EVET, VARDI?
15 Temmuz darbe teşebbüsünün turnusol kâğıdı görevi yapma gibi bir yararı oldu
15 Temmuz darbe teşebbüsünün turnusol kğıdı görevi yapma gibi bir yararı oldu. Evveli ve ahiriyle insanların bir iki dönemi ve bu dönemlerin duruşsal mukayesesinden gerçek renkleri, kumaşlarının kalitesi ortaya çıktı.
Bu nedenle…
15 Temmuz, gönlünde ihanete kaçan tarafların, hainlik edenlere akan sol yanın; başarısızlık görülünce milli irade yönünde yüzsüzce ve arsızca saf tutma ritüellerine sahne oldu.
15 Temmuz, kurulduğu günden beri hep halkın yanında olan ve bu yüzden girdiği her seçimden büyüyerek çıkan Ak Parti'ye oy verenleri, sırf emrine amade olacak biri listeye girmedi diye koyun sürüsüne benzeten saftiriklerin birden bire Ak Partili akil adam kesildikleri bir dönem oldu.
Hiç kıvırmaya, hiç aklınca geçmişte koyun sürüsü olarak gördüğünüz camianın insanlarına yaranma ve yıkılma ayaklarına yatmaya gerek yok.
Bitmişliğin, tükenmişliğin ve hiçliğin psikoz halinin verdiği ' yine ne yapayım, ne yumurtlayayım da gündeme geleyim' acziyetine düşmeye gerek yok.
Yakın zamana kadar en yakınında olduğunuz ve kalben yanlarında durduğunuz zevatların son hdigererini atlayıp hiç olmazsa vefa adına onlardan haber verme yerine, bulunduğu ve taraf olduğu grup ve şahısları gizlemek ve hedef saptırmak adına hayali senaryolar üzerinden aklınca fitne oluşturma seanslarının artık sizden başka kimseye zarar vermediğini görmek için dahi olmanıza gerek yok.
Hani diyorsun ya;
'Darbe gecesi efsane olan Şehit Ömer Halis Demir anlatılırken o mel'un gecenin aktörlerinden neden hiç bahsedilmedi? O alçakların içerisinde hemşehrimiz olan birileri var mı?' diye.
Çok zorlama kendini parça kırabilir ve sırf kendini ve ekibini gizleme uğruna baltayı taşa vurabilirsin.
Neyse senin sorduğun sorunun cevabını bulma konusunda sana bir kıyağımız olsun.
Evet, vardı küçük ve zavdigerı adam. O alçakların içerisinde hemşehrimiz olan birileri vardı. Hem de senin çok iyi bildiğin birileri…
O alçakların kim olduğunu tüm şehir bilmesine, onların seninle ilişki ve sarmaş dolaşlığınıza şahitliklerine rağmen 'Şimdiye kadar nasıl es geçti bizim büyük(?) gazeteci' diye dert de etmiyor insanlar.
'Zaten bu adam budur' diyorlar.
'Bunun gazeteciliği de adamlığı da yürekliliği de budur ve buraya kadardır' diyorlar.
Ve ne yazık ki bu olayla birlikte kürsülerde yaptığın ya da yaptırıldığın içi boş ve ucuz kasaba politikacısı dozunda konuşmalarının halkımızın nazarında yellenmeden öte bir karşılığı da olmadı küçük ve ilkesiz adam.
Zannetme ki bu şehrin insanı saf ve hafızası yitik.
Zannetme ki bu şehrin insanı senin martavdigerarını ciddiye alıyor.
Ve asla zannetme ki gerçekleri, doğruları bırakıp senin ne adına ve ne için yazdığına kendi adı kadar emin olduğu için duruşundan pardon duruşsuzluğundan bihaber.
Çok iyi hem de çok çok iyi bildiğin halde içimizdeki o alçaklardan iki tanesinin hem senin köşe yazarların hem de senin bizzat cemiyetten başkan yardımcın olduklarını yazamayan ve bundan dolayı özür dilemeyen, 'Bu isimleri gazeteden ve cemiyetten attım' diyemeyen birinin kalkıp ve yine herkesin çok iyi bildiği gerekçelerle hayali FETÖ'çüler yaratma yüzsüzlüğünü ortaya koyanların yüzüne halkımız tükürmek isterse bizim bir sözümüz olamaz elbet.
Cinayeti işleyip de en çok gözyaşı döken katilin feryatlarını usta polisler kadar ferasetli halkımız da yutmaz…
Yoksa sen halen aynı noktada ve bu insanların koyun sürüsü olduğuna mı inanıyorsun?
Ülkeyi uçurumun eşiğine sürükleyen adi ve şerefsiz insanları yazmaya yüreğin yetmeyecek ve sen bu kahramanları gölgelemek ve sözüm ona gizlemek adına bu darbeyi canını ve gövdesini ortaya koyarak önleyen ve bunu ilk dakikadan itibaren net bir şekilde ortaya koyan yürekli insanları, ağzında çiğnediğin sakızla aklınca zan altında bırakacaksın.
Yazımı yine senin cümlelerinle noktalasak nasıl olur küçük insan!
'Dokunulmayacak kimse kalmayacak...'
Evet, gerçekten de kalmayacak. Senin kayıp ve kaçak olan yazarın ve cemiyet yardımcına da, daha birkaç ay önce hükümete reddiye, cemaate mehdiye diken avukat yazarına da…
Ve kim bilir belki bunları kollayıp koruyana, destek olana ve yanına alıp demeçler verene de…
Dokunacaklar, hem de sonuna kadar dokunacaklar…
Bu nedenle…
15 Temmuz, gönlünde ihanete kaçan tarafların, hainlik edenlere akan sol yanın; başarısızlık görülünce milli irade yönünde yüzsüzce ve arsızca saf tutma ritüellerine sahne oldu.
15 Temmuz, kurulduğu günden beri hep halkın yanında olan ve bu yüzden girdiği her seçimden büyüyerek çıkan Ak Parti'ye oy verenleri, sırf emrine amade olacak biri listeye girmedi diye koyun sürüsüne benzeten saftiriklerin birden bire Ak Partili akil adam kesildikleri bir dönem oldu.
Hiç kıvırmaya, hiç aklınca geçmişte koyun sürüsü olarak gördüğünüz camianın insanlarına yaranma ve yıkılma ayaklarına yatmaya gerek yok.
Bitmişliğin, tükenmişliğin ve hiçliğin psikoz halinin verdiği ' yine ne yapayım, ne yumurtlayayım da gündeme geleyim' acziyetine düşmeye gerek yok.
Yakın zamana kadar en yakınında olduğunuz ve kalben yanlarında durduğunuz zevatların son hdigererini atlayıp hiç olmazsa vefa adına onlardan haber verme yerine, bulunduğu ve taraf olduğu grup ve şahısları gizlemek ve hedef saptırmak adına hayali senaryolar üzerinden aklınca fitne oluşturma seanslarının artık sizden başka kimseye zarar vermediğini görmek için dahi olmanıza gerek yok.
Hani diyorsun ya;
'Darbe gecesi efsane olan Şehit Ömer Halis Demir anlatılırken o mel'un gecenin aktörlerinden neden hiç bahsedilmedi? O alçakların içerisinde hemşehrimiz olan birileri var mı?' diye.
Çok zorlama kendini parça kırabilir ve sırf kendini ve ekibini gizleme uğruna baltayı taşa vurabilirsin.
Neyse senin sorduğun sorunun cevabını bulma konusunda sana bir kıyağımız olsun.
Evet, vardı küçük ve zavdigerı adam. O alçakların içerisinde hemşehrimiz olan birileri vardı. Hem de senin çok iyi bildiğin birileri…
O alçakların kim olduğunu tüm şehir bilmesine, onların seninle ilişki ve sarmaş dolaşlığınıza şahitliklerine rağmen 'Şimdiye kadar nasıl es geçti bizim büyük(?) gazeteci' diye dert de etmiyor insanlar.
'Zaten bu adam budur' diyorlar.
'Bunun gazeteciliği de adamlığı da yürekliliği de budur ve buraya kadardır' diyorlar.
Ve ne yazık ki bu olayla birlikte kürsülerde yaptığın ya da yaptırıldığın içi boş ve ucuz kasaba politikacısı dozunda konuşmalarının halkımızın nazarında yellenmeden öte bir karşılığı da olmadı küçük ve ilkesiz adam.
Zannetme ki bu şehrin insanı saf ve hafızası yitik.
Zannetme ki bu şehrin insanı senin martavdigerarını ciddiye alıyor.
Ve asla zannetme ki gerçekleri, doğruları bırakıp senin ne adına ve ne için yazdığına kendi adı kadar emin olduğu için duruşundan pardon duruşsuzluğundan bihaber.
Çok iyi hem de çok çok iyi bildiğin halde içimizdeki o alçaklardan iki tanesinin hem senin köşe yazarların hem de senin bizzat cemiyetten başkan yardımcın olduklarını yazamayan ve bundan dolayı özür dilemeyen, 'Bu isimleri gazeteden ve cemiyetten attım' diyemeyen birinin kalkıp ve yine herkesin çok iyi bildiği gerekçelerle hayali FETÖ'çüler yaratma yüzsüzlüğünü ortaya koyanların yüzüne halkımız tükürmek isterse bizim bir sözümüz olamaz elbet.
Cinayeti işleyip de en çok gözyaşı döken katilin feryatlarını usta polisler kadar ferasetli halkımız da yutmaz…
Yoksa sen halen aynı noktada ve bu insanların koyun sürüsü olduğuna mı inanıyorsun?
Ülkeyi uçurumun eşiğine sürükleyen adi ve şerefsiz insanları yazmaya yüreğin yetmeyecek ve sen bu kahramanları gölgelemek ve sözüm ona gizlemek adına bu darbeyi canını ve gövdesini ortaya koyarak önleyen ve bunu ilk dakikadan itibaren net bir şekilde ortaya koyan yürekli insanları, ağzında çiğnediğin sakızla aklınca zan altında bırakacaksın.
Yazımı yine senin cümlelerinle noktalasak nasıl olur küçük insan!
'Dokunulmayacak kimse kalmayacak...'
Evet, gerçekten de kalmayacak. Senin kayıp ve kaçak olan yazarın ve cemiyet yardımcına da, daha birkaç ay önce hükümete reddiye, cemaate mehdiye diken avukat yazarına da…
Ve kim bilir belki bunları kollayıp koruyana, destek olana ve yanına alıp demeçler verene de…
Dokunacaklar, hem de sonuna kadar dokunacaklar…