DEMOKRATİK TEPKİ

Bundan binlerce sene önce, adı masallarda geçmeyen ülkenin zamcılığıyla meşhur bir kralı varmış…

TAKİP ET
Günlerden bir gün Maliye Nazırı, büyük bir telşla, adı belirsiz ülkenin adı belirsiz kralının huzuruna çıkmış: 'Efendim' demiş, 'hazinenizde kuruş kalmadı, israf içinde yaşamanın sonuna geldik. Hemen bir çare bulamazsak, ifls edeceğiz.'

 

Maliye Nazırı'nın telşı anında krala da bula­mış. Çatal sakalını çekiştire çekiştire sor­muş: 'Çare nedir?'

 

Adı belirsiz ülkenin Maliye Nazırı şeytan şeytan gü­lümseyip bilgiç bilgiç bakarak, önerisini Krala sunmuş: 'Bu duruma düşen bir maliyenin önünde iki yol vardır: Birincisi masrafları azaltmak, ikincisi ise gelirleri artırmak.'

 

Devlet harcamalarını azaltma fikri Kral Hazretlerinin hiç hoşuna gitmemiş. Çünkü o zaman, tantanalı yaşantısına bir nokta koyması gerekecekmiş…

 

'Gelirlerimizi artıralım.'

 

Ama nasıl? Yönettikleri ülkede zaten müthiş bir hayat pahalılığı varmış. Vergiler de dayanılmaz boyutlardaymış.

 

'Parayı bir şekilde halktan toplayacağız muhteşem Kralım' diye konuşmuş, Maliye Nazırı; 'bütçe gelirlerini artırmanın en etkin yolu budur. Kesin sonuç verir.'

 

Kral memnuniyetle ellerini ovuşturmuş:

 

'Tamam o zaman' demiş, 'ama bunu nasıl yapacağız? Daha geçenlerde vergileri artırmamış mıydık?'

 

'Vergileri artırmayacağız, değişik bir yöntem uygulayacağız.'

 

Kralın gözleri parlamış: 'Şimdiye kadar yapmadığımız bir şey kalmış mı sahi?'

 

'Tabii' derken ağzını yaya yaya sırıtmış, Maliye Nazırı; 'ben böyle günler için varım. Yediğim ekmeğin hakkını vermem lzım.'

 

Ve fikrini açıklamış: 'Efendim, şehrin ortasından geçen nehrin üzerindeki köprüye adam koyup gelip geçenden para toplayacağız.'

 

Kral Hazretleri bayılmış bu fikre:

 

'Tamam o zaman. Yaz kararnameyi getir, hemen imzalayayım.'

 

'Kö­prü parası' böylece yürürlüğe girmiş. Bir süre sonra Kral, halkın yeni vergi karşısındaki tepkisini m­rak edip sor­muş.

 

'Kuzu kuzu parayı ödeyip geçiyorlar' cevabını alınca, bir kararname daha yazılmasını emretmiş:

 

'Köprü çıkışına da birini koyun, baştaki köprüye giriş parası toplarken, sondaki köprüden çıkış parası toplasın' demiş …

 

Yine tepki gelmeyince, bir emir daha çıkartmış: 'Köprünün ortasına da bir adam koyun.'

 

'Ne parası toplayacak mısın?'

 

'Canım nasılsa saçmalıyoruz, bulun bir şeyler.'

 

'Tamam. Ona da 'ek vergi' deriz.'

 

'Giriş Vergisi', 'Çıkış Vergisi', 'Ek Vergi' derken, bir köprü geçişinden üç kez para alınmaya başlanınca, halkta bir kıpırdanma olacağını düşünen Kral, kısa süre sonra yine yanıldığını anlamış. Bu kez köprüde dikilen adamlara emretmiş:

 

'Parasını ödeyeni bir de döveceksiniz.'

 

Böylece halk hem para vermeye, hem de dayak yemeye başlamış.

 

Yeni uygulamanın etkisini bizzat görmek isteyen Kral, günlerden bir gün, halkı şehir meydanına toplamış: 'Var mı köprü parasından şikyeti olan?' diye sor­muş.

 

Biri çekine çekine parmak kaldırmış. Söz verilince de şöyle konuşmuş:

 

'Efendim, köprüdeki adamlarınız hem para topluyor hem bizi dövüyor ya, zaman kaybı oluyor. Bizi dövdürmek için ayrıca bir kişi tayin ederseniz, akşamları kuyruğa girmek zorunda kalmayız.'

 

Kral şaşkınlıktan küçük dilini yutmuş. Bu yüzden ondan sonraki zamanlarda 'Dilsiz Kral' diye anılmış.

 

80 ihtilalinden ve özellikle ANAP yıllarından sonra ideolojik ayrımların ve fay hatlarının geçişgenlik arz ettiği, siyah beyaz olmaktan gri tonlara bulandığımızdan beri belki birçok şey kazandık ama çok önemli bir özelliğimizi kaybettik.

12 Eylül öncesi hemen her görüşten insanlar kendi inandığı doğrular ve yanlış buldukları uygulamalar için büyük ve ses getiren toplumsal eylemler yapar ve taleplerini demokratik yollardan talep ederlerdi.

Sol, sağ ve İslamcı kesimin hemen her hafta benzer protesto eylemleri olur ve seslerini tüm dünyaya duyururlardı. Zaman zaman aralarına karanlık güçlerce beslenen provokatörler girse ve şiddet ve hatta 1 Mayıs 1977 örneğinde olduğu gibi can kaybı yaşansa da bu kültür hep vardı 80 öncesinde.

Yıllar geçti ve bu tür eylem ve hak arama talepleri daha çok sosyal konularda oldu. Yapılan zamlar, yanlış olan bir uygulama ya da hükümetler tarafından alınan bir karar tepki olarak son dönemlerde toplumsal bir eylem yapılmıyor. Zaman zaman marjinal kesimler ve en son çoklu baro tartışmaları esnasında avukatların yürümesi dışında herhangi bir tepki görülmüyor.

Halk zaman zaman ölçüyü kaçırmamak şartıyla demokratik hakkını kullanarak yöneticilere uyarı vermesi, hem yöneticiler hemen de ülkemiz için hayırlı neticeler doğurur. Bu görev genelde muhalefete düşse de ülkemizde muhalefet anlayışı iktidar ne yaparsa yapsın ona karşı gelmek olarak algılandığı için bu görev de halka düşüyor gibi.

Halk konuşmalı, hak yanlışları dile getirmeli ve haykırmalı. Yanlışlar karşısında bunları yapmayıp susmayı tercih eden bir halk görürseniz orada toplumsal patlamaya yakın demektir.

Bakmadan Geçme