DEPREMİ SİYASETE ALET ETMEK
İlimizde yaşanan depremin ardından birilerinin bu elim olayı siyasete alet ettiklerine dair değişik yorumlar yapıldı. Bir kesim iktidara mensup siyasilerin, diğer bir kesim ise muhalefet parti milletvekilimiz Gürsel Erol'un depremi siyasete alet ettiğini dile getirdi. Sosyal medyanın şimdilerdeki tek konusu neredeyse bu.
Peki, nedir olayın aslı kim siyasete alet ediyor depremi isterseniz kısa bir analiz yapalım. Aslında her şey şehrimizin afet bölgesi kapsamına alınma gibi yasalarda yeri olmayan bir mevzu ile başladı. Birileri bunu sosyal medya hesabından yazdı ve hemen herkes böyle bir uygulama varmış da Elazığ'dan esirgeniyormuş gibi bir niyetle paylaşım yaptı. Ancak önceleri iyi niyetle ve böyle bir yasanın olmadığının da bilinmemesi sebebiyle ilgi de gördü bu paylaşımlar. Ancak sonrasında bazı kanunlar ve gerçekler anlaşılınca işin rengi değişti.
Afet kapsamına alınma yerine Maden ilçemizde olduğu gibi afete maruz bölge mefhumu ortaya çıktı ki bunun zaten kendisi sıkıntılı bir yasa Elazığ'a göre. Zira bu kapsama alındığı takdirde tıpkı Maden ilçesinde olduğu gibi sorun olan yerlere herhangi bir bina yapılamayacağı gibi herhangi bir işlem de yapılamayacaktı.
Afet bölgesi olayı birilerinin elinde patlayınca CHP milletvekili Gürsel Erol da muhalefet milletvekili olmasının kendisine verdiği hakla deprem ile ilgili araştırma önergesi verdi. Olmuş ve yaşanmış bir depremin elbette soruşturulacak ve ders alınacak yönleri vardır ama bu aşamadan sonra geçmişi sorgulamaktan öte geleceğe dair neler yapılır o konuya yoğunlaşılması daha doğru olmaz mı?
Peki, bunlar yaşanırken iktidara mensup ve depremin ilk saatlerinden itibaren ilimizde çalışmalar yürüten bakanlarımız, ilimiz Ak Parti Milletvekillerimiz, Belediye Başkanımız ve Ak Parti teşkilatları ne yapıyor?
Her gün, konunun içinde olan ve tüm çalışmaları sahada yürüten üst yöneticiler ile şehrin kamu kurumları, muhtarları, STK'ları ile günde en az üç toplantı, depremin yaralarının bir an önce sarılması amacıyla Ankara ile yapılan seri görüşmeler ve her fırsatta halkın sorunlarını ve beklentilerini gidermeye yönelik ziyaretler…
Kısaca hem sorunun çözümü için canhıraş çalışma hem de Elazığ'ın daha çok imknlara kavuşması için Cumhurbaşkanı başta olmak üzere diğer bakanlarla yapılan görüşmeler…
Bu tabloya göre kim depremi siyasete alet ediyor kim siyaseti halka hizmet aracı olarak görüyor siz karar verin. Demirel'in hala hafızalarda olan bir sözü vardır. 'İktidar çare müessesidir ağlama duvarı değil'
İktidar milletvekilleri muhalefet gibi ya da bir STK başkanı gibi taleplerini öyle aleni ve tribünlere oynarcasına afişe etmez ve açıklamaz şehrimizle ilgili taleplerini ve isteklerini. Ama bunu iyi bilin ki telefon ve kapalı kapılar ardında bakan ya da bürokratlarla ne sert tartışmalar yapılıyor ve ne uğraşlar şehrimiz için…
CHP Milletvekili Gürsel Erol'a da haksızlık etmemek gerekir. Zira o zaten muhalefettedir ve o görevin kendisine yüklediği misyonu en güzel şekilde ifa edecektir ve etmektedir. Kaldı ki Gürsel Erol aslında bu tavrıyla ilimiz Ak Parti milletvekillerinin Ankara'daki ellerini güçlendirmiştir ve her zaman güçlendirecektir.
Erol'un mecliste yaptığı konuşmayı tüm bakanlar ve Cumhurbaşkanı da izlemiş ve talepleri bir kez de muhalefetten dinlemişlerdir. Şehrin, Gürsel Erol gibi cesur bir muhalif bir sesinin olması önemli bir kazanımdır. Sesi yüksek çıkan bir muhalefet milletvekili, ilk etapta iktidardaki siyasileri zora soksa gibi gözükse de uzun vadede kazanımlara sebebiyet vererek iktidara mal olacaktır. Yeter ki süreç iyi yönetilebilsin.
Dememiz o ki ilimizde hem iktidar hem de muhalefet görevlerini en güzel bir şekilde yapmaktadırlar. Siyaset depreme alet elbette alet edilebilir. Depremin yaralarını sarmak bir hizmetse, siyasetin amacı da bu değil midir zaten.
Tüm siyasilerimize gayretlerinden dolayı teşekkür etmek gerek. Zira onların azmi ve şevki biraz da bunlara bağlı. Eleştirmekten ziyade yüreklendirmek ve motive etmek onlara değil sonuçta bizlere de yansıyacak hizmetlerin daha hızlı gelmesini sağlayacaktır.
Peki, nedir olayın aslı kim siyasete alet ediyor depremi isterseniz kısa bir analiz yapalım. Aslında her şey şehrimizin afet bölgesi kapsamına alınma gibi yasalarda yeri olmayan bir mevzu ile başladı. Birileri bunu sosyal medya hesabından yazdı ve hemen herkes böyle bir uygulama varmış da Elazığ'dan esirgeniyormuş gibi bir niyetle paylaşım yaptı. Ancak önceleri iyi niyetle ve böyle bir yasanın olmadığının da bilinmemesi sebebiyle ilgi de gördü bu paylaşımlar. Ancak sonrasında bazı kanunlar ve gerçekler anlaşılınca işin rengi değişti.
Afet kapsamına alınma yerine Maden ilçemizde olduğu gibi afete maruz bölge mefhumu ortaya çıktı ki bunun zaten kendisi sıkıntılı bir yasa Elazığ'a göre. Zira bu kapsama alındığı takdirde tıpkı Maden ilçesinde olduğu gibi sorun olan yerlere herhangi bir bina yapılamayacağı gibi herhangi bir işlem de yapılamayacaktı.
Afet bölgesi olayı birilerinin elinde patlayınca CHP milletvekili Gürsel Erol da muhalefet milletvekili olmasının kendisine verdiği hakla deprem ile ilgili araştırma önergesi verdi. Olmuş ve yaşanmış bir depremin elbette soruşturulacak ve ders alınacak yönleri vardır ama bu aşamadan sonra geçmişi sorgulamaktan öte geleceğe dair neler yapılır o konuya yoğunlaşılması daha doğru olmaz mı?
Peki, bunlar yaşanırken iktidara mensup ve depremin ilk saatlerinden itibaren ilimizde çalışmalar yürüten bakanlarımız, ilimiz Ak Parti Milletvekillerimiz, Belediye Başkanımız ve Ak Parti teşkilatları ne yapıyor?
Her gün, konunun içinde olan ve tüm çalışmaları sahada yürüten üst yöneticiler ile şehrin kamu kurumları, muhtarları, STK'ları ile günde en az üç toplantı, depremin yaralarının bir an önce sarılması amacıyla Ankara ile yapılan seri görüşmeler ve her fırsatta halkın sorunlarını ve beklentilerini gidermeye yönelik ziyaretler…
Kısaca hem sorunun çözümü için canhıraş çalışma hem de Elazığ'ın daha çok imknlara kavuşması için Cumhurbaşkanı başta olmak üzere diğer bakanlarla yapılan görüşmeler…
Bu tabloya göre kim depremi siyasete alet ediyor kim siyaseti halka hizmet aracı olarak görüyor siz karar verin. Demirel'in hala hafızalarda olan bir sözü vardır. 'İktidar çare müessesidir ağlama duvarı değil'
İktidar milletvekilleri muhalefet gibi ya da bir STK başkanı gibi taleplerini öyle aleni ve tribünlere oynarcasına afişe etmez ve açıklamaz şehrimizle ilgili taleplerini ve isteklerini. Ama bunu iyi bilin ki telefon ve kapalı kapılar ardında bakan ya da bürokratlarla ne sert tartışmalar yapılıyor ve ne uğraşlar şehrimiz için…
CHP Milletvekili Gürsel Erol'a da haksızlık etmemek gerekir. Zira o zaten muhalefettedir ve o görevin kendisine yüklediği misyonu en güzel şekilde ifa edecektir ve etmektedir. Kaldı ki Gürsel Erol aslında bu tavrıyla ilimiz Ak Parti milletvekillerinin Ankara'daki ellerini güçlendirmiştir ve her zaman güçlendirecektir.
Erol'un mecliste yaptığı konuşmayı tüm bakanlar ve Cumhurbaşkanı da izlemiş ve talepleri bir kez de muhalefetten dinlemişlerdir. Şehrin, Gürsel Erol gibi cesur bir muhalif bir sesinin olması önemli bir kazanımdır. Sesi yüksek çıkan bir muhalefet milletvekili, ilk etapta iktidardaki siyasileri zora soksa gibi gözükse de uzun vadede kazanımlara sebebiyet vererek iktidara mal olacaktır. Yeter ki süreç iyi yönetilebilsin.
Dememiz o ki ilimizde hem iktidar hem de muhalefet görevlerini en güzel bir şekilde yapmaktadırlar. Siyaset depreme alet elbette alet edilebilir. Depremin yaralarını sarmak bir hizmetse, siyasetin amacı da bu değil midir zaten.
Tüm siyasilerimize gayretlerinden dolayı teşekkür etmek gerek. Zira onların azmi ve şevki biraz da bunlara bağlı. Eleştirmekten ziyade yüreklendirmek ve motive etmek onlara değil sonuçta bizlere de yansıyacak hizmetlerin daha hızlı gelmesini sağlayacaktır.