Bunu da Gördük!
Gün geçmiyor ki toplumun genel ahlaki değerleri ya da kutsallarına yönelik olumsuz tavırlar ortaya konmasın.
Son görüntüler, Antalya Serik ilçesinden geldi. Sosyal medyaya yansıyan görüntülerde, sınıfta bir öğrenci Kuran-ı Kerim'i havaya atarken diğer öğrenci Kuran-ı Kerim'i kullanarak röveşata atıyor. Başka bir öğrenci ise o anları cep telefonuyla kaydediyor.
Dahası, bu olayın yanlış olduğunu görüp ikaz etmesi gereken ve Kuran-ı Kerim'in tavandan sekip yere düştüğünü gören öğrenciler hep birlikte gülüşüyor.
Görüntülerin sosyal medyada yer almasıyla okul yönetimi, acil olarak toplanarak öğrencileri disiplin kuruluna sevk etmiş, İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından konuyla ilgili müfettiş görevlendirilmiş ve 4 öğrencinin disipline sevk edilmiş.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer de “Geçen gün Bursa'da dansöz oynatılması, bugün bir okulda lise öğrencisinin kutsalımıza yaklaşımını kabul etmemiz mümkün değil. Bakanlık olarak bunları tolere etmemiz mümkün değil. Hele bir kutsal kitaba böyle bir yaklaşımı kabul etmemiz mümkün değil.” Demiş.
Toplumdaki ahlaki yozlaşma ve bozulmanın kutsal değerlere yönelmesi ve bu olayların yaygınlaşması da gösteriyor ki duyarsız, ilkesiz ve sorumsuz bir topluma dönüştük.
İnançsızlık, kutsallara karşı herhangi bir bağlılık duyulmaması ve bunların ret ve inkar edilmesi, insanın kendi tercihi ve özgür alanıdır. Ancak bu özgürlük, başka birilerinin değerlerine, inançlarına ve kutsallarına hakaret ettiğiniz anda biter ve saygısızlık ile nobranlığa döner.
Batıl inançlar da dahil, hiç kimsenin diğerlerinin dinine, kitabına ve kutsal gördüğü hiçbir şeye hakaret etmesi, söz söylemesi ve tekme atılması gibi bir hakkı yoktur, olamaz. Aynı hareket Kur'an Kerime yapılamayacağı gibi, İncil, Tevrat gibi kitaplara hatta konusu dini olan hiçbir yayına yapılamaz.
Böylesine bir hareket bir lisede ve öğrenciler tarafından yapılıyorsa, bunun sorumlusu da kimse kusura bakmasın ama eğitim sistemi ve sayıları az da olsa sorumluluğunun farkında olmayan bazı öğretmenlerdir.
“Öğretmenin ne suçu var?” demeyin. İyi örnek olan ve öğrencileriyle güzel iletişim kuran öğretmenleri tenzih ediyoruz ama bazı öğretmenler, sırf davranışları ve uygulamaları ile verdikleri dersen ve konulardan nefret ettiriyorlar.
Bugün matematikten korkan ve başarısız olan, edebiyatı sevmeyen, fizikten nefret eden bir öğrencinin çocukluğuna inildiğine mutlaka bir öğretmenin izini bulacaksınız, bunu göreceksiniz.
Bu bağlamda din dersi öğretmenlerine daha ayrı bir görev ve sorumluluk düşüyor. Bu branş öğretmenlerinin yüzde 90'ı bu bilinç ve sorumlulukta belki ama geriye kalanlar değil.Din ile ilgili konuları öğretmek, tavır ve uygulamalarıyla din ve kutsal ne varsa öğrencileri bu değerlerden nefret ettirecek adımlar atıyorlar. Bazı öğretmenler pedolojik formasyon eksikliği ile birlikte gençlerin psikolojisinde habersiz.
Bazı nevzuhur din dersi öğretmenleri de Peygamberi sorgulayan, bazı ayetleri tartışmaya açan, dini ilkeleri çağdışı gören ve bunu bilinçli yaparak gençlerin kafasını karıştırıyor. Öğretmenlerimizin büyük bir çoğunluğunun gençlerin ruh dünyasına hitap ederek bu hassasiyetle davrandığını biliyoruz. Keşke “kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, sevdiriniz, nefret ettirmeyiniz” hadisini bazı din dersi hocaları da derslerinde öğrencilerine karşı uygulayabilse ve önce kendileri buna örnek tavırlar ortaya koyabilse…