Birlik Beraberlik Teranesi
Her ne kadar bugün siyasetin göbeğinde olup kimseye yer bırakmasalar da Türkiye'de siyasete dolayısıyla politikaya mesafeli duran, demokrasiyi çözüm görmeyip insanların mutluluk ve huzurunu mutlak hakikat ilahi kurallara teslim olmakta gören çevrelerin bir iddiası vardı yıllar önce.
Politika kelimesinin etimolojisinden hareketle (Eski Yunancada poli çok, tika yüz) politikanın çok yüzlü anlamına geldiği iddia edilirdi.
Yine kelimelerin bu anlamından yola çıkarak politikanın, çok yüzlülük, kabın şeklini alan su gibi her duruma uyum sağlamak, her koşula göre şekil değiştirmek demektir olduğunu bunun yolunun da sürekli yalan söylemekten geçtiğini, bu anlamda politikanın bir nevi bukalemunluk ve riyakârlıktır olduğunu savunurlardı bu dostlarımız.
Buna karşın bir kesim de kendilerinin politika yapmacıklarını, yaptıklarının Arapça kökenli bir kelime olan siyaset olduğunu, siyasetin de insanları mutlu ve mesut yönetme sanatı ve ilmi olduğunu iddia ederlerdi.
Sanırım, siyaset ve politikaya “iki yüzlülük” anlamını verenler günün sonunda haklı çıktılar.
Siyasete insanların mesafeli durması boşuna değil. Zira iki gün önce liderini ve partisini göklere çıkarıp dava ve adanmışlık edebiyatı yapanlar, aday gösterilmeyince farklı bir partiye geçmekle kalmıyor, belden aşağı vurmayı marifet sanıyorlar. Demek ki mesele ne dava ne lider ne de ülke. Dava kendi davası, dava kendi şahsi ikbal ve siyasi kariyer davası.
Bu sebeple artık insanların, siyasetçilerin ağzından çıkan birlik, beraberlik ve bütünleştirmeye yönelik sözlerine de çok itimadı ve güveni kalmadı kalmıyor. Bunun son örneğini de Ak Parti Belediye başkan adaylarının tanıtım toplantısında şahit olduk.
Bir ay önce yine birlik beraberlik vurgusu yapan, birlikte kazanma temasının baskılı bir vurguyla her toplantıda öne çıkaran siyasilerimiz, adayların açıklanmasından sonra resmen kamplaştılar. Ve bunu hareketleri ile de aleni ve aşikar gösterme pervasızlığına düştüler.
Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları'nın adaylığına karşı çıkan ve bunu aleni olarak şehre deklere eden Ak Parti Milletvekili Mahmut Rıdvan Nazırlı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız” söylem ve sloganını hiçe sayıp ve parti kültürü ve disiplinini boşa çıkarırcasına bir hareketle Ak Parti geleneğine yakışmayan bir tavırla gündeme geldi.
Aday tanıtım toplantısın da sahneye çıkan tüm Belediye başkanları, milletvekilleri ve parti ana kademe başkanlarıyla tokalaşma ritüeli, ne yazık ki Nazırlı tarafından resmen sabote edildi.
Adaylarla çekilecek resimler dolayısıyla sahneye davet edilen Milletvekili Nazırlı, zaten o an sahnede bulunan Başkan Şerifoğulları'nın tokalaşmak için uzattığı eli itmek gibi örnek olması gereken tüm teşkilat mensupları ve kameralar önünde çok çirkin bir davranışta bulundu.
Kendisini geçtik, ne ailesine ne partisine ne yetiştiği kültüre ne de Elazığ insanına yakışmayacak bir ilginç tavır, sosyal medyanın ilk sırasına yerleşti.
Bayağı, seviyesiz ve milletvekilliğinden öte herhangi bir vatandaşa bile yakışmayacak bu hareket, şahsi duruş ve tepkiyi aşan, siyaseti ve bu hareketi yapanı halkın gözünde düşürüp seviyesiz kılan yakışıksız bir davranış oldu.
Artık insanlar nasıl inansın sizin birlik beraberlik teranelerinize. Artık insanlar nasıl güvensin sizlerin birlikte Türkiye'yeyiz, birlikte Elazığ'ız sözlerine…
Siyaset bu kadar dibe düşmemeli, bu kadar seviyesizleştirilmemeli ve bu kadar tepkiye kapı aralayacak bir düzeysizlik yaşamamalıydı.
Siyasette rekabet olur. Siyasette kendi tercihi ve bunun olması için gayret olur. Bunları normal karşılarız. Ancak günün sonunda liderin verdiği karara da itaat olur. Hele siz “ben daha çok Reisciyim, ben herkesten daha dava adamıyım, ben çekirdekten gelmişim” iddiasındaysanız buna daha çok özen göstermeniz gerekirdi.
Bir dahaki seçimlerde bu şehrin sokaklarında yürümeyecek olmanız, bu şehirden aday olmayacağınızı açıklamanız, sizleri la yüs'el ve sorumsuz kılmaz. Çünkü siz, siz değilsiniz artık. Siz Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın özel kontenjanıyla Elazığ'a gönderilmiş bir siyasisiniz ve bu özel konum sizlere özel mükellefiyetler de yükler. Ve yine görünen ve yaşananlar o ki Erdoğan'ın bu güveni ve itimadı sizlerde sözde güç zehirlenmesi oluşturmuş. Ve bu güç, şehri toparlama, hedefe daha güçlü ulaşma ve farkını ortaya koyma yerine, hem şehri hem de teşkilatları darmaduman etmeye dönüşmüş.
Çalışma, hatta oy da verme. Bunda özgürsün.. Ama nezaketi elden bırakma. Erdoğan'ı mahcup edecek adımları atma.
Siz buna da kızarsınız belki ama karşıdan görünen resim ve video bu…