Gazeteciliğin Kirli Yüzü
İlimizde yaşanan olaylar ile ülkemizde meydana gelen gelişmeler hakkında farklı bir görüş ve bakış açısı ve bir edebi tür olan fıkra tadında kaleme aldığımız Hamiyet'e Göre köşesinde dile getirdiğimiz konular herkesin ilgisini çekmekle birlikte önemli bir kesimde de tiryakilik yapmış durumda.
Var olan ya da yaşanan bir olay üzerinden yaptığımız yorumlarla halkın vicdanı ve kamuoyun sesi olmayı hedefliyoruz. Naif bir üslupla kırmadan, dökmeden, itham etmeden olayı ortaya koyuyor sonrasında da yorumumuzu yaparak buradan hareketle uyarı ve dost tavsiyelerimizi sunuyoruz.
Geçtiğimiz pazartesi günü yine Hakimiyet'e Göre'de “Ateş'e Savunma Şoku” yazımızda bakın ne demişiz.
“Cemiyetin bu adımı, çok önemli ve yerinde bir karar. Topluma ahlak, etik değerler, dürüstlük ve hak-hukuk dersi verip farklı ilişkiler ve birlikteliklerle kazancının çok çok üzerinde bir hayat yaşayıp yaşam süren gazetecilerin de hem yasalar hem de kamu vicdanında sorgulanması ve gerekiyor.
Gazeteciler Cemiyeti'nin kendi üyesi olan bir gazetecinin mafya ve karanlık isimlerle birlikte anılmasını, kazancının üzerinde bir yaşam sürmesi ve bunu faturalandıramaması iddiaları üzerine böyle bir refleks göstermesi temiz topluma ulaşmak adına temiz eller operasyonları için de bir başlangıç sayılabilir.”
Yine aynı konu hakkında çarşamba günü: VEYİS, “ATEŞ”LERE Mİ DÜŞTÜN?” başlığıyla yazdığımız gazeteci Veyis Ateş'in Sağlık Bakanlığına malzeme satmasıyla ilgili olarak;
“ İş insanı-mafya, siyaset ve karanlık odalarla yakın olmakla suçlanan ve kaldığı lüks otelin ücretini kimin ödediği ile ilgili tartışmaların etrafında döndüğü Habertürk haber sunucusu Veyis Ateş'in bu kez başı Sağlık Bakanlığına malzeme satmak için komisyonculuk yaptığı iddiaları ile dertte.
Yaşanan olaylar gazetecilik mesleğinin onurunu ve haysiyetini, şahsi çıkarlara alet edilip bir nevi komisyonculuk faaliyetine dönüştürüldüğünü gösteriyor.
Aslında bu olayın gün yüzüne çıkması, siyasetçi, vali, belediye başkanı, bakanlık yetkilileri ve birim müdürlerinin elini güçlendiriyor ve işlerini kolay kılıyor.
Gazetecilik nüfuzunu ve sözde ayrıcalığını kullanarak, kurumlara, sürecin öngördüğü her türlü malzeme satma ve bunlara komisyon karşılığında aracı olma yönünde adım atan gazetecilerden uzak durmaları için bir gerekçe ve örnek oluyor.
Gerçekler, yıllar geçse de ortaya çıkar. Her ülkenin olduğu gibi şehirlerin de Sedat Pekerleri vardır ve bunlar bir vesile ile günün birinde konuşacaklardır. İşte o günlerin siyasetçisi ve bürokratı olmak ve adının bu tür olaylarla anılıyor olmak istenmiyorsa, aracılık hizmeteler ile komisyonculardan uzak durmak lazım gelir.” ifadelerini kullanmıştık.
Temiz toplum, temiz gazetecilik için temiz eller operasyonu başlatılması noktasındaki görüşümüze, yönetim kurulu üyeleri arasında Kanal Fırat Genel Yayın Yönetmeni Zeki Akbıyık'ın da olduğu Anadolu Yayıncılar Derneği'nden destek geldi.
Anadolu Yayıncılar Derneği, son günlerde basında çıkan haberler ve adı bazı kirli işlerde geçen gazetecilerle ilgili olarak şu açıklamayı yaptı:
1-Sezgin Baran Korkmazdan maaş alan, avanta alan, rüşvet alan gazeteciler kimlerdir. Bu konuda iktidara yakın ya da muhalefete yakın gazeteci ayrımını kabul etmiyoruz. Kim bu kirli ilişkiye bulaşmış ve ahlak ölçülerini ihlal etmişse gereken derhal yapılmalıdır. İktidarın arkasına saklanarak yolsuzluk yapan gazeteciler derhal ortaya çıkarılmalıdır. Basında SBK'dan maaş alan 12 Gazeteciden bahsediliyor. Bu iddialarda bulunan gazeteciler, bu isimleri derhal açıklamalıdır.
2-HDP ve PKK eksenli yayın yapan gazetelere destek nereden sağlanmaktadır. Bu gazeteler desteği nereden almaktadır. Avrupa kökenli yardımlar neden bölücülere gelmektedir. Milli ve yerli olan medya kuruluşlarına, neden bu yardım ya da destek verilmemektedir.
3- 28 Şubat sürecinde banka hortumlayan medya kuruluşları hangileridir. Bu dönemde hangi yazarlar batık bankalardan destek almıştır. Hangi genel yayın yönetmenleri hükümetleri tehdit etmiştir. Kimler Refah-Yol hükümetinin yıkılmasına vesile olmuştur. Basında topyekûn bir arınma şarttır. Bu arınma yapılırken iktidar destekliyor görmezden gelelim denilemez. Muhalefeti desteliyor görmezden gelelim diyemeyiz. Bizler Anadolu Yayıncılar Derneği olarak basında temiz eller operasyonu yapılmasını talep ediyoruz.”
Anadolu Yayıncılar Derneği, olayı karanlık mihrakların karanlık odalarda senaryosunu yazarak sahneye koyduğu ve ülkenin 20 yıl geri gitmesine sebep olan 28 Şubat dönemine kadara götürerek külli bir hesaplaşma süreci başlatmak istiyor.
Bu talep de göz ardı edilmemesi gereken bir mesele ve buna belki de Uğur Mumcu Cinayeti ile başlamak gerek. Dün ve bugün yaşananlar da gösteriyor ki gazetecilik gibi hakkın ve doğrunun yanında yanlışlığın ve haksızlığın karşısında olması gereken bu kutsal meslek, ne yazık ki karakter zafiyetleri büyük ve mesleğin ağırlığını taşıyamayacak bazı kişilerin elinde itibarsız ve etkisiz bir konuma düşürülmüştür.
Keşke, çıkarın değil hakkın ve haklının yanında durabilseydi bazı meslektaşlarımız. Zaten bir şey elde edemiyorlar. Zaten hep huzursuz, mutsuz ve tedirginler. Bari dürüstlüğün ve mesleğin etik değerlerinin kölesi olun da ebedi özgürlük ve temizlik sizinle olsun.