'Emanet Eşeğin Yuları Gevşek Olur'
Bugün yaşanan olumsuzlukların sebeplerini araştırırken karşımıza çoğu yöneticilerin ehil sahibi olmaması çıkıyor
Bugün yaşanan olumsuzlukların sebeplerini araştırırken karşımıza çoğu yöneticilerin ehil sahibi olmaması çıkıyor. Ayrıca adil olmama ve hakkı gözetmeme ise oluşacak olumsuzluklara davetiye çıkarır. Yıllardır bu konuyla alakalı çok makalem mevcut olup, elbette bu hassasiyetimin dikkatte alınması gerektiğini hep vurgulamışımdır.
Örneklersek mevzuyu daha iyi anlaşılacağı kanısındayım. Mesala; topraktan, ağaçtan anlamayan birini Orman Müdürlülüğüne getirirseniz ne olur?
Ölçümden, araziden, imardan anlamayan bir Karayolcu düşünebilir misiniz?
Vizyonu geniş olmayan ve yeniliklere açık olmayan bir amirde olmaz değil mi?
Halkına yardımcı olmayarak işleri zorlaştıran bir memur zihniyeti ne kadar kabüllenilir?
Sadece menfaat çıkar ilişkilerini ön planda tutan gazeteci sizce kamuoyuna ne kadar yarar sağlayabilir?
Örnekleri çoğaltmak mümkün ama anlayan anladı diyor ve yazıma devam etmek istiyorum müsadenizle…
Bürokrasi anlamında yılardır koltuğunu kaybetmeyerek çalışanan birçok müdürlerimiz olduğunu biliyouz. Elbette işin ehli olduğunu düşünüyorum. Ama taze kan şart!!!
Vizyonu genişletmedikçe, kendini yenilemedikçe, eğitimlerle, seminerlerle personelini bilgilendirmedikçe Allah aşkına nasıl bir hizmet bekliyorsunuz?
1900 yılların daktilosu şuan yok!1980 yılların ev telefonları da yok! Tospağa arabalar da yok!!
Peki halen bu kafalardan hesap yapanların olması ne garip değil mi?
Ayrıca her seçim sonrasında bu isimlerin mevcut iktidar yanında yer alıp koltuklarını sağlama çıkarma adına yalakalıklarını gördükçe memleketimin ne duruma düştüğünü görmemek elde değildir. Tabi Ankara'da bu trafiği sıklıkla görmek mümkün. Şahit olduğumdan ötürü anlatmak istedim…
Oysa ki; asıl mevzu memleket menfaatini ön planda tutarak, kazandığı maaşı hakettiğini düşünüp helal lokma yemek ve ailesine yedirmektir. Memleket meselesini çözmek benim vazifemdir demektir. Bunu her kademede yansıtmamız gerekmektedir. Adil davranıp Hak'ka vereceğimiz hesap gününü unutmamamız gerekmektedir.
Son olarak güzel bir hikayeyi paylaşarak sonuca varacağımız kanısındayım…
Padişahlardan biri; çok çalışkan, çok faal başvezirini hakkında çokça yayılan dedikodular yüzünden azletti. Emeklerine karşılık olarak da emir verdi:
- Ülkeye için çok hayırlı işler yapmışlığın vardır. Şöyle güzel, toprağı bereketli ve kalkınmış bir köy beğen; orayı sana vereyim. Ailenle, akrabalarınla beraber orada yaşarsın.
Vezir:
- Hünkarım, kerem buyurdunuz, lütfettiniz!... Ancak izniniz olursa ben kalkınmış bir köy değil, virane bir köy isterim. Orada hem oturayım, hem de orayı imar edip düzenini kurayım.
Diye ricada bulundu... Padişah vezirin isteğini kabul etti ve adamlarına, eski başvezirin oturması için virane bir köy bulunmasını emretti.
Hükümdarın adamları ülkeyi en ücra yerlerine kadar dolaştılar fakat başvezirin istediği gibi imara muhtaç bir yer bulamadılar. Bunu da gelip hükümdara haber verdiler. Padişah eski başvezirini tekrar huzuruna çağırttı:
- Ülkede istediğin gibi virane bir yer yokmuş. Ne yapacağız şimdi?
Eski başvezir:
- Efendimiz, ben ülkenizde virane bir yer olmadığını zaten biliyordum. Çünkü; ben uyku ve istirahatımı terketmek, gecemi gündüzüme katmak pahasına ülkenin her yanını bizzat imar ettirdim. Amacım bunu sizin de öğrenmenizdi. Ayrıca uyarmak istedim ki; benim yerime atayacağınız başvezir, ülkenizin bugünkü durumunu daha ileriye götürmese bile geriletmesin.
Eski başvezirin açıklamasından sonra büyük bir hata yaptığını anlayan padişah; azlettiği başveziri hemen tekrar eski görevine atadı.
Örneklersek mevzuyu daha iyi anlaşılacağı kanısındayım. Mesala; topraktan, ağaçtan anlamayan birini Orman Müdürlülüğüne getirirseniz ne olur?
Ölçümden, araziden, imardan anlamayan bir Karayolcu düşünebilir misiniz?
Vizyonu geniş olmayan ve yeniliklere açık olmayan bir amirde olmaz değil mi?
Halkına yardımcı olmayarak işleri zorlaştıran bir memur zihniyeti ne kadar kabüllenilir?
Sadece menfaat çıkar ilişkilerini ön planda tutan gazeteci sizce kamuoyuna ne kadar yarar sağlayabilir?
Örnekleri çoğaltmak mümkün ama anlayan anladı diyor ve yazıma devam etmek istiyorum müsadenizle…
Bürokrasi anlamında yılardır koltuğunu kaybetmeyerek çalışanan birçok müdürlerimiz olduğunu biliyouz. Elbette işin ehli olduğunu düşünüyorum. Ama taze kan şart!!!
Vizyonu genişletmedikçe, kendini yenilemedikçe, eğitimlerle, seminerlerle personelini bilgilendirmedikçe Allah aşkına nasıl bir hizmet bekliyorsunuz?
1900 yılların daktilosu şuan yok!1980 yılların ev telefonları da yok! Tospağa arabalar da yok!!
Peki halen bu kafalardan hesap yapanların olması ne garip değil mi?
Ayrıca her seçim sonrasında bu isimlerin mevcut iktidar yanında yer alıp koltuklarını sağlama çıkarma adına yalakalıklarını gördükçe memleketimin ne duruma düştüğünü görmemek elde değildir. Tabi Ankara'da bu trafiği sıklıkla görmek mümkün. Şahit olduğumdan ötürü anlatmak istedim…
Oysa ki; asıl mevzu memleket menfaatini ön planda tutarak, kazandığı maaşı hakettiğini düşünüp helal lokma yemek ve ailesine yedirmektir. Memleket meselesini çözmek benim vazifemdir demektir. Bunu her kademede yansıtmamız gerekmektedir. Adil davranıp Hak'ka vereceğimiz hesap gününü unutmamamız gerekmektedir.
Son olarak güzel bir hikayeyi paylaşarak sonuca varacağımız kanısındayım…
Padişahlardan biri; çok çalışkan, çok faal başvezirini hakkında çokça yayılan dedikodular yüzünden azletti. Emeklerine karşılık olarak da emir verdi:
- Ülkeye için çok hayırlı işler yapmışlığın vardır. Şöyle güzel, toprağı bereketli ve kalkınmış bir köy beğen; orayı sana vereyim. Ailenle, akrabalarınla beraber orada yaşarsın.
Vezir:
- Hünkarım, kerem buyurdunuz, lütfettiniz!... Ancak izniniz olursa ben kalkınmış bir köy değil, virane bir köy isterim. Orada hem oturayım, hem de orayı imar edip düzenini kurayım.
Diye ricada bulundu... Padişah vezirin isteğini kabul etti ve adamlarına, eski başvezirin oturması için virane bir köy bulunmasını emretti.
Hükümdarın adamları ülkeyi en ücra yerlerine kadar dolaştılar fakat başvezirin istediği gibi imara muhtaç bir yer bulamadılar. Bunu da gelip hükümdara haber verdiler. Padişah eski başvezirini tekrar huzuruna çağırttı:
- Ülkede istediğin gibi virane bir yer yokmuş. Ne yapacağız şimdi?
Eski başvezir:
- Efendimiz, ben ülkenizde virane bir yer olmadığını zaten biliyordum. Çünkü; ben uyku ve istirahatımı terketmek, gecemi gündüzüme katmak pahasına ülkenin her yanını bizzat imar ettirdim. Amacım bunu sizin de öğrenmenizdi. Ayrıca uyarmak istedim ki; benim yerime atayacağınız başvezir, ülkenizin bugünkü durumunu daha ileriye götürmese bile geriletmesin.
Eski başvezirin açıklamasından sonra büyük bir hata yaptığını anlayan padişah; azlettiği başveziri hemen tekrar eski görevine atadı.