DALDAN DALA
Merhaba sayın okuyucular, değerli dostlarım
Merhaba sayın okuyucular, değerli dostlarım.
Bir sağlıcakla kışı atlattık, ilkbahara girdik.
Girer girmez de beklenmedik bir haberle karşılaştık.
Mart ayının ilk haftası bahar, ikinci haftası ise kış olacakmış.
Bu yazımı, 29 Şubatta yazıyorum, ancak Martın kaçında yayınlanacağını bilmiyorum.
Çünkü yazılarımız, çok vakit günübirlik çıkmıyor. Bir yerde tazeliğini, güncelliğini bir o kadar da yitiriyorlar.
Bu yıl Şubat ayı gene bir Kebise Yılı yaşadı. Şubatın her dört yılda bir 29 gün olmasına Kebise Olayı diyorlar. 29 Şubata biz de ünlü şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un şu dizeleriyle bir merhaba diyelim, sonra da yazımızı sürdürmeye çalışalım.
'Hatırlar mısın?
Doğduğun zaman, sen ağlardın, gülerdi lem
Öyle bir yaşam sür ki, mevtin sana hande olsun, halka matem…'
Evet, bahara girmiş sayılırız.
Birçok yerlerde nevruz da çıkmıştır şimdi.
Bademler de açmaya başlamıştır.
Ne var ki, ikinci yarıda kış olunca, baharın bu ilk müjdecileri de bir güzelce üşüyüp gidecek, ya da donup kalacaklar. Gene doğanın bir büyük hışmına uğrayacağız. Oysa baharın sesi, ne hoş çarpıyor kulaklarımıza. Baharın güneşi ne hoş ısıtıyor, kışa 'haydi uğurlar olsun' diye kalkan ellerimizi.
Ne diyelim, Yaradan ne yaparsa güzel yapar.
Geçtiğimiz Cumartesi günü Manas'ta gene şenlik vardı.
Bizim şenliğimiz televizyon kandigerarında yapılan o dağdağalı şenliklere hiç de benzemiyordu. O gün, yazarlar, şairler bir güzelce Manas'ta toplanır, etkinlik başkanı Hadi Önal'ın da bir an önce kürsübaşına geçmesini bekleriz. Hele hele gülüşleriyle bizleri o denli başka bir yapıya sahip olan Bedrettin Keleştimur kürsüye çağrıldığı zaman kendimizi çok sıkıca tutmaya çalışırız. Yorumcu ve eleştirmen Naci Onur Hoca ile R. Mithat Yılmaz kürsüye çağrıldıklarında bir güzelce nefes almaya çalışırız. Manas Müdürü Dayıhan ise ayakta hep geleni gideni karşılar, hal hatır sorar, bir yerlere oturmalarını sağlamaya çalışır. Daracık bir alanda o kadar yazar, şair, kültür adamı sabırla sırasını bekler; sonra da o günkü dersimizi kürsüye çıkarak bir güzelce anlatmaya özen gösteririz.
Bugünkü toplantının havası çok daha başkaydı.
Eski belediye başkanı Sayın Selmanoğlu gelmişlerdi.
Milli Eğitim Müdürü Sayın Ahmet Bağlıtaş gelmişlerdi.
Gele gele Manas'ı dar alanını epeyce sanatçı, kültür adamı doldurmuş bulunuyorlardı.
Bugün gerçekten başka bir gündü.
Ülkede olup bitenler, arkadaşlarımızı o kadar etkilemiş olacak ki kürsüye gelenler bir başka coşuyor, en coşkulu şiirleri okuyarak bizleri de coşturmaya çalışıyorlardı. İlk kapıyı da sevgili Murat Bilgin ile Dayıhan açmışlardı. Birisi ünlü şairimiz Orhan Şaik Gökyay'ın 'Bu Vatan Kimin ' adlı o güzel şiirini Dayıhan da yıllar önce yazdığı Türkiye Bizim adlı şiirini okuyarak bizleri bir iyice coşturmaya başlamışlardı. Faik Güngör, Gazihan, Tuncer Sönmez, Zekeriya Bican, Nihat Kaçoğlu okudukları şiirleriyle toplantının havasını bir iyice değiştirmişlerdi. Yine bir süre önce emekli olan eğitimci Muhlis Tunç da toplantıya renk katan şairlerimiz arasında bulunuyordu. İki yıl önce kaleme aldığımız 22 dörtlükten ibaret Manas Destanı da herhalde bu tür duygular sonunda meydana çıkmış olmalıydı.
Şener'le Dayıhan her işe yeter,
Bedrettin bir güldür, her yerde biter
Aydoğmuş Günerkan gönlümde tüter
Doğan Sever durmaz besteler dizer
Paşa ile Enver, düşlerde gezer
Naci Sönmez, Yalçın yürekler ezer
Gazihan, sürekli şiir karalar
Göçeri, uzakta yürek yaralar
Manas'ta kültürün çanları çalar. Diyerek 22 dörtlükten 3 dörtlüğü de ben okumaya çalışmıştım.
Coşku, heyecan, yaş falan da tanımıyor. Bir anda ben de heyecana kapılıyor, başkan Hadi Önal'ın beni kürsüye davet edişinde, biraz da sınırı aşarak gençlik yıllarımda kaleme aldığım şu şiirleri arka arkaya okumaya başladım.
Yazmak çizmek ülkü bende
Sevgiler bir türkü bende
Dursam biter tükenirim
Sevda olmuş çünkü bende
Arkasından da (selam olsun) başlıklı şiirimin beş kıtasını okumaya başladım. Bu şiir için Sevgili Hadi Önal bana neler yakıştırmamışlardı ki.
Ortaasya ilk yurdumuz
Ordan gelmiş budunumuz
Yol göstermiş bozkurdumuz
Dilden dile selam olsun
Aştık geldik nice yolu
Bükülmedi Türk'ün kolu
Vatan oldu Anadolu
İlden ile selam olsun
Bir nur düştü içimize
Yürüdük ta Akdeniz'e
Arabistan geldi dize
Nil'den Nil'e selam olsun
Avrupa'da izimiz var
Sorsan, ne çok dizimiz var
Orda burda gizimiz var
Gilden gile selam olsun
Biz biliriz kendimizi
Alamazlar bizden bizi
Zafer dersen dizi dizi
Belden bele selam olsun
Eh, böylesine önemli günlerde bu tür şiirlere, yazılara da gereksinim var. Baksanıza, şu anda bütün dünya sanki karşımızda Dayıhan'ın Türkiye Bizim adlı şiirinde bu güzellikleri görüyoruz. Türkiye önemli günlerden geçiyor, gün birlik oma günüdür. Biz koca bir Kurtuluş Savaşını da, bu ruh, bu birliktelik sayesinde kazandık. Ne demiş atalarımız: 'Birlikten Kuvvet Doğar'
Bir sağlıcakla kışı atlattık, ilkbahara girdik.
Girer girmez de beklenmedik bir haberle karşılaştık.
Mart ayının ilk haftası bahar, ikinci haftası ise kış olacakmış.
Bu yazımı, 29 Şubatta yazıyorum, ancak Martın kaçında yayınlanacağını bilmiyorum.
Çünkü yazılarımız, çok vakit günübirlik çıkmıyor. Bir yerde tazeliğini, güncelliğini bir o kadar da yitiriyorlar.
Bu yıl Şubat ayı gene bir Kebise Yılı yaşadı. Şubatın her dört yılda bir 29 gün olmasına Kebise Olayı diyorlar. 29 Şubata biz de ünlü şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un şu dizeleriyle bir merhaba diyelim, sonra da yazımızı sürdürmeye çalışalım.
'Hatırlar mısın?
Doğduğun zaman, sen ağlardın, gülerdi lem
Öyle bir yaşam sür ki, mevtin sana hande olsun, halka matem…'
Evet, bahara girmiş sayılırız.
Birçok yerlerde nevruz da çıkmıştır şimdi.
Bademler de açmaya başlamıştır.
Ne var ki, ikinci yarıda kış olunca, baharın bu ilk müjdecileri de bir güzelce üşüyüp gidecek, ya da donup kalacaklar. Gene doğanın bir büyük hışmına uğrayacağız. Oysa baharın sesi, ne hoş çarpıyor kulaklarımıza. Baharın güneşi ne hoş ısıtıyor, kışa 'haydi uğurlar olsun' diye kalkan ellerimizi.
Ne diyelim, Yaradan ne yaparsa güzel yapar.
Geçtiğimiz Cumartesi günü Manas'ta gene şenlik vardı.
Bizim şenliğimiz televizyon kandigerarında yapılan o dağdağalı şenliklere hiç de benzemiyordu. O gün, yazarlar, şairler bir güzelce Manas'ta toplanır, etkinlik başkanı Hadi Önal'ın da bir an önce kürsübaşına geçmesini bekleriz. Hele hele gülüşleriyle bizleri o denli başka bir yapıya sahip olan Bedrettin Keleştimur kürsüye çağrıldığı zaman kendimizi çok sıkıca tutmaya çalışırız. Yorumcu ve eleştirmen Naci Onur Hoca ile R. Mithat Yılmaz kürsüye çağrıldıklarında bir güzelce nefes almaya çalışırız. Manas Müdürü Dayıhan ise ayakta hep geleni gideni karşılar, hal hatır sorar, bir yerlere oturmalarını sağlamaya çalışır. Daracık bir alanda o kadar yazar, şair, kültür adamı sabırla sırasını bekler; sonra da o günkü dersimizi kürsüye çıkarak bir güzelce anlatmaya özen gösteririz.
Bugünkü toplantının havası çok daha başkaydı.
Eski belediye başkanı Sayın Selmanoğlu gelmişlerdi.
Milli Eğitim Müdürü Sayın Ahmet Bağlıtaş gelmişlerdi.
Gele gele Manas'ı dar alanını epeyce sanatçı, kültür adamı doldurmuş bulunuyorlardı.
Bugün gerçekten başka bir gündü.
Ülkede olup bitenler, arkadaşlarımızı o kadar etkilemiş olacak ki kürsüye gelenler bir başka coşuyor, en coşkulu şiirleri okuyarak bizleri de coşturmaya çalışıyorlardı. İlk kapıyı da sevgili Murat Bilgin ile Dayıhan açmışlardı. Birisi ünlü şairimiz Orhan Şaik Gökyay'ın 'Bu Vatan Kimin ' adlı o güzel şiirini Dayıhan da yıllar önce yazdığı Türkiye Bizim adlı şiirini okuyarak bizleri bir iyice coşturmaya başlamışlardı. Faik Güngör, Gazihan, Tuncer Sönmez, Zekeriya Bican, Nihat Kaçoğlu okudukları şiirleriyle toplantının havasını bir iyice değiştirmişlerdi. Yine bir süre önce emekli olan eğitimci Muhlis Tunç da toplantıya renk katan şairlerimiz arasında bulunuyordu. İki yıl önce kaleme aldığımız 22 dörtlükten ibaret Manas Destanı da herhalde bu tür duygular sonunda meydana çıkmış olmalıydı.
Şener'le Dayıhan her işe yeter,
Bedrettin bir güldür, her yerde biter
Aydoğmuş Günerkan gönlümde tüter
Doğan Sever durmaz besteler dizer
Paşa ile Enver, düşlerde gezer
Naci Sönmez, Yalçın yürekler ezer
Gazihan, sürekli şiir karalar
Göçeri, uzakta yürek yaralar
Manas'ta kültürün çanları çalar. Diyerek 22 dörtlükten 3 dörtlüğü de ben okumaya çalışmıştım.
Coşku, heyecan, yaş falan da tanımıyor. Bir anda ben de heyecana kapılıyor, başkan Hadi Önal'ın beni kürsüye davet edişinde, biraz da sınırı aşarak gençlik yıllarımda kaleme aldığım şu şiirleri arka arkaya okumaya başladım.
Yazmak çizmek ülkü bende
Sevgiler bir türkü bende
Dursam biter tükenirim
Sevda olmuş çünkü bende
Arkasından da (selam olsun) başlıklı şiirimin beş kıtasını okumaya başladım. Bu şiir için Sevgili Hadi Önal bana neler yakıştırmamışlardı ki.
Ortaasya ilk yurdumuz
Ordan gelmiş budunumuz
Yol göstermiş bozkurdumuz
Dilden dile selam olsun
Aştık geldik nice yolu
Bükülmedi Türk'ün kolu
Vatan oldu Anadolu
İlden ile selam olsun
Bir nur düştü içimize
Yürüdük ta Akdeniz'e
Arabistan geldi dize
Nil'den Nil'e selam olsun
Avrupa'da izimiz var
Sorsan, ne çok dizimiz var
Orda burda gizimiz var
Gilden gile selam olsun
Biz biliriz kendimizi
Alamazlar bizden bizi
Zafer dersen dizi dizi
Belden bele selam olsun
Eh, böylesine önemli günlerde bu tür şiirlere, yazılara da gereksinim var. Baksanıza, şu anda bütün dünya sanki karşımızda Dayıhan'ın Türkiye Bizim adlı şiirinde bu güzellikleri görüyoruz. Türkiye önemli günlerden geçiyor, gün birlik oma günüdür. Biz koca bir Kurtuluş Savaşını da, bu ruh, bu birliktelik sayesinde kazandık. Ne demiş atalarımız: 'Birlikten Kuvvet Doğar'