EĞİTİME 'AŞI' IŞIĞI
Şehrimizde deprem ile birlikte ülkemizde ise pandemiyle birlikte topallayan eğitim hayatı, aynı aksaklıklarıyla devam ediyor ne yazık ki. Sonu çok da belli olmayan bir akıbete doğru ilerliyor eğitim-öğretim hayatımız.
En büyük endişemiz ise aşının ülkeye gelişi, uygulanması sonrasında dahi eski haline ve açığı kapatma amacıyla sıçrayışa geçemeyecek olma ihtimalimiz.
Aşı bulundu fakat yüz yüze normal eğitim tarihi ile ilgili Milli Eğitim Bakanlığı hala bir tarih açıklayabilecek duruma gelmiş değil. Öğrenciler kadar öğretmenlerimiz de evde oturmaya ve 4-5 kişiyle uzaktan eğitim yaparak bir zorunluluğu yerine getirmeye çalışıyorlar. Yoksa eğitimmiş, bilgiymiş, soru-cevapmış, hak getire…
Oysaki eğitim, bir ülke için en stratejik konulardan biridir. Bu nedenle, ülkenin geleceğine dair belirlenen hedeflere ulaşmak, ancak ülke insanının bu hedefleri gerçekleştirebilecek niteliklere sahip olmasıyla mümkündür. Bu nedenle, eğitim hizmeti tesadüflere bırakılamaz ve keyfi uygulamalarla, deneme-yanılma anlayışıyla geliştirilemez.
Ülkemizin geçmişten bugüne eğitime dair pek çok deneyimi ve uygulaması bulunmaktadır. Çoğu zaman bu uygulamalar geliştirilip olgunlaştırma yerine, 'eğitimde köklü reform' adı altında yıkıp yeniden yapma anlayışıyla hayata geçirilmiştir.
Çeşitli gerekçelerle meşrulaştırılan bu yıkıp sözüm ona en güzelini ve en doğrusunu inşa etme anlayışının artık terkedilmesi ve değiştirilmesi gerekmektedir.
Eğitim hizmeti, kendine özgü geleneklere sahip, geçmişten bugüne derinleşmiş, ülke ve dünya gerçekleriyle örtüşen, insan doğası ile barışık bir yapıya kavuşturulmalıdır.
Geçmişi aktarma elbette önemlidir; ancak eğer bu aktarım bir gelecek kurmaya, öğrencilere hayal kurdurup bunun peşinden koşma motivasyon ve azmine hizmet etmezse, toplumsal statükonun oluşmasına ve en nihayetinde de ülke için yönetilemez risklerin satın alınmasına yol açacaktır. Ancak, bütün bunların yanında eğitimin belki de en önemli görevi, 'geleceği inşa etme' olmalıdır.
2020 yılı itibariyle, ülkemizde, anaokulundan lise son sınıfa kadar yaklaşık 18 milyon çocuğun örgün eğitimde olmadığı dikkate alınırsa, eğitim hizmetinin kritik rolü çok açık şekilde ortaya çıkar.
Bir çok ülkenin nüfusundan fazla olan bu sayı, bir yanıyla ülkemiz için müthiş bir umut, enerji ve heyecan kaynağı iken, diğer yandan eğitime uzak kalan ancak çok az bir kısmı online eğitime ulaşma imkanı bulan bu koca ordu böyle devam ederse, beklentileri yerine getirme yerine tam tersi ülkemiz ve toplumumuz için suç makinalarına dönen çok büyük bir risk kaynağı olacaktır yalnızca!..
Eğitim hizmetine ışık olacak umuduyla baktığımız Milli Eğitim Bakanımız Sayın Selçuk, eğitimde açılan kara deliğe acil bir yapılandırma ile yol göstermelidir. Ve bizler buradan soruyoruz Sayın Bakan Selçuk'a;
Gelecekte nasıl bir ülke hayal ediyoruz?
Ülkemizi geleceğe taşıyacak insana dair bakış açımız nedir? Eğitim kavramından anladığımız ve eğitimden beklentimiz nedir? Büyük hedeflere ulaşmak için eğitim sistemini ve yöntemlerini nasıl organize etmeliyiz?
Bu sorulara cevap bulduğumuzda ülkemizin geleceğini, bizi geleceğe taşıyacak insan modelini ve bu insanın eğitimini açıklığa kavuşturup toplumsal mutabakat sağlayacak bir çerçeve oluşturduğumuzda gerçek anlamda çözümler üretecek bir model ve sisteme sahip olacağımızı buradan hareketle rahatlıkla söyleyebiliriz o vakit...
En büyük endişemiz ise aşının ülkeye gelişi, uygulanması sonrasında dahi eski haline ve açığı kapatma amacıyla sıçrayışa geçemeyecek olma ihtimalimiz.
Aşı bulundu fakat yüz yüze normal eğitim tarihi ile ilgili Milli Eğitim Bakanlığı hala bir tarih açıklayabilecek duruma gelmiş değil. Öğrenciler kadar öğretmenlerimiz de evde oturmaya ve 4-5 kişiyle uzaktan eğitim yaparak bir zorunluluğu yerine getirmeye çalışıyorlar. Yoksa eğitimmiş, bilgiymiş, soru-cevapmış, hak getire…
Oysaki eğitim, bir ülke için en stratejik konulardan biridir. Bu nedenle, ülkenin geleceğine dair belirlenen hedeflere ulaşmak, ancak ülke insanının bu hedefleri gerçekleştirebilecek niteliklere sahip olmasıyla mümkündür. Bu nedenle, eğitim hizmeti tesadüflere bırakılamaz ve keyfi uygulamalarla, deneme-yanılma anlayışıyla geliştirilemez.
Ülkemizin geçmişten bugüne eğitime dair pek çok deneyimi ve uygulaması bulunmaktadır. Çoğu zaman bu uygulamalar geliştirilip olgunlaştırma yerine, 'eğitimde köklü reform' adı altında yıkıp yeniden yapma anlayışıyla hayata geçirilmiştir.
Çeşitli gerekçelerle meşrulaştırılan bu yıkıp sözüm ona en güzelini ve en doğrusunu inşa etme anlayışının artık terkedilmesi ve değiştirilmesi gerekmektedir.
Eğitim hizmeti, kendine özgü geleneklere sahip, geçmişten bugüne derinleşmiş, ülke ve dünya gerçekleriyle örtüşen, insan doğası ile barışık bir yapıya kavuşturulmalıdır.
Geçmişi aktarma elbette önemlidir; ancak eğer bu aktarım bir gelecek kurmaya, öğrencilere hayal kurdurup bunun peşinden koşma motivasyon ve azmine hizmet etmezse, toplumsal statükonun oluşmasına ve en nihayetinde de ülke için yönetilemez risklerin satın alınmasına yol açacaktır. Ancak, bütün bunların yanında eğitimin belki de en önemli görevi, 'geleceği inşa etme' olmalıdır.
2020 yılı itibariyle, ülkemizde, anaokulundan lise son sınıfa kadar yaklaşık 18 milyon çocuğun örgün eğitimde olmadığı dikkate alınırsa, eğitim hizmetinin kritik rolü çok açık şekilde ortaya çıkar.
Bir çok ülkenin nüfusundan fazla olan bu sayı, bir yanıyla ülkemiz için müthiş bir umut, enerji ve heyecan kaynağı iken, diğer yandan eğitime uzak kalan ancak çok az bir kısmı online eğitime ulaşma imkanı bulan bu koca ordu böyle devam ederse, beklentileri yerine getirme yerine tam tersi ülkemiz ve toplumumuz için suç makinalarına dönen çok büyük bir risk kaynağı olacaktır yalnızca!..
Eğitim hizmetine ışık olacak umuduyla baktığımız Milli Eğitim Bakanımız Sayın Selçuk, eğitimde açılan kara deliğe acil bir yapılandırma ile yol göstermelidir. Ve bizler buradan soruyoruz Sayın Bakan Selçuk'a;
Gelecekte nasıl bir ülke hayal ediyoruz?
Ülkemizi geleceğe taşıyacak insana dair bakış açımız nedir? Eğitim kavramından anladığımız ve eğitimden beklentimiz nedir? Büyük hedeflere ulaşmak için eğitim sistemini ve yöntemlerini nasıl organize etmeliyiz?
Bu sorulara cevap bulduğumuzda ülkemizin geleceğini, bizi geleceğe taşıyacak insan modelini ve bu insanın eğitimini açıklığa kavuşturup toplumsal mutabakat sağlayacak bir çerçeve oluşturduğumuzda gerçek anlamda çözümler üretecek bir model ve sisteme sahip olacağımızı buradan hareketle rahatlıkla söyleyebiliriz o vakit...