BU ŞEHRE İHTİYACINIZ VAR
Vurulmuşuz bu şehre bir kez
Vurulmuşuz bu şehre bir kez. Neyse bizi kendine çeken bilinmez ama gururla ve onurla 'Elazığ' diyebilmek için 'memleket nire hemşerim' sorusuna meftun olmuşuz. Bir kez memleketim de memleketim demişiz bu aziz diyara.
Belki insanların başını döndürebilecek tabiat harikası mekanlarımız yok, belki gittiğimizde aylarca kalmak isteyeceğimniz yaylalarımız ve ovalarımız yok. Belki adı geçtiğinde 'işte bu bizim memleketin ürünü' diyeceğimiz bir markamız yok. Ama bunlarsız da sevdiğimiz, karşılıksız hayran olduğumuz ve uğrunda bedel ödeyeceğimiz bir şehrimiz var.
Büyük şehirlerden kafa dinlemek için kaçma söylemi gibi öylesine uydurulmuş bir söylem için değil cidden ve hakikaten kısa süreli gittiğimiz byükşehirlerden kaçar gibi bağrına sığındığımız bir sevda bizimki.
Karayolu ile gelirken Kömürhan'dan sonra kan dolaşımızın ve kalp ritmimizin artığı bir sevda bizimkisi. Uçakla göndüğümüzde ise hava sahasına girdiğimiz anda bulutların bile bir başka sevimli göründüğü, yeşil alanların bir başka gülümsediği bir aşkın maşukuyuz bizler.
Nerden çıktı bir şehir sevdası devingenliği diye sormayın. 'Çok diyarlar gezdim ama Elazığ bir başka' diyen Bünyamin Eroğlu eksik bile söylemiş. Keşke 'Elazığ'dan başka diyarlar da mı varmış bu kainata' diye bir mübalağa yapsaydı. Ne de olsa şiirdi söylesdiği ve şiirde her türlü edebi sanat mübahtı.
Siz siz olun bu şehrin kıymetini bilin dostlar. Birkaç günlük ayrılıklar bile ay gibi geliyorsa, Gazi Caddesini, Hüriyet meydanını, Kapalı çarşıyı, Harput'un mis havasını, köfteciler sokağının o kendine mahsuz kokusunu, Bakırcılar çarşısındaki bakıra şekişl ve ruh veren çekiç seslerini…
Hafif yana meyilli gakkoş yürüyüşünü, hal-hatır sormalarda kullanılan o kaba gibi gözükse de kibar ve samimi cümleleri, eski model süslü arabasının direksiyonuna hafif yan oturmuş uzak mahale delikanlısını..
Kısaca şehir bütün renkleri ve tonlarıyla aşık olunacak bir şehir dostlar. Bırakın büyükşehir hayelleri kurmayı, orta ölçekli bu şehirde huzurun, mutluluğun ve yalnız olmamamnın tadını çıkarın. Kalabalıklar içinde yalnızlığı bilen bilir. Bilmeyenler ise kalabalığın kendisi için bir güvenli liman olduğunu düşünür. Gerçeği ise kasırgalardan kurtulmak için güvenli bir liman aradığında kendisinin nasıl da savrulduğunu görünce anlar.
Siz siz olun sevin bu şehri ve sahip olun bu şehre. Buna mecbur ve mahkumuz. Yanlış anlamayın sakın bu şehrin size değil ,sizin bu şehre ihtiyacınız var.
Belki insanların başını döndürebilecek tabiat harikası mekanlarımız yok, belki gittiğimizde aylarca kalmak isteyeceğimniz yaylalarımız ve ovalarımız yok. Belki adı geçtiğinde 'işte bu bizim memleketin ürünü' diyeceğimiz bir markamız yok. Ama bunlarsız da sevdiğimiz, karşılıksız hayran olduğumuz ve uğrunda bedel ödeyeceğimiz bir şehrimiz var.
Büyük şehirlerden kafa dinlemek için kaçma söylemi gibi öylesine uydurulmuş bir söylem için değil cidden ve hakikaten kısa süreli gittiğimiz byükşehirlerden kaçar gibi bağrına sığındığımız bir sevda bizimki.
Karayolu ile gelirken Kömürhan'dan sonra kan dolaşımızın ve kalp ritmimizin artığı bir sevda bizimkisi. Uçakla göndüğümüzde ise hava sahasına girdiğimiz anda bulutların bile bir başka sevimli göründüğü, yeşil alanların bir başka gülümsediği bir aşkın maşukuyuz bizler.
Nerden çıktı bir şehir sevdası devingenliği diye sormayın. 'Çok diyarlar gezdim ama Elazığ bir başka' diyen Bünyamin Eroğlu eksik bile söylemiş. Keşke 'Elazığ'dan başka diyarlar da mı varmış bu kainata' diye bir mübalağa yapsaydı. Ne de olsa şiirdi söylesdiği ve şiirde her türlü edebi sanat mübahtı.
Siz siz olun bu şehrin kıymetini bilin dostlar. Birkaç günlük ayrılıklar bile ay gibi geliyorsa, Gazi Caddesini, Hüriyet meydanını, Kapalı çarşıyı, Harput'un mis havasını, köfteciler sokağının o kendine mahsuz kokusunu, Bakırcılar çarşısındaki bakıra şekişl ve ruh veren çekiç seslerini…
Hafif yana meyilli gakkoş yürüyüşünü, hal-hatır sormalarda kullanılan o kaba gibi gözükse de kibar ve samimi cümleleri, eski model süslü arabasının direksiyonuna hafif yan oturmuş uzak mahale delikanlısını..
Kısaca şehir bütün renkleri ve tonlarıyla aşık olunacak bir şehir dostlar. Bırakın büyükşehir hayelleri kurmayı, orta ölçekli bu şehirde huzurun, mutluluğun ve yalnız olmamamnın tadını çıkarın. Kalabalıklar içinde yalnızlığı bilen bilir. Bilmeyenler ise kalabalığın kendisi için bir güvenli liman olduğunu düşünür. Gerçeği ise kasırgalardan kurtulmak için güvenli bir liman aradığında kendisinin nasıl da savrulduğunu görünce anlar.
Siz siz olun sevin bu şehri ve sahip olun bu şehre. Buna mecbur ve mahkumuz. Yanlış anlamayın sakın bu şehrin size değil ,sizin bu şehre ihtiyacınız var.