EL BİRLİĞİYLE ELAZIĞ'I YOK EDİYORUZ

Ülkemizde Elazığ insanıyla ilgili altmışlı, yetmişli hatta seksenli yıllarda oluşan yiğit,

mert, cömert, dürüst, sıcakkanlı, misafirperver, yardımsever gibi hasletlerle

TAKİP ET
Ülkemizde Elazığ insanıyla ilgili; altmışlı, yetmişli hatta seksenli yıllarda oluşan yiğit,

mert, cömert, dürüst, sıcakkanlı, misafirperver, yardımsever gibi hasletlerle ilgili kanaatler artık ne yazık ki yerini daha farklı kanaatlere terk ediyor.  

Yıllar önce Elazığ'da görev yapmış, ticaret yapmış ya da bir şekilde bulunmuş olan  insanlar Elazığ'ı öve öve bitiremezlerdi. Bizler gurbete gittiğimizde hasbel kader tanıştığımız insanlar Elazığlı olduğumuzu öğrendiklerinde bizlere çok içten davranır ve Elzığ'la ilgili anılarını neredeyse gözleri buğulanarak anlatırlardı.

O yıllarda Elazığ küçüktü tabi mahdigerelerde beton yığınlarından ziyade; içinde kiraz, vişne, kayısı, ceviz ve üzüm asmalarının olduğu bahçeli kerpiç şirin evler vardı. Evler bitişik nizam yan yanaydı. Evlerin yan yana olması da tesadüf değildi. Komşuluk ilişkileri düşünülerek evler bitişik nizam yapılıyordu. Hani Nailbey mahdigeresindeki evleri yapanlar için ufuk olmadığı söylenir ya aslında o evler bahçeli kerpiç evlerdi ve özellikle sık ve yan yana yapılmıştı. Komşuluk ilişkileri üst seviyedeydi.  O bahçeli evlerde komşular bir araya gelir, ocakları yakar ve sac ekmeği, patila, katmer, yufka yaparlardı. O ekmeğin kokusu iki üç sokak öteden hissedilirdi. Komşular da ola ki hamile bir hanım varsa aş ermiştir diye yaptıkları ekmeklerden bilmem kaç sokak ötedeki evlere gönderirlerdi.

Yardımlaşma adeta bir kültür olmuştu. Hastası olana, düğün dernek yapana, iş kurana mahdigereli el birliğiyle yardım eder, komşunun ne müşkülü varsa onu elinden geldiğince gidermeye çalışırdı. Görev icabı tayini Elazığ'a çıkmış bir yabancı mahdigereye taşındığında eşyası mahdigereli tarafından taşınır ve kadınlar hep birlikte evi yerleştirmeye başlarlardı.

Kimse kimsenin namusuna göz dikmez, gençler mahdigerenin kızlarına 'bacı' gözüyle bakarlardı. Sahtekarlık, üç kağıtçılık, hile gibi bir takım negatif özellikler taşıyan insan sayısı bir elin parmakları kadar ya vardı ya yoktu.

Peki şimdi Elazığ ve Elazığ kültürü ne durumda. Şimdi Elazığ beton yığınlarına dönüştü. Yüksek ve modern binalar yapılıyor. Yalnız gelin görün ki çarpık bir yapılaşması olan, yeterli alt yapısı olmayan bir Elazığ oluşuyor. Kanunda olmasına rağmen denetim olmadığı için oto park yapmayan,  yolun sağına, soluna gelişigüzel yerleştirilmiş arabaların olduğu, yine denetim olmadığı için yeni yerleşim bölgelerinde bile temelleri keyfi yerleştirilen adeta mağara gibi sokak ve caddelerin oluştuğu bir Elazığ var şimdi. Yolları güzel yapılan fakat sürücülerinin yol verme meselesinden dolayı birbirlerine tahammül etmeyerek el kol hareketleri yaptıkları bir Elazığ var şimdi. Eskiden yokluk vardı ama insanlık vardı. Her şeyin tadı tuzu vardı. Şimdi bolluk var fakat lezzet yok, insanlık yok. Şimdi yüksek ve modern binalar var, fakat o binaların içinde yaşayanlar insanlık özeliklerini çoğunlukla kaybetmek üzere. Eskiden annelerimiz yaptıkları yemekten bir tabak da mutlaka komşularına gönderirlerdi. Ola ki komşuda yemek yoksa o yemeği yesinler. Oysa şimdilerde bırakın bir tabak yemek vermeyi komşusu açlıktan ölse, komşusu hasta olsa, yardıma muhtaç olsa dönüp bakan yok. Şimdilerde birçok ilden göç alan fakat kaliteli insanını da adeta göçe zorlayan bir Elazığ var şimdi. Sokaklarında, caddelerinde rahatça gezilemeyecek, her an bir yerlerden karşınıza çıkacak uyuşturucudan uyuşmuş tiplerin olduğu bir Elazığ var şimdi.

Yukarıda saydığımız ve özellikle yabacıların gönlünde taht kuran o yiğit, mert, cömert, dürüst, sıcakkanlı, misafirperver, yardımsever insanların olduğu Elazığ yok şimdi. Vurdumduymaz, görevini layıkıyla yapmaz kurumlarıyla, dokusu bozulmuş insanıyla El birliğiyle yok etmeye çalıştığımız bir Elazığ var şimdi.

 

Bakmadan Geçme