Bu Komisyon O Komisyon Mu?
Bir konunun hasır ve sümen altı edilmesinin en kibar ve kestirme yolunun meseleyi komisyona havale etmek olduğunu geçtiğimiz gün de yazmıştık.
İlimizde 24 Ocak 2020 tarihinde yaşayan depremin ardından bir yıl iki ay geçti ve şükür ki TBMM'nin Deprem Komisyonu şehrimizi hatırladı. İnşallah bu komisyon, yazının başında tarif ve tasvir ettiğimiz komisyon değildir.
Perşembe ve Cuma gününü ilimize ayıran ve mecliste gurubu bulunan partilere ait 40 milletvekilimiz deprem komisyonu üyeleri sıfatıyla misafirimiz olacaklar.
Kendilerini elbette Elazığlılara yakışır bir şekilde karşılayıp ağırlayıp, ikramlarda bulunup hediyeleri ile göndereceğiz. Bizim her misafire tavrımız budur ve bundan da hep gurur duyarız.
Komisyon üyelerimizden de ilimiz depreminde yaşanan sorunlar, bunların çözümü noktasındaki engeller ve bunların tümüyle çözülmesi yönünde gayret ve samimiyet bekleriz.
TBMM kendilerine böylesine önemli bir görev vermiş ve deprem gibi bir konuda yapacakları gözlem ve diyalogları aynen meclise taşımaları konusunda yetkilendirmiş.
Saygıdeğer komisyon üyelerimizin bu güzel şehri ve bu güzel insanları iyi gözlemlemeleri ve dinlemelerini bekliyoruz.
Bu şehir insanı hakkı olmayan bir şeyi asla talep etmez, buna tenezzül de etmez. Ama hakkının verilmesini de talep etmekten geri durmaz.
Verilen brifing ve sunumlarda her şey tozpembe görülebilir. Kurumlar haklı olarak “yapılması gerekenin en güzelini yaptık” diyebilir. Elhak doğrudur. Başta Elazığ Belediyesi olmak üzere AFAD, Çevre ve Şehircilik, STK'lar ve tüm kamu kurumları büyük fedakârlıklar gösterdiler. Ve bu konuda bu şehir tüm bu kurumlara müteşekkir.
Ancak uygulamada ve özellikle TOKİ'nin “ben bilirimci”yaklaşımı ve tavrı sebebiyle ciddi sorunlar yaşandı, yaşanıyor. Vatandaşın bu günleri gören uyarı ve feryatlarını duymayan kurum ve siyasilerimizin ilgisizlikleri sebebiyle hiçbir aksaklık çözülmedi, çözülmüyor.
Ve en acısı da bu sorunları sivil duruşları ve halkın seçilmiş sözcüleri ile muhtarların, bakanlara ve yetkililere ulaştırılmasının önü kesiliyor, izin verilmiyor.
Yapılacak komisyon ziyareti programında da aynı hatanın tekrar edildiği görülüyor. Oysa ilk günden itibaren muhtarlar ve STK yetkilileri Cumhurbaşkanı Erdoğan da dâhil ilimize gelen yetkililere sorunları iletme fırsatı ve zemini verilmiş olsaydı durum bu seviyeye taşınmayacaktı.
Keşke, halkın duygu ve düşüncelerine tercüman olan isimlere siyahi muamelesi yapılıp ötekileştirilmeseydi. Keşke duruşu itibarıyla sivil olan kişi ve kurumlar aracılılığı ile sesimiz daha güçlü çıksaydı da bugün tüm fatura siyasilere boca edilmeseydi… Tipik bir sebep-sonuç ilişkisi yaşadıklarımız.