Dr. Hande Türk Aksoy: Çevre sağlığı küresel halk sağlığının temel bileşenidir
Çevre Mühendisi Dr. Hande TÜRK AKSOY, çevre sağlığı hakkında açıklamalarda bulundu.
Çevre Mühendisi Dr.Hande TÜRK AKSOY, 26 Eylül'de dünya, insan sağlığı ve çevrenin kritik kesişim noktasını düşünmek üzere bir araya gelmektedir. Uluslararası Çevre Sağlığı Federasyonu (IFEH) tarafından 2011 yılında kurulan Dünya Çevre Sağlığı Günü, çevremizin sağlığının fiziksel ve ruhsal refahımızı doğrudan nasıl etkilediğini vurgulamaktadır.Bu yılki tema olan "Çevre Sağlığı: Afet Riskini Azaltma ve İklim Değişikliğini Azaltma ve Uyum Sağlama Yoluyla Dayanıklı Topluluklar Oluşturma" iklim değişikliği ve çevresel bozulmanın artan tehditlerine karşı topluluklarımızı güçlendirmenin acil ihtiyacını hatırlıyoruz. Çevre sağlığı, küresel halk sağlığının temel bir bileşenidir. Soluduğumuz hava, içtiğimiz su, güvendiğimiz sanitasyon sistemleri ve çevremizi temiz tutan atık yönetimi süreçleri, insan sağlığını korumada önemli roller oynar. Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre, çevrede yapılacak iyileştirmeler küresel hastalıkların yaklaşık %25'ini önleyebilir. Bu şaşırtıcı istatistik,solunum yolu hastalıkları, su kaynaklı hastalıklar ve toksik kimyasallara maruz kalma gibi sağlık risklerini azaltmak için ekosistemlerimizi koruma gerekliliğini vurgulamaktadır. İklim değişikliğinin zorlukları ve doğal afetlerin artan sıklığı artık yadsınamaz gerçeklerdir. Yükselen küresel sıcaklıklar, daha yoğun fırtınalar, uzun süreli kuraklıklar ve aşırı seller, hızla değişen bir iklimin belirtileridir. Bu afetler yalnızca doğal dünyayı harap etmekle kalmazaynı zamanda halk sağlığı alt yapısını da zorlar ve genellikle savunmasız nüfusları orantısız bir şekilde etkiler”dedi.
DAYANIKLI TOPLULUKLAR OLUŞTURMAK İÇİN BAZI STRATEJİLER VARDIR
Dr.Hande Türk Aksoy,”2024 Dünya Çevre Sağlığı, toplumların iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamaları ve bunları azaltmaları için hayati bir ihtiyaca dikkat çekmektedir. Tema, toplulukların dayanıklılık oluşturma, sürdürülebilir kalkınma ve akıllı çevre politikaları yoluyla afet risklerini azaltmalarını sağlamaya odaklanmaktadır. Bu bağlamda dayanıklılık, bir topluluğun çevresel zorluklarada yanma,onlardan kurtulma ve onlara uyum sağlama ve yeteneğini ifade eder. Dayanıklı bir topluluk, hem ani doğal afetleri hem de iklim değişikliğinin uzun vadeli etkilerini öngörebilir bunlara hazırlıklı olabilir, bunlara yanıt verebilir ve bunlardan kurtulabilir. Dayanıklı topluluklar oluşturmak için bazı temel stratejiler şunlardır:
1)Topluluklar, erken uyarı sistemlerine, acil durum müdahale eğitimine ve etkili iletişim stratejilerine odaklanan afet hazırlık programlarına yatırım yapmalıdır. Yerel yönetimler ve kuruluşlar,afet meydana geldiğinde hızlı ve koordineli yanıtlar sağlamak için sakinleri afet planlaması yapabilir.
(2) Sürdürülebilir, iklime dayanıklı tasarımlarla altyapı inşa etmek ve yenilemek, doğal afetlerin etkisini azaltabilir. Örneğin, kıyı toplulukları sel bariyerleri kurabilirken, orman yangınları eğilimli alanlar yangına dayanıklı bina kodlarını uygulayabilir. Yağmur bahçeleri ve geçirgen kaldırımlar gibi yeşil altyapı, su kalitesini iyileştirirken sel risklerini de azaltabilir.
(3) Topluluklar, enerji açısından verimli uygulamalar, sürdürülebilir ulaşım ve yenilenebilir enerji benimsemesi yoluyla sera gazı emisyonlarını azaltmada önemli bir rol oynat. Rüzgar, güneş ve jeotermal gibi düşük karbonlu enerji kaynaklarına geçiş yaparak, topluluklar iklim değişikliğini azaltabilir ve etkilerine karşı savunmasızlıklarını azaltabilir.
(4) Kamuoyu bilinçlendirme kampanyaları, atölyeler ve eğitim programları bireyleri çevre sağlığına yönelik kişisel eylemde bulunmak için gereken bilgiyle donatabilir. Gençleri bunlara dahil etmek özellikle önemlidir, çünkü onlar gezegenimizin gelecekteki koruyucularıdır.
(5) Dayanıklılık aynı zamanda eşitlik anlamına gelmelidir. Düşük gelirli topluluklar ve marjinal gruplar da dahil olmak üzere dezavantajlı nüfuslar, genellikle çevresel felaketlerin yükünü çekerler. Herkes için temiz suya, besleyici gıdaya, güvenli barınmaya ve sağlık hizmetlerine erişimin sağlanması, gerçekten dayanıklı topluluklar oluşturmak için esastır.
İklim değişikliğini hafifletme çabaları elzem olsa da, uyum da aynıderecede önemlidir. Dünya çapındaki topluluklar halihazırda iklim değişikliğinin etkileriyle karşı karşıyadır ve geçim kaynaklarını korumak için uyum sağlamaları gerekir. Bazı uyum stratejileri şunlardır:
(1) Çiftçiler, değişen hava koşullarına karşı gıda üretimini sürdürmek için ürün rotasyonu, kuraklığa dayanıklı ürünler ve su tasarruflu sulama sistemleri gibi uygulamaları benimseyebilir. (2) Şehirler, yeşil alanları serin kentsel alanlara entegre ederek,yağmur suyu yönetim sistemlerini iyileştirerek ve aşırı hava olaylarına dayanabilen binalar tasarlayarak uyum sağlayabilir.
(3) Doğal ekosistemler, çevresel tehlikelere karşı tampon görevi görür. Örneğin, sulak alanlar sel sularını emebilirken, ormanlar toprağı stabilize etmeye ve heyelanları önlemeye yardımcı olabilir. Bu ekosistemleri korumak ve onarmak, hem iklime uyum sağlamanın hem de afet riskini azaltmanın kritik bir bileşenidir.
Bu yılki tema, çevre sağlığını korumanın yalnızca doğayı korumakla ilgili olmadığını; geleceğimizi korumakla ilgili olduğunu hatırlatmaktadır. Afet risklerini azaltmak ve iklim değişikliğine uyum sağlamak için proaktif önlemler alarak, zorluklar karşısında gelişecek daha güçlü ve daha sağlıklı topluluklar yaratabiliriz. Bu günü, ister evde, ister işte veya topluluklarımızda olsun, sürdürülebilir ve dayanıklı bir gezegeni destekleyen seçimler yapmak için bir hatırlatma olarak alalım. Birlikte, çevremizin ve sağlığımızın eşit şekilde korunduğu bir gelecek inşa edebiliriz”dedi.