Çok Üzülmüş…
Halk TV'de katıldığı programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Saadet Partisi Lideri Karamollaoğlu, AK Parti'den ayrılıp parti kuran isimlere yönelik olarak şunları söylemiş:
"AK Parti'den ayrılanlar, kendileriyle beraber o topluluğu taşıyamadılar. Gerek başbakanlık yapmış Ahmet Davutoğlu gibi bir arkadaşın, gerek Ali Babacan gibi uzun yıllar ekonomide etkisi olduğu bilinen bir kişinin ve geçmişte cumhurbaşkanlığı yapan Abdullah Gül'ün... Bunları bir bütün olarak ele aldığımız zaman bu ayrılmaların AK Parti tabanında yüzde 20-30 çözülmeyi sağlayacağını düşünürdüm, ama olmadı."
Ne kadar üzülmüş, ne kadar müteessir olmuş Karamollaoğlu bu isimlerin Erdoğan'ı yeterince sallayamamasından.
Karamollaoğlu'nun bu cümlelerinden iki sonuç çıkıyor. Birincisi Saadet olarak Ak Parti'yle mücadele etmek ve muhalefet yaparak eskiden tamamı kendi partilerinde olan milli görüşçüleri yeniden yuvaya döndürecek bir gücü göremiyor. Davutoğlu, Babacan ve Gül'ü siyasi figür olarak ve lider olarak kendisinden daha güçlü, önde ve yetenekli görüyor ve bir nevi kendi kendini başarısız görüyor.
Çıkarılacak ikinci sonuç ise, Ak Parti ve Erdoğan gitsin kim gelirse gelsin gibi bir hırs, kin ve nefreti itiraf etmiş. Ak Parti gitsin CHP ve HDP'ye bile razıyız anlayışı ile hareket eden Karamollaoğlu'nun Türkiye diye bir derdi yok gibi.
Keşke bunu yapacağına, Oğuzhan Asiltürk gibi çıksa Erdoğan'ın karşısına ve “Şu şu yanlışlarınız var. Bunlar sizi de ülkeyi de gün be gün kötüye götürüyor. Bu konuda şu yapılmalı, şu yapılmamalı” gibi merhum Erbakan sorumluluğu ile hareket etse. Zira Ak Parti'nin böylesi bir akla ve öneriye ihtiyacı var. Erdoğan'ın danışmanları ne yazık ki her şeyi Antalya programında da net olarak görüldüğü gibi şarkı ve türkü ile çözeceklerini ve gençlerin hep yanlarında olduğunu söylüyorlar.
Hayra motor, şerre fren olma noktasında her zaman ülke çıkarlarını önde tutan ve iktidar sahiplerine bir hoca edasıyla tavsiyelerde bulunan merhum Erbakan'ın tavrı yanında Karamollaoğlu'nun bu yaklaşımı samimi bir milli görüşçünün tavrı olamaz.