EYYY AVRUPA!
Bugün hiçbir devasa alışveriş merkezinde, bizi biz yapan kendi değerlerimizi destekleyen bir emare bulamazsınız
Bugün hiçbir devasa alışveriş merkezinde, bizi biz yapan kendi değerlerimizi destekleyen bir emare bulamazsınız. Çalan müziklerden tutun, mağazaları süsleyen objelere kadar, bırakın İslamı, kültürümüze dair yerli bir iz bile bulamazsınız. Tamamen Avrupalaşmış öyle mağazalar var ki adı açık açık o ülkeyi yansıtıyor. Açık söylemek gerekirse cezbetmiyor da değil. Hele bir tanesi içeri girer girmez kilise ne bileyim şato vs. izlenimi veriyor.
Kendini alamıyorsun bir çoğundan. Ne almaya gelmiştim ben deyip başka şeyler almış buluyorsun kendini. Adamlar dilini yerleştirmiş dünyaya; bilmeyen kültürlüden sayılmıyor. O derece yani. Evlerimize bile hakim oldular nerdeyse. Bu nedenledir ki beğendiğim bir parçayı direk kullanmam evimde. Mutlaka kendi tasarladığım şekle sokmaya çalışır benden bir iz taşısın isterim. Özgünlük bu işte. Konuşurken Türkçe mi konuşuyor diye şüpheye düştüğüm insanlar oluyor, anlamaya çalışıyorum. Giyim de hakeza öyle. Modernite batıya yaklaştıkça artıyor sanıyoruz. Halbuki her alanda değer kazanan sana ait olan aslında.
Bu günlerde daha yansır oldu vitrinlere batı hayranlığımız üstelik. Her yer vıcık vıcık 'noel papa'lı objeler, süslü ağaçlarla dolu. Hani bu topraklardan İngilizler gitmişti? Yooo asla gitmemiş, bilakis içimize kök salmış, tohumlarını bırakmışlar apaçık.
Sosyal medya, küçük Türk ve Müslüman çocukların noel papa kıyafetli resimleri ile dolu. Batının ortaçağ karanlığında boğulup, aydınlandığını sanan şu zavdigerı cahil insanlara Rabbim hidayet versin. Çinliler çubuklarla yemek yemeyi modern hale getirdiler vazgeçmek yerine. Aslına sahip çıkmak tam da böyle bir şey. Hele ki Anadolu bu anlamda tam bir zenginlik kaynağı. Hangi kayanın dibini eşsen esrarengiz bir çiğdem, hangi dağa tırmansan keşfedilmemiş bir mekan. Dillere destan olur anlatsan yaşasan.
Kendini geliştireceksin elbet; hayattan sanattan haberin olacak. Dergi okuyacaksın kitap….
İki kelam edecek cümlelerin olacak bugüne dair. Dil de bileceksin ve gerekirse
'asortik' de olacaksın ancak 'otantik' yanını kaybetmeden. Bir cümbüş bir mozaik olacaksın ülkende. Seni görse Avrupalı; bu Türktür diyecek hemen. Tarihin tarih, sanatın sanat, sporun spor … yaşamın kültürün olacak, taklit değil. Bu iş, bereketi ile dünyayı çatlatacak topraklara sahip illerimiz dururken Avrupadan sebze meyve ithal etmek gibi, samanı yurt dışından satın almak gibi bir şey. Yazarken bile gülümsüyorum bu vicdansızlığa. Patatesi Türklerden öğrenen Avrupalı Türklere satar olmuş. Nasıl bir hal bu? Sahip olduklarımızı bize satınca değerlenir her şey.
Aslımız diyorum; mert ve yenilikçi. At üzerinde bir serüven. Gittiği her yerde yaşamı etkileyen. Kendinden izler bırakan bir millet. İşte bir milleti yenecek yok edecek şey tam da budur. Kendinden uzaklaştırarak, kişiye kendini unutturarak.
İstiklal mücadelesi veren bu milletin zaman içerisinde nasıl çözüldüğünü, benliğinden uzaklaşıp taklitçi batı hayranlığına dönüşen hayatları bu şiir ne de güzel anlatıyor:
Ya Rab! Böyle mi olacaktı, benim cennet yurdum?
Baktım da etrafıma yalnızım, ağladım durdum.
Bir mana veremedim, şu Miladi yıl başına!
Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına!
Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar.
Gördüm ki, noel için hazır, yer-yer çarşı-Pazar.
Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete.
Heyhat! Duyuramadım, ne Ahmed'e ne Mehmed'e.
Ey alem- i İslam'ın baş tacı, büyük Türkiye!
Mukaddesatı unuttun, Avrupa diye diye!
Yurdumu işgal eylemiş, şu garbın safsatası,
Kiminin maymunu var, kiminin noel babası!
Anladım, zaman geçmekte bugün dünden de beter.
Kim bilir? Yarın ne hale düşecek bu şaşkın beşer.
Şehidlik, gazilik şerefidir Müslümanların.
Düşmanlara alkış tutmak, işidir alçakların.
Şu alçakça yaşayanların aklına yanayım.
Gel gönlüm gel, neredesin? Kanımla yıkanayım!
Kendini alamıyorsun bir çoğundan. Ne almaya gelmiştim ben deyip başka şeyler almış buluyorsun kendini. Adamlar dilini yerleştirmiş dünyaya; bilmeyen kültürlüden sayılmıyor. O derece yani. Evlerimize bile hakim oldular nerdeyse. Bu nedenledir ki beğendiğim bir parçayı direk kullanmam evimde. Mutlaka kendi tasarladığım şekle sokmaya çalışır benden bir iz taşısın isterim. Özgünlük bu işte. Konuşurken Türkçe mi konuşuyor diye şüpheye düştüğüm insanlar oluyor, anlamaya çalışıyorum. Giyim de hakeza öyle. Modernite batıya yaklaştıkça artıyor sanıyoruz. Halbuki her alanda değer kazanan sana ait olan aslında.
Bu günlerde daha yansır oldu vitrinlere batı hayranlığımız üstelik. Her yer vıcık vıcık 'noel papa'lı objeler, süslü ağaçlarla dolu. Hani bu topraklardan İngilizler gitmişti? Yooo asla gitmemiş, bilakis içimize kök salmış, tohumlarını bırakmışlar apaçık.
Sosyal medya, küçük Türk ve Müslüman çocukların noel papa kıyafetli resimleri ile dolu. Batının ortaçağ karanlığında boğulup, aydınlandığını sanan şu zavdigerı cahil insanlara Rabbim hidayet versin. Çinliler çubuklarla yemek yemeyi modern hale getirdiler vazgeçmek yerine. Aslına sahip çıkmak tam da böyle bir şey. Hele ki Anadolu bu anlamda tam bir zenginlik kaynağı. Hangi kayanın dibini eşsen esrarengiz bir çiğdem, hangi dağa tırmansan keşfedilmemiş bir mekan. Dillere destan olur anlatsan yaşasan.
Kendini geliştireceksin elbet; hayattan sanattan haberin olacak. Dergi okuyacaksın kitap….
İki kelam edecek cümlelerin olacak bugüne dair. Dil de bileceksin ve gerekirse
'asortik' de olacaksın ancak 'otantik' yanını kaybetmeden. Bir cümbüş bir mozaik olacaksın ülkende. Seni görse Avrupalı; bu Türktür diyecek hemen. Tarihin tarih, sanatın sanat, sporun spor … yaşamın kültürün olacak, taklit değil. Bu iş, bereketi ile dünyayı çatlatacak topraklara sahip illerimiz dururken Avrupadan sebze meyve ithal etmek gibi, samanı yurt dışından satın almak gibi bir şey. Yazarken bile gülümsüyorum bu vicdansızlığa. Patatesi Türklerden öğrenen Avrupalı Türklere satar olmuş. Nasıl bir hal bu? Sahip olduklarımızı bize satınca değerlenir her şey.
Aslımız diyorum; mert ve yenilikçi. At üzerinde bir serüven. Gittiği her yerde yaşamı etkileyen. Kendinden izler bırakan bir millet. İşte bir milleti yenecek yok edecek şey tam da budur. Kendinden uzaklaştırarak, kişiye kendini unutturarak.
İstiklal mücadelesi veren bu milletin zaman içerisinde nasıl çözüldüğünü, benliğinden uzaklaşıp taklitçi batı hayranlığına dönüşen hayatları bu şiir ne de güzel anlatıyor:
Ya Rab! Böyle mi olacaktı, benim cennet yurdum?
Baktım da etrafıma yalnızım, ağladım durdum.
Bir mana veremedim, şu Miladi yıl başına!
Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına!
Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar.
Gördüm ki, noel için hazır, yer-yer çarşı-Pazar.
Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete.
Heyhat! Duyuramadım, ne Ahmed'e ne Mehmed'e.
Ey alem- i İslam'ın baş tacı, büyük Türkiye!
Mukaddesatı unuttun, Avrupa diye diye!
Yurdumu işgal eylemiş, şu garbın safsatası,
Kiminin maymunu var, kiminin noel babası!
Anladım, zaman geçmekte bugün dünden de beter.
Kim bilir? Yarın ne hale düşecek bu şaşkın beşer.
Şehidlik, gazilik şerefidir Müslümanların.
Düşmanlara alkış tutmak, işidir alçakların.
Şu alçakça yaşayanların aklına yanayım.
Gel gönlüm gel, neredesin? Kanımla yıkanayım!