DANSÖZLÜ YASAK İHLALİ
Malumumuz geçtiğimiz akşam devirdik kbusumuz haline gelen 2020 yılını. Dünya hafızasına kazınan ve birçoğumuz tarafından tüm olumsuzlukların günah keçisi ilan edilen yılı uğurlamış olmak zannettiğimiz kadar coşku ve keyif verdi mi, anlayamadık doğrusu. Ancak tüm yasaklara rağmen geceyi kutlamaya dönüştürenler de yok değilmiş hani! Mesela Bursa'nın Nilüfer ilçesinde lüks rezidansta bir araya gelen on bir kişinin dansözlü kutlaması...
Yasak olmasına rağmen dairenin balkon ve salonunda eğlenip koronavirüs tedbirlerini ihlal eden grup, bununla da yetinmeyip sosyal medyadan canlı yayınla görüntülerini tüm sevenleriyle paylaşmış. Tabi onları sevmeyenlerden birilerinin ihbarı olacak ki polis eğlenceyi basıp kesmiş cezayı, şükür bulmuş adalet yerini.
Tabi bu olay ile sosyal medyada 'dikizleme kültürü' bu kez bir işe yaramış görünüyor ama fakat lakin deyip geçiyoruz asıl mevzuya.
Ülkemiz Avrupa'nın internette en çok vakit geçiren ülkesi. Facebook, Instagram, Twitter gibi sosyal medya kullanımındaysa maalesef dünya lideri. Ve bizlerden götürdüklerinin yanında böylesi bir faydaya pek de sevinemediğimizi ifade ediyoruz.
Sosyal medyayla adeta başkalarına ''ben buradayım, ben de 'var'ım' diyoruz. Var olma algımız tamamen başkalaştı. Tüm zarar ziyanıyla da neredeyse hepimiz tarafından kabul gördü ki bugün 54 milyon sosyal medya kullanıcısı bulunuyor ülkemizde ne yazık ki.
Gün içinde internette geçirdiğimiz ortalama süre ise 7 saat 29 dakika. Ve burada da dünya ortalamasının üzerindeyiz maalesef!
Sosyal medya uygulamalarında harcadığımız saatler değil yalnızca 'ömrümüz' tükeniyor! Gördüklerimiz, okuduklarımız, dinlediklerimiz bizi zannettiğimizden çok daha fazla etkiliyor.
Giderek artan sanal sosyal beceriler ne yazık ki insanî ve islamî değerlerimize adeta darbe üstüne darbe vuruyor her geçen gün.
Gerçek hayattakinden daha belirgin, daha güçlü ve daha etkin hale bürünen sanal kimliğimizle kendimizi daha muktedir ve daha yararlı zannetmeye başlıyoruz. Kendimizle ilgili abartılı algılar, gerçek olmayan, faydasız, sağlıksız hedefler peşinde koşmamıza neden oluyor. Ve bizi bencil ve sorumsuzca davranmaya eğilimli kılabiliyor. Bu da kişinin daha kontrolsüz hareket etmesine yol açıyor.
Sosyal medya etkisini giderek arttıran zehirli bir bal gibi. İnsana 'kim olduğu'nu unutturup 'olmak istediği'ni bahşeden kurgulanmış bir köprü gibi. Aynı zamanda bir kaçış!..
Hulasa Bursa'daki dansözlü yasak ihlalini haber veren medya, aslında bizlere acınası bir gerçeğimizi de ihbar etmiş oldu. Herkese, her eve birer adet 'sosyal medya ilmihali' için biz şimdi kime ihbarda bulunalım?!. Ne dersiniz, ilgili kurum ve kurumlar bizim bu yazıyı görür ve ihbar kabul edip de durumdan vazife çıkarıp harekete geçer mi? Umudum yok ama ümitliyim…
Yasak olmasına rağmen dairenin balkon ve salonunda eğlenip koronavirüs tedbirlerini ihlal eden grup, bununla da yetinmeyip sosyal medyadan canlı yayınla görüntülerini tüm sevenleriyle paylaşmış. Tabi onları sevmeyenlerden birilerinin ihbarı olacak ki polis eğlenceyi basıp kesmiş cezayı, şükür bulmuş adalet yerini.
Tabi bu olay ile sosyal medyada 'dikizleme kültürü' bu kez bir işe yaramış görünüyor ama fakat lakin deyip geçiyoruz asıl mevzuya.
Ülkemiz Avrupa'nın internette en çok vakit geçiren ülkesi. Facebook, Instagram, Twitter gibi sosyal medya kullanımındaysa maalesef dünya lideri. Ve bizlerden götürdüklerinin yanında böylesi bir faydaya pek de sevinemediğimizi ifade ediyoruz.
Sosyal medyayla adeta başkalarına ''ben buradayım, ben de 'var'ım' diyoruz. Var olma algımız tamamen başkalaştı. Tüm zarar ziyanıyla da neredeyse hepimiz tarafından kabul gördü ki bugün 54 milyon sosyal medya kullanıcısı bulunuyor ülkemizde ne yazık ki.
Gün içinde internette geçirdiğimiz ortalama süre ise 7 saat 29 dakika. Ve burada da dünya ortalamasının üzerindeyiz maalesef!
Sosyal medya uygulamalarında harcadığımız saatler değil yalnızca 'ömrümüz' tükeniyor! Gördüklerimiz, okuduklarımız, dinlediklerimiz bizi zannettiğimizden çok daha fazla etkiliyor.
Giderek artan sanal sosyal beceriler ne yazık ki insanî ve islamî değerlerimize adeta darbe üstüne darbe vuruyor her geçen gün.
Gerçek hayattakinden daha belirgin, daha güçlü ve daha etkin hale bürünen sanal kimliğimizle kendimizi daha muktedir ve daha yararlı zannetmeye başlıyoruz. Kendimizle ilgili abartılı algılar, gerçek olmayan, faydasız, sağlıksız hedefler peşinde koşmamıza neden oluyor. Ve bizi bencil ve sorumsuzca davranmaya eğilimli kılabiliyor. Bu da kişinin daha kontrolsüz hareket etmesine yol açıyor.
Sosyal medya etkisini giderek arttıran zehirli bir bal gibi. İnsana 'kim olduğu'nu unutturup 'olmak istediği'ni bahşeden kurgulanmış bir köprü gibi. Aynı zamanda bir kaçış!..
Hulasa Bursa'daki dansözlü yasak ihlalini haber veren medya, aslında bizlere acınası bir gerçeğimizi de ihbar etmiş oldu. Herkese, her eve birer adet 'sosyal medya ilmihali' için biz şimdi kime ihbarda bulunalım?!. Ne dersiniz, ilgili kurum ve kurumlar bizim bu yazıyı görür ve ihbar kabul edip de durumdan vazife çıkarıp harekete geçer mi? Umudum yok ama ümitliyim…