BU KRİZDEN GÜÇLENEREK ÇIKACAĞIZ

GÜLŞAH ALTAŞ/Türkiye'de 15 Temmuz tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimini değerlendiren Ak Parti Elazığ Milletvekili Tahir Öztürk, o gece yaşan

TAKİP ET
GÜLŞAH ALTAŞ/Türkiye'de 15 Temmuz tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimini değerlendiren Ak Parti Elazığ Milletvekili Tahir Öztürk, o gece yaşananların vahşet olduğunu kaydederek, 'Hiçbir ihtilal döneminde meclisi bombalama, halkın üzerine silahla, tankla gelme, helikopterle tarama yapma görülmedi. Bu apayrı bir şey' dedi.

Hakimiyet Gazetesi'nin sorularını yanıtlayan Ak Parti Elazığ Milletvekili Tahir Öztürk, 15 Temmuz gecesi her partiden, her siyasi görüşten insanın sokağa döküldüğünü ve milli iradesine sahip çıktığını belirterek bunun guru verici bir tablo olduğunu söyledi.

Öztürk, FETÖ'nün saklı kalmış gerçek yüzünün darbe girişimi gecesi görüldüğünü ifade ederek, 'İki yüzleri var, saklı kalmış gerçek yüzleri 15 Temmuz'da meydana çıktı. İkinci yüzleri, sahtekarlıkları da müslüman görünüp makul mantıklı yardımsever yüzleri var. Herkes buna aldandı, biz de dahil. Her vatandaşın bunların eğitim faaliyetlerinde, dershanelerinde payı var. Yani hepimizin bir vebali var burada' dedi.

Olayların olduğu gece gençlerin en önde sokaklara çıkmasını ve tankların önünde durmasını takdir eden Ak Parti Elazığ Milletvekili Öztürk, 'Demek ki Çanakkale ruhu bu vatanın içinde var, bitmemiş daha. Ben gençliğin bu kadar vatanına, milletine, bayrağına sahip olabileceğini düşünemiyordum. Demek ki biz yanılmışız. Gençlerimizi takdir ediyor ve alınlarından öpüyorum' diye konuştu.

Öztürk, artık böyle bir girişime kimsenin kalkışamayacağını, buna imkan olmadığını ancak yine de tedbirin elden bırakılmaması gerektiğini vurguladı.

 

 

 

*** 15 Temmuz tarihinde Türkiye demokrasisi büyük bir badire atlattı. Bu konudaki düşünceleriniz neler?

 

15 Temmuz gecesi hakikaten ülke için bir kaos oldu. Beklenmeyen bir olaydı. Biz başlarda bu olayların bu şekilde olacağını bilemiyorduk. Bir hareketlilik olacak ama bu hareket ne olacak, nasıl bir harekettir, hiç ummadığımız beklemediğimiz bir olay. Ülke tarihinde de böyle bir olay görülmedi. 15 Temmuz olayı hakikaten ülkede demokrasi için, milli irade için bir kara leke olacak. Askeriye içinde subay elbisesi, asker elbisesinin hakkını vermeyen bir ekip var grup var. Bildiğiniz gibi biz o gece meclisteydik. Ben televizyonda haber seyrediyordum. Bir ara kanal değiştim, bir baktım ki İstanbul'da köprünün orada askerler, askeri araçlar, polisler var. İlk önce aklıma şu geldi; herhalde bir patlama olayı falan var, tedbir alıyorlar. Ama bir taraftan da diyorum ki 'Tedbir alsalar askerin ne işi var orada, polisin yapması lazım bu işi.' Devamlı kafamda soru işareti var.  Yarım saat geçti bir arkadaş aradı, 'Uçaklar var, nedir bu olaylar bilmiyorum' dedi. 'Uçak sesi falan gelmedi bana' deyince, 'Jet geçti, savaş uçakları yani normal uçak değil' dedi. Daha sonra Elazığ milletvekilleriyle temasa durumun ne olduğunu sordum. 'Biz de anlamadık ama bir sıkıntı var' dediler. Üzerinden 15-20 dakika geçmedi Meclis'ten bize 'Meclise gelin' diye mesaj geldi. Hazırlanırken 'şehir içinde bir kalkışma hareketi var askeriyede' diye ufak bir altyazı geçti. Tabi biz ancak 1 saatte gidebildik. İlk önce Meclis Başkanımız gelmişti. Ak parti milletvekilleri, muhalefet partilerinden,  MHP ve CHP milletvekilleri de gelmişti. Perşembe günü tatil olduğu için herkes kendi bölgesine gitmişti, bizimde Cuma günü gelme niyetimiz vardı. 1 saatte ancak gidebildik. Yolları kesmişler. Bir kısmını asker, bir kısmını da belediyenin iş makinaları kapatmış. Meclise gittiğimizde 23:30 falandı hatta geçiyordu. 100'e yakın milletvekili vardı. HDP hariç diğer üç partinin başkan vekilleri gelmişti. Bizim arkadaşlar oradaydı. Ak Parti'nin 70-80'inin üzerinde vekili vardı. Meclis Başkanı oturumu açtı ve 'Herhalde yönetim içerisinde bir sıkıntı var fakat daha tam net bir haber alamadık. Çalışmalarımıza devam edeceğiz' dedi. 1 saat falan geçmedi bir bomba patladı. Çok şiddetliydi. Bina toz duman oldu. Dışarıda camlar falan kırılmış o sesle. Biz ayrılmadık ve dedik ki 'Sonuna kadar buradayız.' Yarım saat sonra ikinci ve üçüncü bombalar patladı. Meclis başkanımıza, Emniyet Müdürü, 'Bunların ne yapacağı belli değil biz sizi sığınağa alalım' dedi ve biz sığınaklara indik. Patlamalar devam ediyordu. Hiçbir arkadaşımızda, 'gidelim' düşüncesi olmadı. Çünkü burada milli iradenin, meclisin açık olduğunu ve devam ettiğini milletvekillerinin, başkanın burada olduğunu halkın görmesi ve inanması lazımdı. Yani hakikaten Meclis ikinci bir gazi olayı yaşadı. O arada bizim oradaki polis merkezinin oraya helikopter tarama yapmış. Orada da 15-20'den fazla polis vardı. 8-10 tanesi yaralandı, bunların tedavisini ayakta bizim milletvekili doktorlar yaptı. İki tane de ağır yaralı olan Meclis'e 10 dakikalık mesafede olan hastaneye gönderildiler. Daha sonra onlar çok şükür yoğun bakımdan çıktılar, tedavileri devam ediyor. Bizi Cenab-ı Allah korudu. Hiçbir ihtilal döneminde meclisi bombalama, halkın üzerine silahla, tankla gelme, helikopterle tarama yapma böyle bir olay görülmedi şimdiye kadar. Bu apayrı bir şey. Tamamıyla vahşet. 

 

*** Siz daha önceki darbeleri yaşamış birisiniz. O darbelerle bu darbe girişimi arasındaki farklılıklar nelerdir?

 

Ben 60 darbesini biliyorum. 60 darbesinde de sokağa çıkma yasağı vardı ama halka karşı en ufak bir tecavüz, saldırı olmadı. Sadece sıkı yönetim geldi, askeri idare geldi. O zaman oranın merkez komutanı geldi belediye başkanını görevden aldılar ve onlar devam ettiler. Sokaklarda askeri arabalar geziyordu, 2 gün falan devam etti. İki gün sonrada sokağa çıkma yasağı bitti. Yani vatandaşa karşı silah çekilsin, öldürme gibi bir durum olmadı. Ankara'da TRT'yi ele geçirdiler, komutanlıkları ele geçirdiler olay bitti, çatışma falan olmadı, sokağa kimse dökülmedi. 80 ihtilali de öyle, herhangi bir şey olmadı. İhtilal öncesi sağ-sol bazı siyasi gruplar arasında sokak çatışmaları oluyordu. O da zaten 12 Eylül 80 ihtilali gelince bitti. Asker ve polisin vatandaşa saldırma, öldürme, tutuklama olayı olmadı. Yalnız o dönemde 80 öncesi hareketlenmeler sol örgütlerin, terör örgütlerinin aşırı örgütlenmiş ileri gelenlerini topladılar, mahkemeye verildi. Mahkeme öncesi sokak çatışması olmadı. Elebaşları bilinmesine rağmen herhangi bir şekilde sokakta öldürme, infaz etme gibi bir durum olmadı ama bu darbede sokakta vatandaşları infaz ettiler. Dolayısıyla nasıl planlanmış bilemiyoruz ama bu kanlı bir darbe oldu.

 

*** Sayın Vekilim peki 15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasını neye bağlıyorsunuz?

 

Buradaki başarısızlığın birinci nedeni darbe girişimine erken başlanması. Gece saat 03:00'de yapacaklarmış ama duyulunca saat 21:00'e almışlar. İkincisi halkın sokağa dökülmesi. Cumhurbaşkanımız 'sokağa çıkın' demeden önce halk sokağa çıkmaya başladı. Vatandaş bunun milli iradeye, demokrasiye yapılan bir darbe olduğunu biliyordu ve bunu engellemek üzere sokağa çıktı. Bu da vatandaşın duyarlılığını gösteriyor. Mevcut darbeye karşı aksi bir darbedir bu bana göre. Vatandaş bu ülkenin silahla, darbeyle idare edilmeyeceğini biliyor. Çünkü geçmiş dönemlerde kanlı bir darbe girişimi olmadı ama askeri idare ile de çok mutlu değildi insanımız. En kötü sivil irade askeri iradeden iyidir. Halk bunu hazmedemediği için kendini canı pahasına sokaklara arttı ve doğrusunu yaptı. Üçüncüsü de polisin olaya girmesi. Bunlar başarısızlıklarının sebebi olmuştur ve doğru da olmuştur. Bu konuda biz halkımıza teşekkür ederiz. Demek ki bilinçli bir halk var, devletine, milletine bağlı bir ruh var ve o ruh hala daha ölmemiş, içimizde. Allah devletimize zeval vermesin. Herkesin ortak düşüncesi bu. Burada hiçbir ayrı siyasi düşünce yok. Her partiden, her siyasi görüşten insan sokağa döküldü. Çünkü askeri darbenin iyi olmadığını herkes biliyor. Suçsuz insanları öldürmek kimsenin hazmedeceği bir olay değil.

 

*** Bu darbe girişiminde istihbarat zaafı olduğu, Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a dahi bilgi verilmediği söyleniyor. İstihbarat bilgisinin bu kadar yetersiz olmasını neye bağlıyorsunuz?

 

Sayın Cumhurbaşkanımızın da binlerce kez söylediği gibi bunlar haşhaşi ekibi. Devletimizin kılcal damarlarına kadar bunlar indi. Kimse o zaman önemsemedi. Bunlar istihbarat örgütünde de, her yerde varlar. Yıllardan beri bunlar örgütlenip teşkilatlanmışlar. 30-40 senelik bir geçmişleri var, yeni değil bu. Bunlar her iktidar geldiği zaman başbakanlara, bakanlara çok iyi görünerek ülkeye faydalı olacaklarına inandırarak, 'müslüman, kaliteli insanlar yetiştiriyoruz, inançlıyız, ülkemize sahip oluyoruz' diyerek tüm başbakanlardan, bakanlardan destek aldılar. Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi biz, 'Bize her türlü desteği verdik ama siz bizi aldattınız.' Riyakarlık ettiler. İki yüzleri var, bir gerçek yüzleri saklı kalmış 15 Temmuz'da meydana çıktı. İkinci yüzleri, sahtekarlıkları da müslüman görünüp makul mantıklı yardımsever yüzleri var. Herkes buna aldandı, biz de dahil. Her vatandaşın bunların eğitim faaliyetlerinde, dershanelerinde payı var. Yani hepimizin bir vebali var burada. Ama tabi biz, 'Bunlar Müslüman, iyi insanlar, iyi insanlar yetiştiriyorlar' diye düşünüyorduk. Art niyetli olarak devleti ele geçirmeye çalışacaklarını, yabancı güçlerin uşağı olacaklarını, yabancı güçlerin onları kullandığını bilemezdik.

 

*** Darbe girişiminin ilk dakikalarından beri halk meydanlarda ve bugüne kadar da meydanları terk etmedi. Cumhurbaşkanına da büyük bir sevgi gösterisinde bulunuyorlar. Demokrasi nöbetlerini de son ana kadar sürdüreceklerini söylüyorlar. Bununla ilgili neler söyleyeceksiniz?

 

Bu darbenin birinci engeli Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dır. Sayın Cumhurbaşkanımızı engel olarak görüyorlar. Sayın Erdoğan son 3 senedir bunların gerçek yüzünü gördüğü için ciddi manada bunlara tavır aldı, karşı duruş sergiledi. Çünkü Cumhurbaşkanımıza en az 7-8 defa suikast yapıldı. Cenab-ı Allah kurtardı. Alınan tedbirler ile Cumhurbaşkanımız suikastlardan hiç yara almadan kurtuldu ama bu son olay bayağı ciddi planlanmış bir olaydı. Bu konuda biz her türlü iyi niyeti göstermişiz ama bunlar maalesef yabancı güçlerin etkisinde. Türkiye'ye son 14 senede yapılan yatırımlarla, hizmetlerle bir hedefi var hükümetin, bir vizyonu var. 2023'te diyoruz ki biz 25 bin dolar yapacağız. Biz geldiğimizde 2002'de 3 bin dolardı şu anda 10 bin küsur dolar. Bu büyük bir çalışma, büyük bir gayret. Buradaki amaç toplumun refahını, huzurunu daha da iyiye çıkartmak, refah seviyesini arttırıp gelişmiş ülkelerin refah seviyesi üzerine çıkmak. Tabi Türkiye'nin güçlenmesi batının, Amerika'nın işine gelmiyor. Türkiye bu bölgede etkili olacak. Bu bölgede bizden daha etkili, kalkınmış bir ülke yok, hepsinin iç sıkıntıları var. Bizim ülkemizde birlik, bütünlük içinde olan, devletine ve milletine bağlı, demokrasi ile yönetilen bir hükümet var. Bizim geçmişimiz, bin yıllık tarihimiz, devlet geleneğimiz, müslüman bir yaşantımız, inancımız var. Ülkemizin yüzde 99'u Müslüman, inanan insanlar. Dolayısıyla bakın müslüman ülkelere hiçbirinde demokrasi yoktur. Krdigerık, otoriter bir yönetim vardır ama Türkiye'de demokratik parlamenter bir sistem var. Kendisi seçilmek istiyorsa partisini kuruyor, seçimlere giriyor, vatandaş destekliyorsa gelip Meclis'te konuşabiliyor, buna göre düşüncelerini söyleyip hizmetini yapabilir. Bu yerleşmiş bir kültür oldu. Özellikle1950'den sonra çok partili döneme geçtik. 65 senedir böyle bir geleneğimiz var ve vatandaşta bu durumdan memnun zaten. Memnun olmasa 10 seçim olmuş ve en son seçimde Cumhurbaşkanı yüzde 52 oyla seçildi. Türkiye'de ilk defa bir Cumhurbaşkanı halk tarafından seçildi, bu da bir devrimdir. 2007-2011 yılında da Anayasa değişiklileri bulunuyordu. 26 maddelik değişiklik. O değişiklikte de Cumhurbaşkanının seçilmesi vardı, Anayasal hakları vardı. Bunu halka sunduk, halkta yüzde 67 gibi bir rakamla kabul etti. Yani halkımızda her konuda demokrasinin, milli iradenin hakim olmasını, bununla idare edilmesini isteyen, arzu eden bir anlayış var ve bu da zaten seçimlere yansıdı. Buradan vazgeçmek, geriye gitmek mümkün değil. Sıkıyönetimle idare etmenin bir mantığı yok, halkın öyle bir desteği de yok. Biz demokrasiden vazgeçemeyiz, halk kendi elleriyle bizleri seçiyor hükümet kuruluyor. Hükümet vatandaşın taleplerini yapmak zorunda. Otoriter, askeri idarede vatandaş kendi düşüncesini söyleyebilir mi, etkili olabilir mi? Dolayısıyla 30-40 yaşın üzerindeki vatandaşlarımız demokrasiyi biliyor, milli iradenin ne olduğunu biliyor, farkında. Gençlerimiz bilmiyordu ama ben gençlerimizi takdir ediyorum. Sokağa çıkma konusunda gençlerimiz daha öndeydi. Demek ki Çanakkale ruhu bu vatanın içinde var, bitmemiş daha. Bizler siyasi olarak vatandaşa itibar etmeliyiz, vatandaşın taleplerine bakmamız lazım. Bu talepler kendi şahsıyla ilgili değil genellikle köyler, şehirler bu tarz hizmetler. Yani daha insan gibi yaşamak istiyor. Daha fazla istediği bir şey yok. Askeri yönetime, darbelere artık talepte, destekte olmaz. Bu yapılan talihsiz olayın dünyada bir örneği yok. Askerin şiddetine karşı böyle mücadele etmesi hakikaten takdir edilecek bir olay. Elinde silah yok, bir şey yok tankın altına yatıyor ölümü göze alarak. Mevcut sisteme karşı gelmek doğru değil. Bir sistem varsa ve beğenmiyorsanız mevcut yönetime de karşı gelmeye hakkınız yok. Eğer milli irade diyorsak, demokrasi diyorsak özgürlükte burada, kalkınma da burada insanın kendini ifade etmesi için imkanı da burada. Ama bir askeri idarede bu imkanları bulamazsınız. Bu şartlar mümkün değil diktatör rejimde. Kim ne derse desin vatandaşımız anlayışlı, hoşgörülü, derdini anlatabiliyor, sorunlarını dile getirebiliyor, siyasal hakkını kullanabiliyor, bundan daha güzel ne olsun. Basın mensubu her türlü eleştiriyi yapabiliyor, yazabiliyor. Diktatörlükte bir kelime bile yazamaz.  Bunun kıymetini bildiğini vatandaşımız bu son hareketiyle bu imkanların var olduğunu gördü, yaşadı, onun hakkını verdi ve bundan sonra böyle istediğini gösterdi.  Bu idarenin, demokrasinin, milli iradenin devam etmesini istiyor bu güzel bir örnek.

 

*** TSK'nın içerisinde küçük bir grupta olsa bir nevi polisle asker ve vatandaşla asker karşı karşıya geldi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Askerimize olan bakış açısını nasıl değiştireceğiz?

 

Askeriyenin içerisinde çapulcu bir grup bunlar. Yoksa bizim askerimiz vatandaşına silah çekecek, halkı bombalayacak mümkün değil. Bizim Türk askerimizde böyle bir şey görülmemiş. Bizim inancımız gereği askerlik peygamber ocağıdır. Hiçbir ülkede gençler askere davul zurnayla gönderilmez. Annesi der ki, 'Oğlum git vatanını savun, öleceksen gereken yerde öl.' Bu inancımız devam ediyor. Dünyanın hiçbir yerinde asker eğlenceyle gönderilmez. Oranın kutsal olduğunu, ölürse cennete gideceğini, vatanı savunmasının hakkı ve görevi olduğunu biliyor. Dolayısıyla bizim halkımızın o konuda duyarlı olması hakikaten çok güzel bir şey. İnşdigerah da bu duyarlılık devam edecek. Ben gençliğin bu kadar vatanına, milletine, bayrağına sahip olabileceğini düşünemiyordum. Demek ki biz yanılmışız. Gençlerimizi takdir ediyor ve alınlarından öpüyorum.

 

*** FETÖ'nün bu kadar kanlı bir darbe girişimde bulunacağını bekliyor muydunuz?

 

Demin söylediğim gibi bunlar yıllardan beri tüm kurumlara, Askeriye'ye, polis kuruluşlarına yerleşmişler. 30-40 senelik mesele bu. 1980'den sonraki devlet başkanı, başbakan bunlarla çok iyi ilişkiler kurmuş, bunlara destek vermişler. Gerçek niyetlerini saklayarak kuzu postunda kurt derler ya o şekilde kendilerini kamufle etmişler. Esas yüzleri bu 15 Temmuz'da çıktı meydana. Bu şekilde bunları yapacaklarını kesinlikle tahmin etmiyordum. Evet bir kadrolaşma vardı ama bu şekilde bir kanlı ihtilal yapacakları, devleti ele geçirmeye çalışacaklarına ihtimal vermiyordum ve olacağını da düşünmüyordum. Ama bu da bizim iyi niyetimizden, onlara bakış açımızdandı. Müslüman, inançlı insanlar, bizim gençlerimize sahip olurlar, iyi nesil yetiştirirler diye her zaman iyi niyetle baktık ama maalesef biz de yanılmışız. Yani iyi örgütlenmenin en büyük nedeni de dışarıda Amerika, İsrail örgütü var onlara destek. Onların desteğiyle onlar buralarda kalıp mücadele ettiler. Bu son darbe de onların desteğidir zaten. Amerika saat 02.00, 03.00'e kadar bunların başarılı olacağını tahmin ediyordu fakat hesap etmedikleri bir şey halkımızın sokağa döküleceğiydi. Bunu hesaba katmadılar, düşünemediler. Geçmiş dönemlerde, ihtildigererde vatandaş sokağa dökülmedi. Onlar dediler ki 'Türk halkı bu durumda askerlere karşı gelmezler, biz bu işi rahat yaparız.' Ama Türk halkının, ölümde olsa sonunda özgürlüğünden, yaşantısından, demokrasiden vazgeçmeyeceğini gördüler. Bu tarihte ülkemiz için kara bir leke ama sivil halkın askere karşı silahsız direnişi buna engel olmasına güzel bir örnek, övünülecek bir örnek.

 

*** Peki FETÖ ile mücadele bundan sonra nasıl devam edecek, süreç nasıl işleyecek?

 

Bu mücadele Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın da dediği gibi kurumlarda, güvenlik güçlerinde, diğer güçlerde varsa temizleninceye kadar devam edecek.  Çoğunun iyi kötü isimleri belli belli olmayanlarda zaman içinde bu harekete destek olan, geçmişte örgütün faaliyetinde olan ticarette, siyasette, eğitimde diğer kurumlarda olanlar hemen hemen belli zaten. Bunların aktif olanları toplanacaklar. Bir komisyon olacak ve komisyondan sonra yargıya sevk edilecekler.  İnanıyoruz ki yargı, adaletle bu işi iyice inceleyerek hak eden varsa suçlu bulunanları mahkum edecek, suçsuz olanlar zaten suçsuz olacak. Yani bu işin temizlenmesi lazım. Ülkemizin selameti, devletimizin güvenliği, geleceği için bu temizlik gerekli. Tabi bu bir süreç. Bu üç ayda olabilir, altı ayda olabilir, bir senede olabilir. Bunun tespitinden sonra ifade olayı var, mahkeme olayı var ama ben inanıyorum ki bu devlet bu konuda taviz vermeyecek, acıması, merhameti olmayacak. Bu tamamen devlete karşı bir isyandır bununda bir cezasının olması lazım. Ceza kanunlarında, diğer kanunlarda yazılı bunun bedelinin nasıl olacağı. Bu konuda ben yargıya güveniyorum. Yargıtay'da bu örgütün içinde olup ona destek veren hakim, savcılarda kendi görevinden alınacaktır.

 

*** Bu kalkışmanın mutlaka bir bedelinin olacağını söylediniz. Meydanlardaki halkın isteği idam yönünde. Sizce idam cezası gelir mi, böyle bir karar çıkar mı?

 

Biz halkın isteklerine karşı duyarsız olamayız. Bir siyasi olarak şimdiye kadar yaptığım müracaatların çoğu halkın istekleri üzerinedir. Vatandaş bize güvenip bizi seçtiyse bizimde vaatlerimiz vardı, o sözleri biz imkanlar ölçüsünde yerine getiriyoruz. Ülkeyle ilgili, kendi bölgesiyle ilgili hizmetleri yapmak durumundayız. Şimdi bu haklı bir sebep olabilir. Ama bunu da hem siyaseten hem hukuken düşünmek lazım, nasıl olabilir. Ben hukukçu değilim ama hukukçulardan birinin görüşü de idam kararı çıkarsanız bile geriye doğru işlemiyor. Yani diyelim ki idam kararı çıkarıldı, bu olaylar idam kararından önce olduğu için bu karar geriye doğru işlemiyor. Dolayısıyla idam kararını uygulamak zor, böyle bir sıkıntı var. Ama bunu aşar mıyız bilemiyoruz. Bu kanun tasarısı gelirse biz evet deriz çünkü halkımızın isteği bu yöndeyse yerine getirmek durumundayız. Hiçbir muhalefet partisi desteklemezse bile bizim sayısal çoğunluğumuz yeter. Ben 15 Temmuz olayı olmadan önce de terör olayları, kadına şiddet, bir takım cinayetlerle ilgili de idam kararının kalkmaması ya da geri gelmesi gibi bir düşüncem vardı. Tabi ama her istediğimiz de olmuyor, hukuka uygun olması lazım. Bizim mesela Avrupa Birliği'ne üyeliğimiz var ve hiçbirinde idam kararı yok. Bir Amerika'da  var. NATO üyesi ülkelerde de yok. Bunu nasıl aşarız bilemiyorum ama bir mutabakat sağlanırsa bunun formülü bulunabilir. Önemli olan sadece bugünkü durum değil, bundan sonra da olaylar olabilir. İdam tarihinin alınacağı günde nasıl geriye dönüşler olabilir onu bulmak, ona bakmak lazım. Öyle bir formül bulamazsak yine de idam kararının gelmesi suçların bu kadar artmasını önlemiş olur. Bugün Amerika bize idam kararını niye getiriyorsunuz diyor ama kendileri uyguluyor. Onların eskiden elektrikli sandalyeydi şimdi ilaç uyguluyorlar, daha fazla acı çekilmesin diye. Avrupa'da zaten yok ama böyle giderse Avrupa da getirebilir, çok sıkıntı olaylar var. İdam olayının da caydırıcı bir yanının olması lazım çünkü bu kadın cinayetleri aldı başını gidiyor. Tecavüz olayları, gasplar, PKK olaylarında topluca ölümler var. O da insanların özgürlüğünü kısıtlıyor. Onda da amaç kendi ideolojisini getirmek. Ülkenin huzurunu bozan, vatana ve millete zarar vermek isteyen insanların suçsuz kalmaması lazım. Bizde ceza kanununa göre 15-20 sene yatıyorsun. 10-15 sene sonra yönetim değişirse afta çıkabilir. Ama bunun faturası böyle ucuz olmamalıdır. Yüzlerce, binlerce insanı öldüreceksin 10-20 sene yatacaksın, çıkacaksın. Bu mantıklı bir adalet değil. Ben kısasa kısas demiyorum ama bizim inancımızda kısasa kısasta var. Tamam bizde şeriat yok ama insan hakları da var ve bence hükümetlerin af çıkartması doğru değil. Devlete karşı işlenen suçlar olabilir ama şahıslara karşı suçlara af çıkarılması doğru değil. Benim canım yanmış, yakınlarım ölmüş ama sen benim rızam olmadan af çıkartıyorsun, bunun mantığı yok. Tabi idam kararının toplumda, muhalefette tartışılması gerek. Hukuki durumu ne ona bakmak lazım. Halkın zaten genel bir talebi var, devam ediyor bu talep. Geçen gün şehit babası basının önünde bağırıyordu 'ben idam istiyorum' diye. Adam haklı çünkü ciğeri yanmış. Sadece bir tane değil binlerce bu şekilde şehit veriyoruz. PKK ile ilgili, terör ile ilgili, bunlar içinde caydırıcı bir şey olması lazım.

 

*** Artık darbe tehlikesi geçti diyebilir miyiz? Yoksa bu tehlike hala devam ediyor mu?

 

Hükümetimiz askeriyeye de, sivil toplum örgütlerine de, polise de hakim. Sıkıntı yok şu anda. Asayiş ciddi manada hükümetin elinde. Askeriye hükümetin elinde ama tabi tedbirli olmakta lazım, ihtiyatı elden bırakmamak lazım. Ama olaylar olabilir mi bilemiyorum. Kendini gizleyen var, kamufle eden var. Belki dışarı da bir iki patlama olayı yapılabilir. O tarz endişeler var. Bir daha askerin, polisin bu işlere kalkışacağına ben inanmıyorum, imkan yok. O ortamda yok zaten mümkün değil. Ama tabi ki devlet biraz daha ihtiyatlı olmak zorunda, halkın desteği devam ediyor görüntüsü vermek lazım. Sayın Cumhurbaşkanımız ne zaman 'evlerinize dönün' derse bu iş biter. Yani vatandaş şu anda meydanda olmaktan rahatsız değil bilakis daha memnun. Birlik içinde, dayanışma içinde hiçbir siyasi ayrım gözetmeden her siyasi görüşteki insanın ortak düşüncesi devletin var olması, milletin birlik ve beraberlik içinde bu işi sahiplenmeleri. Eğer ülkemize, bayrağımıza sahip çıkmazsak nasıl olacak bir ülke? Bugün Suriye,  Irak, Mısır, Libya'nın durumunu görüyorsunuz, devlet diye bir şey yok ortada. Devlet olmayınca bizim burada rahat oturup konuşmamız mümkün mü? Vatandaşın alışveriş, ticaret yapması mümkün değil. Herkes birbirine karşı düşman olacak, sokak çatışmasına girecek, iç kavgalar başlayacak. Bu 15 Temmuz olayı dış güçlerin tezgahıdır. İçeride ki taşeron örgütleri kullanarak ülkeyi bölmek. PKK, DAEŞ'in üstüne terör üstü terör hareketi. Burada amaç ülkeyi bölmek, parçalamak. Allah bunlara fırsat vermesin. Biz önce birlik ve beraberlik içinde Allah'a inanacağız daha sonra tüm hemşerilerimiz, tüm vatandaşlarımız birbirimize sahip olacağız, oturup konuşacağız, dertleşeceğiz. Ayrı gayrı olmadan bu ülke bizim okuma hakkı, geçinme hakkı, seyahat özgürlüğü herkesin böyle bir hakkı var. Yeter ki Türkiye Cumhuriyeti'ni kabul etsin, şiddete başvurmasın. İnsanların her zaman iyi olması birlik ve beraberlik içinde olması lazım. Yani bizim bunu paylaşmamız lazım. İnsanız herkesin düşüncesi aynı olacak diye bir şey yok. Dini, siyasi düşüncesi ne olursa olsun önemli olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı mısın? Yönetimi sevip sevmemek kişinin düşüncesidir ama bayrak aslidir. Hangi düşüncede olursa olsun herkes devletine sahip olmalı. Ama şiddete başvurmadan, insanları hor görmeden, ötekileştirmeden. Siyasi düşüncemizi söylemeliyiz. Birbirimize tahammül edeceğiz. Bizim bin yıllık bir geçmişimiz var, belli bir kültür, inançtan geliyoruz. Biz eğer güçlü olursak, çok çalışırsak, ekonomik bakımdan güçlü olursak dünyada da sözümüz geçer, herkes bize itibar eder. Ekonomik açıdan güçlü olmamız şart. Bu da devletin ve hükümetin insanlara tanıdığı imkanlarla olur. Ben bu 15 Temmuz hareketine yeni Türkiye'nin doğum sancıları diyorum. Her krizden sonra güçlenerek çıkıyor. 80 ihtilalinden sonra ekonomik bakımından daha güçlü çıktık. Krizler vardı, faiz çok yüksekti, ciddi sıkıntılar vardı ama 12 Eylül hareketinden sonra ihtilal olmasına rağmen ekonomik iyi bir ekibin gelmesi, yeni tedbirlerin alınması ciddi manada atılım yaptı. Rahmetli Özal geldi 1980'den sonra 1993'e kadar ülke çağ atladı ki ihtilalden çıkmıştı ülke. Ben inanıyorum ki önümüzdeki yıldan itibaren bu darbe girişiminden sonra daha güzel gelişmeler olacak, insanlar daha mutlu olacak, yatırım, hizmet olacak, siyaset ve ekonomik bakımından bir yatırım yapılacağına inanıyorum. Çünkü onlar da artık gerçekleri gördüler. Devletine dört elle sahip olmak zorunda. Devlette vatandaşına sahip olmak durumunda. Teşvik verecek, destek verecek ekonomik bakımdan. Ben inanıyorum ki bu 15 Temmuz herkes için bir ders oldu. Daha başarılı, üretken bir ülke. Genç bir nüfusumuz var. Bu coğrafya hakikaten önemli bir coğrafya herkesin gözü burada. Biz yedi düvele karşı da mücadele veriyoruz bunun da hesabını yapmak lazım. Yani Birinci Dünya Harbi'nde yedi düvel dediğimiz Avrupa ülkeleri bir oldu sırf Osmanlıyı dağıtmak için ama Allah'a çok şükür Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra halkımız toparlandı, devletine, milletine sahip çıktı. Şimdi halk daha bilinçli. Dünyanın her tarafını görebiliyorsun ne oldu, insanlar ne yaptı diye. Bu iletişim çağında başarılı olunmalı. Bizim teknolojiye yönelik, iletişime dönük ARGE'ye yönelik çalışmalar yapmamız lazım. Devletin bunu teşvik etmesi lazım. Sanayimizi kurmamız lazım, vatandaşa destek vermemiz lazım, kalkınma hızını arttırmamız lazım. Bu nedenle devletin teşviki ile özel sektörün kendini yenilemesi gerek. Ekonomik bakımdan bir sıkıntımız yok. Ülkeye fayda getirecek, teknoloji satacak duruma getirmek lazım.

 

*** Türkiye'de üç aylığına OHAL ilan edildi. Bunu nasıl değerlendireceksiniz? Vatandaşlar açısından herhangi bir dezavantajı var mı?

 

OHAL hiçbir zaman vatandaşın sosyal hayatına, ticari hayatına kesinlikle bir engel değil. Terör örgütündeki insanların çabucak engellenmesi için valilere, kaymakama yetki verilmiştir. Sivil hayatın engellenmesi, kısıtlanması için getirilmedi. Buradaki amaç kanun getirildiğinde bunu uygulamak aylar sürüyor ama kanun hükmünde kararname verilirse anında uygulanabiliyor. Bu yetkiyi de vilayetlerde vali ve kaymakam uygulayacak. Yani burada sivil halk hedefte değil. Hedefte bulunanlar terör hareketinde bulunanlar ve bulunacak olanları engellemek, onları kısıtlamak için. Bizde sıkıyönetimle, OHAL karıştırılıyor. Sıkıyönetim tamamen askeri idaredir. Orada tamamen askerler hakimdir, onların sözü geçer ve siviller etkin değildir. Burada asker sivil idareye bağlı. Buradaki kolordu komutanı tamamen valinin emrinde, denetiminde. Vali onların amiridir. Sivil idare askeri idarenin üzerinde ama sıkıyönetimde tam tersidir. Burada vatandaşın iş hayatında, siyasi hayatında, ticari hayatında bir sıkıntı olmayacak tam tersi kolaylaştırılacaktır. Bazı kanunların çabucak çıkması lazım uygulanabilmesi için. Dolayısıyla yapılan spekülasyonlar da doğru değil. Biz vatandaşın hayatını kısıtlamak için, engel olmak için öyle bir kanun getirmedik. OHAL'in şartları da belli. Güneydoğu'da bundan 10-15 sene öncesinde OHAL vardı. Merkezde OHAL Valisi vardı Diyarbakır'da. Terör olaylarının bulunduğu illerde OHAL Yasası vardı teröre karşı daha etkili olabilmek için. Halkı korumak, halkın haklarını korumaktı amaç. Terör olaylarına fırsat vermemek için Vali ve kaymakamlara yetki verilmiştir. Bunun anayasal bir hak olduğunun, sivil halkın bir sıkıntısının olmayacağının bilinmesi gerekiyor.

 

*** Bu terör örgütü amacına ulaşamadı. Siz de konuşmanızda vatandaşların ihtiyatlı olması gerektiğini söylediniz. Bundan sonra özellikle Türk-Kürt, Alevi-Sünni gibi provokasyonlar yapılarak karışıklık çıkarılacağı söyleniyor. Bununla ilgili neler söyleyeceksiniz, ne gibi uyarılarda bulunacaksınız?

 

Ben şuna inanıyorum, bu 15 Temmuz olayı gösteriyor ki vatandaş daha duyarlı olacak, bunlara itibar etmeyecek, bunlara destek vermeyecek. Çünkü halkımız bilinçli. Türkiye'nin her tarafında meydanlarda Kürt'te, Türk'te, Lazı da Çerkez'i de, dincisi de, aşırı solcusu da var ama tek kimlik var Türkiye Cumhuriyeti kimliği. Bu komplo teorileri gündeme gelebilir ama bizim vatandaşımız artık kesinlikle destek vermeyecek. 3-5 kişilik gruplar olabilir o da toplumdan destek görmez, devlette buna destek vermez, halk hiç vermez. Bu söylentilere itibar etmemek gerekiyor. Bizim Türk halkı 15 Temmuz'da kendini gösterdi. Terör olaylarına, ayrıştırıcı olaylara kesinlikle destek vermez o konuda ben Türk halkına güveniyorum. Kendi fikrini söyler, meydana çıkar, düşüncesini söyler, partisini kurar, kimse engel olmaz. Burada birinci şart şiddet uygulamayacaksın, devletin yanında olacaksın, insanlara ayrım yapmayacaksın, tahammül edeceksin. Biz herkese tahammül etmek zorundayız. Tek istediğim şiddet uygulamamak, devlete sahip çıkmak, devlete zarar vermemek. İnsanlara, devlete zarar verirsen buna kimse müsaade etmez, önce halk, sonra devlet müsaade etmez. Ticaret yap, eğitim yap ama devletinde şartları var, kanunları var buna uyacaksın. Sen kendi başına istediğini yapamazsın.  Madem ki bir toplumda yaşıyoruz bu toplumun düzeni var, kanunu var buna herkes uymak zorunda. Bu zor bir şey değil. Devletin amacı insanların daha mutlu olması, refahın artması, güvenliğin sağlanması. Bunlar insani ihtiyaçlar ama sen bunların hiçbirine uymazsan, istediğim şeyi uygularım dersen öyle bir şey yok. Herksin yaşam hakkı var o yaşama hakkını da kimsenin elinden alamazsın. Bu hakkın savunucusu da devlettir. Devlet herkesin sağlık içinde, huzur içinde yaşama hakkını sağlamak durumunda. Niye güvenlik güçlerimiz var? Bir ülke içindeki karışıklıkları önlemek, iki yurt savunması sağlamak için. Bunlardan biri TSK, diğeri polis teşkilatımız. Yurtdışından gelen tavırlara karşı devleti, milleti korumak amaç budur. Ak Parti'nin vizyonu şu; 100 senenin hesabını yapmak. Bir vizyon, bir imkan olacak ki ona göre sende kendi insanları yönlendireceksin. Hedefi olmayan bir insanın başarılı olması mümkün değil ama hedefe gitmek içinde insanların huzurunu, güvenliğini sağlamak durumundasınız. Güvenliğiniz, sağlığınız, huzurunuz olmadıktan sonra bir hedefe ulaşamazsınız ki. Sadece ekonomi bakımından yeterli olabilir ama ekonomik başarı yetmiyor. Bunun yanında huzur ve güvenlik gerekir. Millet birbirine güvenirse dayanışma içinde olursa ekonomik başarı da gelir.

 

*** Sayın vekilim bize vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. Son olarak neler söylemek istersiniz?

 

Türk milleti, Elazığ halkı 15 Temmuz olayına hakikaten büyük bir duyarlılık gösterdi. Bu dayanışma örnek bir dayanışmadır. Ülkemizde şimdiye kadar böyle bir dayanışma görülmedi. Dünya milletleri içerisinde tek örnek askeri darbeye karşı sivil darbe, sivil halkın bunu engellemesi.  Bu da demek ki bizim Çanakkale ruhumuzun kaybolmamış. Hepimiz dayanışma içinde olmalıyız. Türk halkına, Elazığ halkına gösterdikleri dayanışmadan dolayı çok teşekkür ediyorum. Bundan daha güzel bir tablo tahmin edemeyiz. Bizim her zaman örnek anlatabileceğimiz, mutlu olabileceğimiz bir tablo. Sağolsun gençlerimiz de bu işin içinde.

Bu 15 Temmuz darbe hareketinin üzülecek bir yanı da 250-300 tane şehit verdik. Bu şehitlerin içerisinde de altı tane Elazığlı şehidimiz var. Bunların beş tanesi Polis Özel Harekat'taki baskında şehit olurken, biri de sivil bir hemşehrimiz. Ben bu şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Allah onların mekanlarını cennet eylesin, ailelerine, ülkemize başsağlığı diliyorum. Onlar demokrasi şehitleri, ülkemizin güvenliği, geleceği için kendilerini feda eden insanlar. Onları her zaman yad etmek lazım. Şöyle bir düşüncemiz var onu da paylaşmak istiyorum. Meclis'te bu 15 Temmuz darbe hareketinde şehitler için bir anıt yapmak. Sayın Cumhurbaşkanımız hayatını kaybedenlerin demokrasi şehitleri diye anılacağını söyledi, unutmamak lazım. Çünkü bu tarih bizim için, ülke için bir ders ama iftihar edilecek bir tarih. Ayrıca çok yaralılarımız var onlara da Cenab-ı Allah hayırlı şifalar versin. Fatura biraz ağır oldu. Ama bu ülke bizim. Şehitte vereceğiz önemli olan devletin, hükümetin güçlü olması. Bu arada Sayın Cumhurbaşkanımıza yapılan suikasti unutmamak lazım. Zaten bu darbenin merkezi Cumhurbaşkanını öldürmek üzere ona suikast hazırlanmış ama Allah'a çok şükür başaramadılar, zamanında haber alındı. Sayın Cumhurbaşkanımız dik duruşu, kararlı duruşuyla taviz vermeden, ölümü göze alarak örnek bir davranış gösterdi. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımıza da geçmiş olsun diyoruz. Biz kendisiyle ne kadar iftihar etsek azdır çünkü ülkemizi ayağa kaldırdı, lider olduğunu gösterdi, Avrupa'da ve Amerika'da ülkenin ismini duyurdu. Şimdiye kadar lider vasfında bir Atatürk var, Menderes var, Özal var. Son dönemlerde daha da başarılı olan Tayyip beyin bu liderliği hakikaten tartışılmaz. Türk milletinin onuru, gururu. Biz onunla her zaman iftihar ettik. Allah ona sağlık, huzur versin.

 

Bakmadan Geçme