CÖMERT: 'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR'
Elazığ İYİ Parti Kadın Politikalarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Mesude Cömert, Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle bir açıklama yaptı.
Elazığ İYİ Parti Kadın Politikalarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Mesude Cömert, Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle bir açıklama yaptı.
Son dönemlerde artan kadına yönelik şiddet olaylarına değinen Cömert, kadın cinayetleri politiktir ve İstanbul Sözleşmesi yaşatır diyerek açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
'Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ülkemizi hem düşman işgalinden kurtarmış hem de bizlere çağdaş, demokratik, laik ve eşitlikçi bir ülke bırakmak için uğraşmıştır: 'Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur,' sözünü yapmış olduğu tüm çalışmalarında düstur edinen Atatürk: kadınların her zaman her konuda daha ileride olabilmesi için çaba sarf etmiştir.
Cumhuriyet in ilk yıllarında Atatürk'ün göstermiş olduğu bu çabaya karşın, günümüzde kadınlarla ilgili yanlış yürütülen politikalarla toplumsal cinsiyet eşitsizliği belirgin hale gelmiştir. Bunun sonucunda kadına yönelik şiddet vakaları artmış, hatta önlenemez bir hal almıştır. Öyle ki ülkemizde her gün en az bir kadın, erkek şiddeti sebebiyle hayatını kaybetmektedir. 2020 yılının ilk 10 ayında 246 kadın öldürülürken, 151 şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiş; 2019 yılında ise 474 kadın öldürülmüştür. Bu kadar kadının en temel insan hakkı olan yaşam hakkının elinden alınmış olmasına rağmen; Hükümet bu kayıpları sadece bir sayı olarak ifade etmekte, şiddetin önlenmesi için en ufak bir çaba göstermemektedir. Ülkemizde buna ilişkin yasal düzenlemeler mevcuttur ancak mevzuatı uygulayacak gerek yargı personelleri gerekse kolluk kuvvetlerinin alanlarında uzman olmaması sebebiyle birçok aksaklık yaşanmaktadır. Takdiri indirim sebepleri veya haksız tahrik indirimi uygulanarak cezaların alt sınırdan verilmesi, çoğu kez tutuklama tedbirinin uygulanmaması, şüpheli kadın ölümlerinin etkin soruşturma ile aydınlatılmaması, kolluk kuvvetlerinin tarafları uzlaştırma çabaları gibi sebepler yüzünden şiddete meyilli bireyler cesaret bulmaktadır. Ayrıca 2014 yılında usulüne uygun olarak yürürlüğe konmuş ve Anayasa madde 90 uyarınca kanun hükmü haline gelmiş İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmaması ve sürekli olarak sözleşmeden imza çekilmesinin gündeme getirilmesi de kadınları güçsüz gören zihniyetin güç kazanmasına sebep olmaktadır.
Yaşamakta olduğumuz pandemi sürecine de baktığımızda, bu durumdan hem ekonomik hem de sosyal olarak en çok kadınların etkilendiği görülmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olarak kadınlar hem ev işleriyle uğraşmakta hem de dışarıda bir işte çalışıyorlarsa evden işlerine devam etmektedirler. Ayıca şiddet faili erkekler ile aynı ortamı daha uzun süre paylaşmak zorunda kalan kadınlar birçok şiddet vakasına maruz kalmakta; failleri ihbar edecek ya da haklarını öğrenmek için araştırma yapabilecek ortamı bulamamaktadırlar. Bulaş riski yüzünden adli mercilere müracaat etmeye ve sığınma evlerine gitmeye çekinen kadınların resmi sayılara girmemesi ve şüpheli kadın ölümlerinin aydınlatılmaması sebebiyle ölüm sayılarının düşük kalmasını bakanlığın göz ardı ederek sanki şiddet vakaları azalmış gibi göstermesi kabul edilemez.
Devletin yapması gereken; ülkenin neredeyse yarısını oluşturan kadınları şiddetten korumak, önleyici tedbirleri uygulamak, sığınma evlerinin şartlarını iyileştirmek, sayısını artırmak, kadınları ekonomik olarak güçlendirecek imkanlar sağlamak ve toplumsal cinsiyet eşitliği bilincini oluşturmaktır. İstanbul Sözleşmesi uygulanmalı ve sözleşmenin gereği olan tüm politikalar hayata geçirilmelidir. Unutulmamalıdır ki; kadın cinayetleri politiktir ve İstanbul Sözleşmesi yaşatır!'
Son dönemlerde artan kadına yönelik şiddet olaylarına değinen Cömert, kadın cinayetleri politiktir ve İstanbul Sözleşmesi yaşatır diyerek açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
'Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ülkemizi hem düşman işgalinden kurtarmış hem de bizlere çağdaş, demokratik, laik ve eşitlikçi bir ülke bırakmak için uğraşmıştır: 'Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur,' sözünü yapmış olduğu tüm çalışmalarında düstur edinen Atatürk: kadınların her zaman her konuda daha ileride olabilmesi için çaba sarf etmiştir.
Cumhuriyet in ilk yıllarında Atatürk'ün göstermiş olduğu bu çabaya karşın, günümüzde kadınlarla ilgili yanlış yürütülen politikalarla toplumsal cinsiyet eşitsizliği belirgin hale gelmiştir. Bunun sonucunda kadına yönelik şiddet vakaları artmış, hatta önlenemez bir hal almıştır. Öyle ki ülkemizde her gün en az bir kadın, erkek şiddeti sebebiyle hayatını kaybetmektedir. 2020 yılının ilk 10 ayında 246 kadın öldürülürken, 151 şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiş; 2019 yılında ise 474 kadın öldürülmüştür. Bu kadar kadının en temel insan hakkı olan yaşam hakkının elinden alınmış olmasına rağmen; Hükümet bu kayıpları sadece bir sayı olarak ifade etmekte, şiddetin önlenmesi için en ufak bir çaba göstermemektedir. Ülkemizde buna ilişkin yasal düzenlemeler mevcuttur ancak mevzuatı uygulayacak gerek yargı personelleri gerekse kolluk kuvvetlerinin alanlarında uzman olmaması sebebiyle birçok aksaklık yaşanmaktadır. Takdiri indirim sebepleri veya haksız tahrik indirimi uygulanarak cezaların alt sınırdan verilmesi, çoğu kez tutuklama tedbirinin uygulanmaması, şüpheli kadın ölümlerinin etkin soruşturma ile aydınlatılmaması, kolluk kuvvetlerinin tarafları uzlaştırma çabaları gibi sebepler yüzünden şiddete meyilli bireyler cesaret bulmaktadır. Ayrıca 2014 yılında usulüne uygun olarak yürürlüğe konmuş ve Anayasa madde 90 uyarınca kanun hükmü haline gelmiş İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmaması ve sürekli olarak sözleşmeden imza çekilmesinin gündeme getirilmesi de kadınları güçsüz gören zihniyetin güç kazanmasına sebep olmaktadır.
Yaşamakta olduğumuz pandemi sürecine de baktığımızda, bu durumdan hem ekonomik hem de sosyal olarak en çok kadınların etkilendiği görülmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olarak kadınlar hem ev işleriyle uğraşmakta hem de dışarıda bir işte çalışıyorlarsa evden işlerine devam etmektedirler. Ayıca şiddet faili erkekler ile aynı ortamı daha uzun süre paylaşmak zorunda kalan kadınlar birçok şiddet vakasına maruz kalmakta; failleri ihbar edecek ya da haklarını öğrenmek için araştırma yapabilecek ortamı bulamamaktadırlar. Bulaş riski yüzünden adli mercilere müracaat etmeye ve sığınma evlerine gitmeye çekinen kadınların resmi sayılara girmemesi ve şüpheli kadın ölümlerinin aydınlatılmaması sebebiyle ölüm sayılarının düşük kalmasını bakanlığın göz ardı ederek sanki şiddet vakaları azalmış gibi göstermesi kabul edilemez.
Devletin yapması gereken; ülkenin neredeyse yarısını oluşturan kadınları şiddetten korumak, önleyici tedbirleri uygulamak, sığınma evlerinin şartlarını iyileştirmek, sayısını artırmak, kadınları ekonomik olarak güçlendirecek imkanlar sağlamak ve toplumsal cinsiyet eşitliği bilincini oluşturmaktır. İstanbul Sözleşmesi uygulanmalı ve sözleşmenin gereği olan tüm politikalar hayata geçirilmelidir. Unutulmamalıdır ki; kadın cinayetleri politiktir ve İstanbul Sözleşmesi yaşatır!'