Biraz Kül, Biraz Duman…
Elazığ, son üç yıl içinde çok zor günler yaşadı. 2020 depremi, ardından pandemi ve bu dönemin ekonomik hayata ve insan psikolojisine olumsuz etkileri ve son olarak 6 Şubat depremleri.
Tüm bu olumsuzlukları yaşayan Elazığlılar olarak hem ruhen hem de maddi olarak epey yıprandık ve izleri daha uzun süre devam edecek onulmaz yaralar aldık.
Şehir merkezi tam bir harabe görünümünde. Çevre mahalleri ile birlikte şehrin merkezi, köhne ve savaştan yüzlerce bombalarla çıkmış bir görüntü veriyor.
Her tarafta yıkımlar ve bunların getirdiği toz duman… Kapı ve pencereleri sökülmüş hayalet gibi duran ve her türlü olumsuzlukların mekânı olan terk edilmiş binalar, geçmişin mutlu ve mesut anlarının hüzünlü hatıraları...
Yerinde dönüşümle ilgili hükümetin verdiği 500 bin hibe ve kredilere rağmen sektördeki belirsizlik sebebiyle müteahhitlerin haklı olarak hak sahipleriyle görüşme yapmak bile istemediği belirsiz ve kaotik bir durum.
İzzetpaşa, Rızaiye, İcadiye, Yeni Mahalle, Nailbey, Sarayatik, Kültür, Sanayi, Mustafapaşa gibi bir zamanlar şehrin en revaçta olduğu mahalleleri şimdilerde terk edilmiş hayalet yerleşim alanları görünümünde. Bu mahallelerdeki evlerin önemli bir bölümü boşaltıldı ve kaderine daha doğrusu hurdacılar ve madde bağımlılarına terk edildi. Her taraf toz, her taraf duman rengi…
Kısaca Elazığ bu günlerde tıpkı o meşhur şarkıda olduğu gibi adeta haykırıyor kendine bakan ve her gün bu tabloyu gören hüzünlü gözlere…
“Biraz kül biraz duman. O benim işte..”