DİYARBAKIRLI RAMAZAN
Bayram süresince sosyal medyada en çok konuşulan, tartışılan ve üzerine yorum yapılan konu Diyarbakırlı Ramazan Böçkün vakasıydı. Ahmet Kaya'nın 'Adı Bahtiyar' şarkısından yıllar sonra adı Ramazan olan Diyarbakırlı bir vatandaş oldu şimdilerdeki gündemimiz.. Bahtiyar'ın suçu saz çalmaktı, Ramazan'ınkisi ise Hakkı tebliğ etmek.
Konu o kadar farklı şekillerde anlatıldı, farklı yorumlar yapıldı ki başlarda Ramazan'ın Böçkün olan soy ismi ilerleyen saatlerde Biçkin'e bile döndü.
Soy ismi üzerinde bile ittifak edilememiş bir sosyal medya aleminden böylesi bir konuyu sağlıklı öğrenmek ve sağlıklı yorumlamaya çalışmak çok da mümkün değildi.
Diyarbakırlı Ramazan'ı birileri Hakkı tebliğ eden ve dini müktesebatı ve anlatma yeteneği ve olaylar arasında kurduğu mantık örgüsü ile bir veli hatta müçtehit ilan ederken, birileri de yarım yamalak ve eksik bilgileri ile cami avlusunda herkesi rahatsız edecek derecede anlatan bir meczup ve deli ilan ettiler.
Tartışmalar o kadar uzadı ve her kafadan bir ses çıkmaya başladı ki önceleri Ramazancı olanlar birkaç sat sonra 'acaba'ların açmaz ve çıkmazına duçar oldular.
Hatta birileri Ramazan'ın bilinçli şekilde İslami kaynakları tahrif eden, ehlisünnet akaidine savaş açan, hadisleri görmezden gelen bir Vehhabi ve fanatik bir İbn-i Teymiyeci olduğunu dahi ilan ettiler.
Yine bir kesim Ramazanı, kendince hakkı tebliğ eden bir samimi, doğruları söylemek ve bu eylemi ile Hakk'ın rızasına talip saf ve temiz kalpli bir Müslüman olarak gördüler ve bu görüşlerinde ısrarcı oldular.
Dikkatli ve az meraklı sosyal medya kullanıcılarına çok da yabancı değil Diyarbakırlı Ramazan ismi. Zaman zaman herkesin denk geldiği ve dini hakikatler ile felsefenin aforizmasından mülhem dikkat çekici konuşmalarına şahit olmuş ve hak vermişliğimiz de çok olmuştur.
Toplumumuz da ve özellikle Elzığ'ımızda bu tip insanlar hep olagelmiştir. Bazıları kendi iç dünyasına kapanır ve kendi maneviyatını kendi aleminde yaşar, bazıları da çok okuma, üstün zeka ve mukayese yapıp sonuç çıkarmanın getirdiği özgüvenle bu dünyasını dışa doğru yaşar.
Zihnindekileri, kalbindekileri ve aklındakileri çevresiyle paylaşmak ister. Bu eylemi bazıları sosyal medyada yapar, bazıları da Ramazan gibi anlattıklarının muhtevası gereği en uygun ortam olan cami avlusunda yapar.
Toplumda sıra dışı sözler söyleyen ve bu konuda ısrarcı olup bir nebze de çevredekilere özgün ve zorlarına gitme ihtimali olsa da nasihat ve tebliğ içeren cümleler kuranlara takılacak ilk kulp 'deli'liktir.
Ramazan da bu geleneksel bakıştan nasibini almış ve camiyi ziyarete gelen bayanların kıyafetlerinin ortama uygun olmadığını hatırlatması üzerine 'tacizci'; hak bildiklerini mütemadiyen anlattığı için de 'deli' haftası yemiş.
Vaki olan şikyetler ve her iki durumda da olası cezalardan kurtulmak için Babası, oğlunun zarar görmemesi için ilgili makamlara dilekçe yazmış ve tedavi talep etmiş. İlgili kurum da cezai ehliyetinin olmaması yönünde bir karar vermiş ama bir süre tedaviyi de yine Ramazan'ın iyiliği için uygun görmüş.
Bu karar istinaf mahkemelerinde de onaylanınca doğal olan bir süreç işlemiş ve bizim Diyarbakırlı Ramazan, Fethi Sekin Hastanesi'nde bir süre tedavi altına alınmış.
Kendisi telefonla konuşuyor, kendisini ifade ediyor, herhangi bir sorun yok ve bana dua edin diyor. Bu ses kayıtları da sosyal medyada paylaşılıyor.
Elazığ halkı Ramazan olayını yakından takip etti ve tepkisini koydu. Ramazan'a haksızlık yapıldığı düşüncesi ile verilen bu tepkiler doğruydu. Ancak Ramazanın böylesi bir tedaviye ihtiyacı yoksa bile o ortamdan uzaklaşmak için Elazığ'a gelmesi sonuçta kendisi için de iyi oldu.
Dikkat edin, Ramazan ile ilgili iddialarda herhangi bir suç isnadı ve tespiti yok. Biraz tedavi görsün, biraz kendine gelsin ziyareti bu. Mahkeme heyeti de zaten bu gerçeği görmüş ki herhangi bir ceza ve yaptırım yerine tedaviyi öngörmüş.
Yahu Allah aşkına, şu pandemi dönemiyle birlikte kim tedaviye muhtaç değil ki.. Hayatımızın en zor günleri, en zor ramazan ve en hüzünlü bayramını geçirdiğimiz; her şeye, herkese hasret kaldığımız, sonumuz ve geleceğimiz hakkında hiçbir netliğin olmadığı belirsizliklerle örülmüş kaotik bir zaman diliminde kimlerin ihtiyacı yok ki psikolojik tedaviye…
Benim gerçekten var böylesi bir tedaviye. Hani, tüm uzmanlar Covid-19 dönemi bittiğinde en çok popüler meslekler arasında psikologlar birinci sırada olacak demiyor muydu? Hadi, ne duruyorsunuz gelin alın beni de götürün Seyda Ramazan'ın yanına…
Deprem, sonrasındaki belirsizlik, Koranavirüs, zorluklar, sıkıntılar, eve kapanmalar, insan görmeye görmeye yabancılaşmalar ve bozulan ruh halimiz. İhtiyacım, var ihtiyacım…
Konu o kadar farklı şekillerde anlatıldı, farklı yorumlar yapıldı ki başlarda Ramazan'ın Böçkün olan soy ismi ilerleyen saatlerde Biçkin'e bile döndü.
Soy ismi üzerinde bile ittifak edilememiş bir sosyal medya aleminden böylesi bir konuyu sağlıklı öğrenmek ve sağlıklı yorumlamaya çalışmak çok da mümkün değildi.
Diyarbakırlı Ramazan'ı birileri Hakkı tebliğ eden ve dini müktesebatı ve anlatma yeteneği ve olaylar arasında kurduğu mantık örgüsü ile bir veli hatta müçtehit ilan ederken, birileri de yarım yamalak ve eksik bilgileri ile cami avlusunda herkesi rahatsız edecek derecede anlatan bir meczup ve deli ilan ettiler.
Tartışmalar o kadar uzadı ve her kafadan bir ses çıkmaya başladı ki önceleri Ramazancı olanlar birkaç sat sonra 'acaba'ların açmaz ve çıkmazına duçar oldular.
Hatta birileri Ramazan'ın bilinçli şekilde İslami kaynakları tahrif eden, ehlisünnet akaidine savaş açan, hadisleri görmezden gelen bir Vehhabi ve fanatik bir İbn-i Teymiyeci olduğunu dahi ilan ettiler.
Yine bir kesim Ramazanı, kendince hakkı tebliğ eden bir samimi, doğruları söylemek ve bu eylemi ile Hakk'ın rızasına talip saf ve temiz kalpli bir Müslüman olarak gördüler ve bu görüşlerinde ısrarcı oldular.
Dikkatli ve az meraklı sosyal medya kullanıcılarına çok da yabancı değil Diyarbakırlı Ramazan ismi. Zaman zaman herkesin denk geldiği ve dini hakikatler ile felsefenin aforizmasından mülhem dikkat çekici konuşmalarına şahit olmuş ve hak vermişliğimiz de çok olmuştur.
Toplumumuz da ve özellikle Elzığ'ımızda bu tip insanlar hep olagelmiştir. Bazıları kendi iç dünyasına kapanır ve kendi maneviyatını kendi aleminde yaşar, bazıları da çok okuma, üstün zeka ve mukayese yapıp sonuç çıkarmanın getirdiği özgüvenle bu dünyasını dışa doğru yaşar.
Zihnindekileri, kalbindekileri ve aklındakileri çevresiyle paylaşmak ister. Bu eylemi bazıları sosyal medyada yapar, bazıları da Ramazan gibi anlattıklarının muhtevası gereği en uygun ortam olan cami avlusunda yapar.
Toplumda sıra dışı sözler söyleyen ve bu konuda ısrarcı olup bir nebze de çevredekilere özgün ve zorlarına gitme ihtimali olsa da nasihat ve tebliğ içeren cümleler kuranlara takılacak ilk kulp 'deli'liktir.
Ramazan da bu geleneksel bakıştan nasibini almış ve camiyi ziyarete gelen bayanların kıyafetlerinin ortama uygun olmadığını hatırlatması üzerine 'tacizci'; hak bildiklerini mütemadiyen anlattığı için de 'deli' haftası yemiş.
Vaki olan şikyetler ve her iki durumda da olası cezalardan kurtulmak için Babası, oğlunun zarar görmemesi için ilgili makamlara dilekçe yazmış ve tedavi talep etmiş. İlgili kurum da cezai ehliyetinin olmaması yönünde bir karar vermiş ama bir süre tedaviyi de yine Ramazan'ın iyiliği için uygun görmüş.
Bu karar istinaf mahkemelerinde de onaylanınca doğal olan bir süreç işlemiş ve bizim Diyarbakırlı Ramazan, Fethi Sekin Hastanesi'nde bir süre tedavi altına alınmış.
Kendisi telefonla konuşuyor, kendisini ifade ediyor, herhangi bir sorun yok ve bana dua edin diyor. Bu ses kayıtları da sosyal medyada paylaşılıyor.
Elazığ halkı Ramazan olayını yakından takip etti ve tepkisini koydu. Ramazan'a haksızlık yapıldığı düşüncesi ile verilen bu tepkiler doğruydu. Ancak Ramazanın böylesi bir tedaviye ihtiyacı yoksa bile o ortamdan uzaklaşmak için Elazığ'a gelmesi sonuçta kendisi için de iyi oldu.
Dikkat edin, Ramazan ile ilgili iddialarda herhangi bir suç isnadı ve tespiti yok. Biraz tedavi görsün, biraz kendine gelsin ziyareti bu. Mahkeme heyeti de zaten bu gerçeği görmüş ki herhangi bir ceza ve yaptırım yerine tedaviyi öngörmüş.
Yahu Allah aşkına, şu pandemi dönemiyle birlikte kim tedaviye muhtaç değil ki.. Hayatımızın en zor günleri, en zor ramazan ve en hüzünlü bayramını geçirdiğimiz; her şeye, herkese hasret kaldığımız, sonumuz ve geleceğimiz hakkında hiçbir netliğin olmadığı belirsizliklerle örülmüş kaotik bir zaman diliminde kimlerin ihtiyacı yok ki psikolojik tedaviye…
Benim gerçekten var böylesi bir tedaviye. Hani, tüm uzmanlar Covid-19 dönemi bittiğinde en çok popüler meslekler arasında psikologlar birinci sırada olacak demiyor muydu? Hadi, ne duruyorsunuz gelin alın beni de götürün Seyda Ramazan'ın yanına…
Deprem, sonrasındaki belirsizlik, Koranavirüs, zorluklar, sıkıntılar, eve kapanmalar, insan görmeye görmeye yabancılaşmalar ve bozulan ruh halimiz. İhtiyacım, var ihtiyacım…