Doç. Dr. Cihat Yaycı: 'Türkmeneli Kurulmalı'

Müstafi Tümamiral ve Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Elazığlı Hemşehrimiz Doç. Dr. Cihat Yaycı, Suriye'de 27 Kasım tarihinde muhalifler tarafından başlatılan operasyonların detaylarını ve Türkiye'ye olan yansımasını değerlendirdi.

Suriye'de 27 Kasım tarihinde birçok ülkenin terör örgütü listesinde bulunan ve ismi muhalifler olarak da anılan HTŞ tarafından Suriye'nin kuzeyinde başlayan operasyonlar sonucunda katil Esad'ın kalesi olarak bilinen Halep'in ele geçirilmesi ve rejim ordusunun Şam'a kadar çekilmesiyle sonuçlandı.

MERAK EDİLEN SORULAR

Operasyonun başlandığı andan itibaren sayısız analiz yazılıp çizilse de bu olayların nasıl sonuçlanacağını, Türkiye'ye etkisinin nasıl olacağını kestirmek oldukça zor. Bu doğrultuda en fazla merak edilen soruların başında ise HTŞ'nin arkasında hangi devletler olduğu, bu operasyonları kimin yönettiği, Türkiye'ye etkisinin neler olacağı ve Türkiye'nin sınırda bir terör devleti kurulmasını engellemek adına hangi aksiyonları alacağı geliyor.

CİHAT YAYCI HAKİMİYET HABER İÇİN YORUMLADI

Hakimiyet Haber olarak bu soruların yanıtını bilgisi, tecrübesi ve geçmişte yaptığı analizlerle birçok olaya ışık tutmasıyla Türkiye'nin güvenini kazanan, son günlerde yaptığı her açıklama ve değerlendirmesi merakla beklenerek gündem olan Elazığlı Hemşehrimiz Müstafi Tümamiral ve Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cihat Yaycı'ya sorduk.

“TÜRKİYE'NİN HTŞ'YE DESTEK VERDİĞİ ALGISI YANLIŞ”

Yaşanan olayları sorduğumuz sorulara yazılı olarak verdiği cevaplarla değerlendiren Cihat Yaycı, gelişmeleri iki bölümde değerlendirdi. İlk bölümde HTŞ ile Türkiye arasında bir destek ilişkisi olup olmadığını değerlendiren Yaycı, şunları söyledi: “Öncelikle Suriye'de olan olaylar çok önemli gelişmelerdir. İki bölüme ayırmak lazımdır. Bir Halep, Hama'da, HTŞ önderliğindeki Hama, Halep ve civarının ele geçirilmesi. İkincisi de Suriye'nin kuzeyinde Suriye Milli Ordusu'nun ağırlıklı olarak Türkmen tugaylardan oluşan bölümünün Tel Rıfat'taki terörist PKK YPG'lileri söküp atması ve Tel Rıfat'ın özgürleşmesi, halkın hürriyetine kavuşmasını sağlaması şeklindedir. Ve muhtemelen Türkmen Tugayları Münbiç'e doğru ilerleyecek ve Münbiç'te de terörist PKK'yı YPG'yi söküp atacaktır. Halep'te ve Hama'da olanların başını çektiği HTŞ, Tanju Şam grubu aslında onun başkanı El Cuylani isimli şahıs 2016 yılına kadar IŞİD'in ve El Kaide'nin Suriye sorumlusuydu. Dolayısıyla Türkiye ve dünyadaki diğer devletler de HTŞ'yi bir terörist örgüt olarak tanımlamaktadır. O yüzden Türkiye'nin HTŞ'ye destek vermesi mümkün değildir. HTŞ'ye destek veriyor algısı Türkiye'yi teröre destek veren devlet durumuna sokmak için yapılmış kasti bir davranıştır.”

“SMO HTŞ İLE KIYASLANAMAZ”

Türkiye'nin desteklediği Suriye Muhalif Ordusu (SMO) ile HTŞ'nin kıyaslanamaz olduğunu, SMO'nun meşru bir ordu olarak pozisyon aldığını belirten Yaycı Türkiye sınırının temizlenmesinde SMO'nun önemli bir unsur olarak dikkat çektiğini vurguladı

Doç. Dr. Cihat Yaycı: “Zaten devletimizin yetkili organları bu olaylarla ilgimiz olmadığını ifade etmiştir. Ancak Suriye Milli Ordusu elbette Türkiye'nin desteklediği ve Suriye geçici hükümetinin de silahlı kuvvetleri pozisyonunda olan bir meşru ordudur. Onu kesinlikle HTŞ'yle kıyaslama lazımdır. Şimdi bundan sonra ne olabilir derseniz, inşallah bizim sınır boyumuzu PKK, YPG'den, Suriye Milli Ordusu temizler. Bu arada da HTŞ için şu durum Söz konusu olabilir. Rakka'da 2016 ve 2017'de olan operasyonlar gibi. Rakka'nın önce IŞİD'in eline geçmesine müsaade edildi. Sonra da IŞİD ele geçirdi diye Amerika başkanlığındaki koalisyon güçleri YPG, PKK teröristleriyle birlikte, IŞİD'le mücadele ediyoruz gerekçesiyle Türkmen ve Araplardan ağırlıkla oluşan Rakka PKK, YPG'li teröristlerin eline geçti.” ifadelerini kullandı.

REJİMDEN ALINAN YERLER PKK/YPG'YE GEÇEBİLİR

Yaşanan olaylarda en dikkat çekilmesi gereken konu ise birçok diğer analizde de vurgulandığı gibi HTŞ tarafından ele geçirilen yerlerin PKK/YPG'ye geçmesi ihtimali.

IŞİD argümanı üzerinden tasarlanabilecek bu tehlikeli oyunun bir kısmı bizler bu haberi kaleme alırken Suriye'nin Deyrizor (burada petrol kaynaklarının fazlalığına dikkat çekmek gerekir) bölgesinde PKK/YPG'nin IŞİD tarafından hareketlenme olduğu gerekçesiyle ele geçirilmesiyle sahne almaya başlamış durumda.

Cihat Yaycı'nın bu konudaki uyarıları ise şu şekilde: “Bu nedenle bundan sonra Halep, Hama önce HTŞ tarafından ele geçirilip, sonra da bunlar aslında IŞİD'le bağlantılıdır gerekçesiyle, sanki IŞİD'le mücadele ediyormuşçasına Halep, Hama hatta Humus bölgeleri PKK, YPG'li teröristlerin eline geçebilir. IŞİD'le mücadele eden kuvvetler de bunlardır diye bir yalan, propaganda yapılıyor. Halbuki İŞİD Suriye'de bitmişti. Nereden çıktı IŞİD? Amerika Birleşik Devletleri, IŞİD'in kökünü kazıyana kadar burada varlığımızı ve mücadelemizi sürdüreceğiz dedi geçen gün.”

“TÜRKİYE SEYİRCİ KALAMAZ”

Suriye'deki olayların ikinci bölümünü ise Türkiye üzerinden değerlendiren Doç. Dr. Cihat Yaycı, Suriye'nin bölünmesini ihtimalini de göz önünde bulundurarak yapılması gerekenleri şu ifadelerle sıraladı:“O zaman İŞİD nerede vardır? Sorusu akla geliyor. O zaman HTŞ'ye ve diğer muhalif gruplara IŞİD'in devamı olduğu yaftasını yapıştırmak istiyorlar. Bunu da bir gerekçe olarak sunabilirler. Bir diğer ihtimal de Suriye'yi dörde bölmek. Sunni, Şii ve Lazkiye'ye sıkıştırılmış olan Esad rejimi ve PKK YPG bölgesi diye. İşte burada Türkiye'nin yapması gereken de ağırlıklı olarak Türkmenlerden oluştuğu bilinen -özellikle kendi sınırlarımıza yakın bölgede- madem öyle herkes özerk bölge ya da devletçik oluşturuyor, o zaman bir Türkeli, Suriye Türk Devleti, Türkmeneli, Türkeli özerk bölgesi gibi bir özerk bölge kurulmasını hedeflemelidir. Şimdi Türkiye tabii sınırının hemen yanı başında bu olayların olmasını asla seyirci kalmaz. Aynı zamanda yeni bir göç akınına da sığınmacı akınına da tahammülü yoktur. O yüzden Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Dışişleri Bakanı'nın açıklamaları son derece önemlidir. Birincisi HTŞ'yle Türkiye'nin bir alakası yoktur. İkincisi de Türkiye'nin hem yeni bir sığınmacı akınına, hem de güvenliğine zarar geçecek davranışlara tahammülü yoktur.”

“AMERİKA'DA YÖNETİMDE KİMİN OLDUĞU BİZİ İLGİLENDİRMEZ”

Şahıslar değişse de Amerika'nın devlet politikalarının değişmeyeceğini vurgulayan Yaycı, Türkiye'nin büyük bir devlet olduğunu, bu doğrultuda terörü bitirmek için son aşamaya geldiğini vurgulayarak: “Şimdi Trump gitmiş, Biden gelmiş, Biden gitmiş, Trump gelmiş, bunlar hiç önemli değildir. Hem Biden, hem de Trump sürekli olarak bu teröristlerle birlikte çalıştılar. Onun için yeni bir durum söz konusu değil. Türkiye'nin terörle mücadelesinin kararlılıkla süreceğini biliyoruz, anlıyoruz çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yönetenlerin açıklamaları da bu yönde. O yüzden bu Amerika Birleşik Devletleri gibi devletlerin şahıslarla politikaları değişmez, yöntemleri değişir. Yani hedefler değişmez, yöntemler değişir. Türkiye de zaten terörle mücadelede son derece tecrübeli ve bugün hemen hemen terörü bitirme noktasına gelmiş büyük ve güçlü bir devlettir.” ifadelerine yer verdi.

BAHÇELİ'NİN ÖCALAN ÇAĞRISININ SURİYE'DE YAŞANANLARLA İLİŞKİSİ VAR MI?

Bu sorunun yanıtı için Yaycı'nın düşüncesi çok net. Doç. Dr. Cihat Yaycı, Öcalan çağrısıyla Suriye'de yaşananların bir bağlantısı olamayacağını şu cümlelerle aktardı: “İlgili partinin genel başkanının açıklamalarıyla Suriye'deki olayların hiçbir bağlantısı yoktur. Çünkü Abdullah Öcalan denilen terörist başının YPG'ye söz geçirebilecek bir durumu da yoktur. İçeride hapiste olan bir terör ele başıdır. O yüzden bunun o görüşmelerle, o çağrılarla hiçbir alakası yoktur. Kurabilene de aşk olsun diyorum.”

“TÜRKİYE'NİN MUHATABI KİM OLMALI?”

Türkiye'nin Suriye'de alması gereken pozisyonu da değerlendiren Doç. Dr. Cihat Yaycı'nın bu konudaki görüşleri ise şu şekilde:“Türkiye özellikle Türkmeneli bölgesini sınırları boyunca teşkil etmeli. Bu Türkmeneli bölgesi, Filistin'de ceninden, Lübnan'da Golan tepelerine oradan Halep'e, Hama'ya, Lazkiye ve hatta oradan Rakka'ya Tel Rıfat'a Münbiç'e oradan Telafer'e Mendeli'ye Basra Körfezi'ne uzanan Filistin Lübnan, Suriye, Irak hattında bir Türk hilalidir. Türkiye Türkleri bu bölgelerde yaşayan Türkleri hedeflemeli onları muhatap almalıdır. Ne PKK YPG'li teröristleri ne de başkalarını. Özellikle Suriye'de Araplardan sonra ikinci etnik grup Türklerdir ve Nüfusu 5.5 milyondur. Kürtlerin nüfusu ise 1.7 milyondur. Sınırımıza yakın bölgelerden olan Irak'ta da Türkler Araplardan sonra ikinci, bazı yerlerde üçüncü halktır. O yüzden Türkiye'nin Türkleri esas alması gerekmektedir. Filistin'de de iki yüz bin Türkmen'in Genin'de yaşadığını Türkçe konuşanların ve Türk olduklarını bilenlerin 200 bin, Türkçe - Arapça konuşan biraz Araplaşmış olan ve Türk olduklarının çok farkında olmayanların nüfusunun da 800 bini bulduğunu hatırlatmak isterim.”

CEVAPLANAMAYAN SORULAR

Doç. Dr. Cihat Yaycı'nın aşağıda bahsettiği gibi yaşanan tüm bu olaylarda cevabı açıklamayacak bazı konular var. Yaycı'nın bu konudaki ifadeleri ve sorduğu sorular şu şekilde:

HTŞ'NİN ELİNE GEÇEN UÇAK VE SAVUNMA SİSTEMLERİ NE OLACAK?

Yaycı: “Muhaliflerin birtakım savaş uçaklarına ve hava savunma sistemlerine el koyduklarına dair görüntüler var. Bunlar bir devletin ne kadar zayıfladığını gösteriyor. Bu tarz uçakları kullanabilecek ya da hava savunma sistemlerini kullanabilecek insanların olup olmadığı tartışma konusudur. Bunların savaş uçakları ve hava savunma sistemlerini de gördüğümüz kadarıyla çok ilkel, uçakların da böyle havalanamayacak durumda olduklarını görüyoruz. O yüzden bunların hareket kabiliyeti ne kadardır? diye değerlendirmek lazımdır. Uçaklar kalkabiliyor mu? Hava savunma sistemleri çalışıyor mu diye. Bir kere uçakların ve hava savunma sistemlerinin son derece ilkel oldukları görülmektedir. Bakımsız oldukları görülmektedir.”

REJİM NEDEN ELİNDEKİ BÖLGELERİ SAVUNAMIYOR?

Yaycı: “Suriye rejimi nasıl oluyor da hiç mücadele etmeden bunları muhaliflere teslim ediyorlar? Bu büyük bir soru işaretidir. Doğru düzgün bir mücadele olmaksızın Halep'in ve Hama'nın kaybedilmesi son derece ciddi bir soru işaretlidir. Aynı zamanda güya Suriye'nin toprak bütünlüğünü sağlamak için Suriye'ye gelmiş olan İran ve Rusya'nın, hatta Amerika'nın da HTŞ'ye hiçbir tepki göstermemesi de son derece abestir.”

YAYCI: “TÜRKİYE SINIRLARINI KORUMA HAKKINA SAHİPTİR”

Son olarak Türkiye'nin Suriye'de ne işi olduğuna dair oldukça anlamsız birtakım eleştirilere yanıt veren Cihat Yaycı'nın bu konudaki düşünceleri ise şu şekilde:

“İran ve Rusya'nın YPG PKK'ya da hiç tepki göstermemesi de ayrı bir soru işaretidir. Dolayısıyla bu teröristlerin hepsinin arkasında anlaşılan büyük güçler vardır. Türkiye kendi sınırlarının güvenliğini, sınırlarının ötesinde sağlamaya mecburdur. Türkiye Suriye'den asker çekmeyi değil, asker takviye etmeyi düşünmelidir. Yani askerin Suriye'den tahliyesini istemek son derece büyük bir yanlıştır. Suriye'de asker tahliyesi değil, takviyesi gerekir bu durumlarda. Efendim, Suriye'nin içinde sınırlarımıza niye bizim askerimiz var? O zaman o soruyu soranlar Amerika'nın niye var? Amerika Suriye'yle konusu mu? Rusya'nın niye var? Rusya Suriye'yle komşu mu? İran'ın niye var? İran Suriye'yle komşu mu? Bunların hiçbir tanesinin güvenliği Suriye'ye bağlı değil ama bizim güvenliğimiz en uzun hududumuzun olduğu Suriye'ye bağlı. Onlar oradaysa elbette biz de burada olacağız. Hele hele Türkiye'yi hedefleyen PKK, YPG gibi bir terörist kuvvet var iken.”

Özel Haber

Bakmadan Geçme