(!) gazeteci olma fırsatı.
Şimdi gördünüz değil mi bu konuları alıp sansasyonel manşet yaparak şehir gündeminde konuşulan bir gazeteci olmanın çok da zor bir şey olmadığını. Bunun için öyle çok zeki ve stratejist olmaya da gerek yok. Elazığ'da eli kalem tutan ve gazetecilik yapan her bir arkadaşımız bunu çok rahatlıkla yapabilir. Bundan dolayı önce bir iki tepki, ısmarlama güceniklikler gönderilse de o gazeteci artık her gün okunan, her gün takip edilen, her ortamda iltifat edilen ve başköşeye oturtulan ve 'Bizim kurum ve müessesenin bir reklamını yapsak sizde, ya da sıkıntılarınız var biliyorum ve size bir desteğimi gönderiyorum' ile biten bir mutlu sonla noktalanır süreç.
Bu mesleği birilerini körü körüne karalamak ya da olmadığından üstün göstermek için yapmak, gazetecilik mesleğini geçtik şehre ve şehir insanına en büyük haksızlık ve hatta hıyanettir. Gazeteciliği fırsatçılık ve basit konulardan sansasyonel haber üretme görmek oldukça kolay. Ancak bunu yaparken vicdan ve ahlak mihengine vurmak lazım olay ve insanları. Yoksa işte böyle fecaatler çıkar ortaya.
Gazetecilik duyarlılık ve empati yapmaktır aslında. Duyarlı ve hassas gazeteciler de şişirme bir itibara sahip olmak isteseler bunu anında ve her zaman yaparlar. Biliniz ki bu çok basit bir iştir ve gazeteci olmayanlar bile sosyal hesaplarından bunu rahatlıkla yapabilirler. Ama bu sonuç neyi getirir, bu metotla nereye kadar yol alınabilir, iyi niyetli ile art niyetli nasıl farklı farklı değerlendirilir bunun yolu çok zor değil. Cumhurbaşkanının izlediği yolu izlenmesi yeterli ve kfidir.
Değerleri değerli tutanlar da hep değerli kalırlar. Bir bardak suda fırtına koparan Emin Çölaşan'ın esamesi okunmuyor belki bugün ama Taha Akyol hala ayakta ve milleti için, halkı için çalışıyor kafa yoruyor.
Aykırı yazıp öne nasıl çıkılır gibi bir konu için örnek gösterdiğimiz Sayın Valimiz ve isim vermediğimiz okulun yöneticilerinin affına sığınarak özür diliyoruz. Bu konular sadece hafta sonundaki gözlemlerimizdi ve kötüyü örneklendirmek için yapılmıştır. Yoksa hiçbir kast-ı mahsusamız yoktur ve olamaz.
Nerde başlar ve nerede biter, kırmızıçizgileri var mıdır ya da her duyum ve gözlem bir haber midir yoksa sadece bir habere kaynaklık edebilecek bir duyum mudur?
İyi niyetlerle konuşulmuş ve yazılmış bir açıklamadan ve beyandan hareketle buradan olumlu ya da olumsuz bir haber çıkartmak mesleki ve vicdani bir sorumluluk mudur ya da fırsatçılık mıdır?
Nereden bakarsak bakalım zor bir meslektir gazetecilik. Ancak bu zorluğun elbette huzura döndüğü, bir hizmete vesile olunduğu ya da bir yanlışlığa dur denildiğinin huzuru da bir başkadır.
Gazeteciler ve iletişimciler gazeteciliği değişik cümlelerle tanımlamaya çalışadursun, vatandaşların ve yöneticilerin de iyi gazeteci anlayışı ve buna göre oluşturdukları medya planlaması da oldukça göreceli, bir o kadar da düşündürücü.
Sizler şehrin ve ülkenin geleceği adına ilkeli, tarafsız ve biraz da motive edici haberler yaparsınız ama sizin değeriniz ve konumunuz sıradan bir gazeteci olur. Nefsinizi, şahsi kin ve nefretinizi habere giydirmeden, varsa bir kırgınlığınız ve gücenikliğiniz buna bile aldırış etmeden haberi yapar ve servis edersiniz. Ama sonuçta işte sıradan bir gazetecisinizdir. Hepsi bu, sıradan, vasat ve etkisiz…
Farklı bir gazeteci tipiyle ilerlemek de vardır bu vadide mesela. Nedir o? Sıra dışı olmak, ne demek sıradaşı olmak? Öncelikle olay ve hizmet değil isim konuşursunuz. İsimler üzerinden görürsünüz haberi. Örnek mi istersiniz. Hemen verelim ve konuşulan gazeteci, itibar gören gazeteci olmak işi aslında nasıl da kolaymış gösterelim.
Geçtiğimiz gün ETUDER öncülüğünde Turizme ve bu sektörde ihtiyaç duyulan sertifikalı aşçı yetiştirmek üzere SODES destekli bir proje tanıtımı yapıldı. Tüm yöneticiler ve siyasiler orada. Ve bu isimler konu ile ilgili görüşlerini ifade ediyor kameralara. İlimiz Valisi sayın Murat Zorluoğlu da bu projenin bir paydaşı olarak konuşuyor. Konuşmasının bir yerinde de samimi olarak 'Ben de konağa aşçı ararken sertifikalı eleman bulma konusunda oldukça zorlanmıştım' mealinde bir cümle sarf ediyor. Hani değer gören ve itibarlı gazeteci olacaksınız ya işte size manşet: 'Valinin Büyük Sorunu' konuşulan, aranılan ve itibar edilen gazeteci olmanın yolu buradan mı geçiyor acaba…
Başka bir örnek. Bir özel okulumuz halen askıda olan bir bilbort asmış şehrin ana caddelerine. Özetle deniyor ki; 'Okulumuzda TEOG sınavlarına giren 23 öğrencimiz sınavda çıkan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi sorularının tamamını doğru olarak cevaplamışlardır'
Alın buradan yakın. Bir başka itibarlı ve saygın gazeteci olma fırsatı daha. Yahu kardeş, sen okulunun Matematik, Fen, Türkçe ve Sosyal bilimlerden oldukça başarısız olduğunu mu söylemeye çalışıyorsun ya da okulunuz etrafında oluşan bazı yanlış algıları yıkmaya mı çalışıyorsun. Nedir amacın? Aranılan ve saygı gösterilen gazeteci olacağız ya… İşte manşetimiz: 'Dindar Okul'
İşte hafta sonu televizyon ekranlarına ve cadde afişlerine yansıyan ve hiçbir iftira ve abartma olmayan kimsenin kul hakkına girmeden sadece gözleme dayalı iki saygın(!) gazeteci olma fırsatı.
Şimdi gördünüz değil mi bu konuları alıp sansasyonel manşet yaparak şehir gündeminde konuşulan bir gazeteci olmanın çok da zor bir şey olmadığını. Bunun için öyle çok zeki ve stratejist olmaya da gerek yok. Elazığ'da eli kalem tutan ve gazetecilik yapan her bir arkadaşımız bunu çok rahatlıkla yapabilir. Bundan dolayı önce bir iki tepki, ısmarlama güceniklikler gönderilse de o gazeteci artık her gün okunan, her gün takip edilen, her ortamda iltifat edilen ve başköşeye oturtulan ve 'Bizim kurum ve müessesenin bir reklamını yapsak sizde, ya da sıkıntılarınız var biliyorum ve size bir desteğimi gönderiyorum' ile biten bir mutlu sonla noktalanır süreç.
Bu mesleği birilerini körü körüne karalamak ya da olmadığından üstün göstermek için yapmak, gazetecilik mesleğini geçtik şehre ve şehir insanına en büyük haksızlık ve hatta hıyanettir. Gazeteciliği fırsatçılık ve basit konulardan sansasyonel haber üretme görmek oldukça kolay. Ancak bunu yaparken vicdan ve ahlak mihengine vurmak lazım olay ve insanları. Yoksa işte böyle fecaatler çıkar ortaya.
Gazetecilik duyarlılık ve empati yapmaktır aslında. Duyarlı ve hassas gazeteciler de şişirme bir itibara sahip olmak isteseler bunu anında ve her zaman yaparlar. Biliniz ki bu çok basit bir iştir ve gazeteci olmayanlar bile sosyal hesaplarından bunu rahatlıkla yapabilirler. Ama bu sonuç neyi getirir, bu metotla nereye kadar yol alınabilir, iyi niyetli ile art niyetli nasıl farklı farklı değerlendirilir bunun yolu çok zor değil. Cumhurbaşkanının izlediği yolu izlenmesi yeterli ve kfidir.
Değerleri değerli tutanlar da hep değerli kalırlar. Bir bardak suda fırtına koparan Emin Çölaşan'ın esamesi okunmuyor belki bugün ama Taha Akyol hala ayakta ve milleti için, halkı için çalışıyor kafa yoruyor.
Aykırı yazıp öne nasıl çıkılır gibi bir konu için örnek gösterdiğimiz Sayın Valimiz ve isim vermediğimiz okulun yöneticilerinin affına sığınarak özür diliyoruz. Bu konular sadece hafta sonundaki gözlemlerimizdi ve kötüyü örneklendirmek için yapılmıştır. Yoksa hiçbir kast-ı mahsusamız yoktur ve olamaz.