ERKEK ŞİDDETİ…
Dünyanın kronik sorunu haline gelen kadına yönelik şiddet olayları yılın şu son haftasında da yakamızdan düşmedi.
Üç kadın vahşice katledildi yakın zamanda ve en yakınında olanlar tarafından. Biri kocaydı, biri oğul bir diğeri ise evinin kapılarını açacağı, internet bankacılık şifresini kadar yakinen tanıdığı iddia edilen birisiydi.
Yitip giden ömürler, umutlar geride kalan enkazlar feryatlar ve aynı çığlıklarla hafızalarımıza kazındı tekraren maalesef ki…
Her yenilenen olayda fark ediyoruz ki mevcut yasanın bir caydırıcılığının olmamasının yanı sıra bir de erkeklere düşmanlık besleyen kadınların sayısında artışı hızlandırıyor ve hatta kabartıyor.. Oysaki hayatı, kadınsız ya da erkeksin düşünebilmek mümkün müdür? Erkeğin örtüsü kadın kadının örtüsü erkek değil midir? Birbirimizle bir arada olunca ve birbirimizi destekledikçe tamamlamıyor muyuz? Bir mütemmimin cüzü olmuyor muyuz her birimiz?
Dünyada cereyan eden feminizm yeni türevlerini, bu olaylar böyle devam ederse ülkemizde de göreceğiz. Bu işin çözümü kadına şiddet söylemini terk edip erkek şiddeti demekten geçmiyor maalesef ki.
Kadına şiddet dedikte ne oldu ki erkek şiddeti deyince ne ola?.. Hem bu ifade daha bir meşrulaşmayacak mı yapılan eylemleri.. Kaldı ki artık şiddet demek dahi olayın boyutunu ifade etmeye yetmiyor. Düpedüz 'vahşet' yaşanan ve yaşatılanlar.
Kolektif olarak bu vahşeti ortadan kaldırmanın kıstasları araştırılmalı, bulunmalı ve uygulanmalı. Kanunlar değiştirilmeli. İstanbul Sözleşmesinden acilen vazgeçilmeli ve yerine daha kapsamlı sözleşme oluşturulmalı.
Televizyon kanallarındaki vahşet içeren olayları tiyatral gösterilerle insanlara yol yordam öğretecek tüm programlar acilen yasaklanmalı, televizyon dizileri ve filmleri vahşet unsurlarından arındırılmalı. Bu gibi haberlerin sunulur biçimine önemli sansürler konmalı ki örnek teşkil edecek ve belki özendirecek sunumların önüne geçilebilsin.
En önemlisi de insanların merhamet duygularını on plana çıkaracak programlar projeler arttırılmalı. İnsanın özü sevgi şefkat ve merhamet ile örülmeli. İslami ahlak ile donatılmış, sabrın, hoş görünün, anlayışın tohumları serpilmiş bir toplum inşaatı için adımlar atılmalı.
İnsana, hayvana, canlı ve cansız tüm varlıklara merhamet etme, onlarla sağlıklı iletişim içine girebilme, varlıklarından mutlu olma ve bu mutluluğu paylaşarak huzur toplumu oluşturma yönünde adımlar atmak gerek.
Bu eylemleri yapan tüm insanların geçmişine, Kırmızı Oda repliği ve bakış açısıyla çocukluklarına indiğinizde hemen hepsinin şiddet mağduru olduğu görülecektir.
Bu sebeple işe aileden başlamak gerekiyor. Bir çocuğun kişiliğinin 3 yaşına kadar olgunlaştığı, sonraki hayatında da ailesini örnek aldığı ve etrafındaki gelişmelerin karakterini oluşturduğu bilimsel gerçeğinden hareket edilirse, olay ailede başlıyor ve ailede bitiyor.
Aileyi ve evi bir mektep, medeniyet inşası yanında karakter inşasında da bir sahih kaynak olarak görmek gerekir. Şiddet dizisi izleyen bir baba ile aldatma dizileri izleyen bir annenin olduğu bir ortamda yetişen çocuktan meleksi tavırlar beklemek ne kadar gerçekçi.
Herkes, her anne ve baba kendiyle önce bir yüzleşmeli sonra çocuğundan erdemli davranışlar beklemeli. Bu yapılmadığı takdirde rüzgr ekenin fırtına biçmesi kaçınılmaz ve mukadderdir…
Bu konuda kime, hangi kurum ve kuruluşa görev düşüyorsa acil koduyla harekete geçmeli ve benzer olayların yaşanmaması adına ciddi ama samimi çalışmalar ortaya koymalıdır.
Üç kadın vahşice katledildi yakın zamanda ve en yakınında olanlar tarafından. Biri kocaydı, biri oğul bir diğeri ise evinin kapılarını açacağı, internet bankacılık şifresini kadar yakinen tanıdığı iddia edilen birisiydi.
Yitip giden ömürler, umutlar geride kalan enkazlar feryatlar ve aynı çığlıklarla hafızalarımıza kazındı tekraren maalesef ki…
Her yenilenen olayda fark ediyoruz ki mevcut yasanın bir caydırıcılığının olmamasının yanı sıra bir de erkeklere düşmanlık besleyen kadınların sayısında artışı hızlandırıyor ve hatta kabartıyor.. Oysaki hayatı, kadınsız ya da erkeksin düşünebilmek mümkün müdür? Erkeğin örtüsü kadın kadının örtüsü erkek değil midir? Birbirimizle bir arada olunca ve birbirimizi destekledikçe tamamlamıyor muyuz? Bir mütemmimin cüzü olmuyor muyuz her birimiz?
Dünyada cereyan eden feminizm yeni türevlerini, bu olaylar böyle devam ederse ülkemizde de göreceğiz. Bu işin çözümü kadına şiddet söylemini terk edip erkek şiddeti demekten geçmiyor maalesef ki.
Kadına şiddet dedikte ne oldu ki erkek şiddeti deyince ne ola?.. Hem bu ifade daha bir meşrulaşmayacak mı yapılan eylemleri.. Kaldı ki artık şiddet demek dahi olayın boyutunu ifade etmeye yetmiyor. Düpedüz 'vahşet' yaşanan ve yaşatılanlar.
Kolektif olarak bu vahşeti ortadan kaldırmanın kıstasları araştırılmalı, bulunmalı ve uygulanmalı. Kanunlar değiştirilmeli. İstanbul Sözleşmesinden acilen vazgeçilmeli ve yerine daha kapsamlı sözleşme oluşturulmalı.
Televizyon kanallarındaki vahşet içeren olayları tiyatral gösterilerle insanlara yol yordam öğretecek tüm programlar acilen yasaklanmalı, televizyon dizileri ve filmleri vahşet unsurlarından arındırılmalı. Bu gibi haberlerin sunulur biçimine önemli sansürler konmalı ki örnek teşkil edecek ve belki özendirecek sunumların önüne geçilebilsin.
En önemlisi de insanların merhamet duygularını on plana çıkaracak programlar projeler arttırılmalı. İnsanın özü sevgi şefkat ve merhamet ile örülmeli. İslami ahlak ile donatılmış, sabrın, hoş görünün, anlayışın tohumları serpilmiş bir toplum inşaatı için adımlar atılmalı.
İnsana, hayvana, canlı ve cansız tüm varlıklara merhamet etme, onlarla sağlıklı iletişim içine girebilme, varlıklarından mutlu olma ve bu mutluluğu paylaşarak huzur toplumu oluşturma yönünde adımlar atmak gerek.
Bu eylemleri yapan tüm insanların geçmişine, Kırmızı Oda repliği ve bakış açısıyla çocukluklarına indiğinizde hemen hepsinin şiddet mağduru olduğu görülecektir.
Bu sebeple işe aileden başlamak gerekiyor. Bir çocuğun kişiliğinin 3 yaşına kadar olgunlaştığı, sonraki hayatında da ailesini örnek aldığı ve etrafındaki gelişmelerin karakterini oluşturduğu bilimsel gerçeğinden hareket edilirse, olay ailede başlıyor ve ailede bitiyor.
Aileyi ve evi bir mektep, medeniyet inşası yanında karakter inşasında da bir sahih kaynak olarak görmek gerekir. Şiddet dizisi izleyen bir baba ile aldatma dizileri izleyen bir annenin olduğu bir ortamda yetişen çocuktan meleksi tavırlar beklemek ne kadar gerçekçi.
Herkes, her anne ve baba kendiyle önce bir yüzleşmeli sonra çocuğundan erdemli davranışlar beklemeli. Bu yapılmadığı takdirde rüzgr ekenin fırtına biçmesi kaçınılmaz ve mukadderdir…
Bu konuda kime, hangi kurum ve kuruluşa görev düşüyorsa acil koduyla harekete geçmeli ve benzer olayların yaşanmaması adına ciddi ama samimi çalışmalar ortaya koymalıdır.