BİR ŞEY DEĞİŞİR, HERŞEY DEĞİŞİR
Başlıktaki söze gerçekten inananlardanım. Bazen bir kurumda, bir işyerinde, bir şehirde ve ülkede bir şey değiştikten sonra her şeyin nasıl değiştiğine şahit olmuşuzdur. Bunun en yakın ve en somut örneğini son üç yıl içinde yaşıyor ve görüyoruz.
2017 yılının yaz aylarında ilimize tayini çıkan ve uzun süre kalkınma ajansı ve bakanlıklarda üst düzey bürokrat olarak çalışan ilimiz valisi Çetin Oktay Kaldırım'ın şehre gelişi ile birlikte yeni bir anlayış da yerleşmiş oldu.
O, makam odasında oturan ve günü birlik işlerde boğulan bir idareci profili çizmedi. O önce şehri ve dinamiklerini çözmek için bir süre izledi ve gözlemledi. Sonra baktı ki bu şehre rutin bir valilik yapıp ardından farklı bir göreve atanmış olmanın ne kendine ne de şehre bir hayrı olmayacak.
Önce bu şehre yatırımcı gelsin dedi. Dubaili yatımcılara Elazığ'ı ve şehrin her alandaki potansiyellerini içeren tanıtım toplantıları düzenledi. Ne var ki şehrin klasik bürokratik anlayışı bu ufku yeterince kavrayamadı. Yıllardan beri yüzüne bakılmayan, hala da bakılmayan ve yıllar sonra da bakılmayacak olan araziler birdenbire değerli oldu. Hatta binlerce insanımıza istihdam sağlayacak bu öneriyi yapan vali, eleştirildi.
Ama Vali Kaldırım pes etmedi. Şehire küsüp, 'Bana ne, sanki bu şehir benim şehrim mi?' diyerek rutin işlere dönmedi.
Harput, Palu ve Sivrice gibi değerlere sahip bu şehrin turizmde önemli bir yere gelebileceğini düşündü ve 'come to Elazığ' diyerek dünyayı Elazığ'a davet etti.
Bununla da kalmayıp gelecek misafirlere 'iyi ki gelmişiz' dedirtmek için şehrin dört bir köşesinde turistlere hizmet edecek yatırımlara imza attı.
O bir Vali. O bir Trabzonlu. O yarınlarda şehrimizde olmayacak. Buna rağmen bizden ve memleketten olanlardan daha çok çalıştı çalışmaya da devam edecek.
Ne diyelim bizden ve şehirden olan siyasiler ve bürokratlar düşünsün.
2017 yılının yaz aylarında ilimize tayini çıkan ve uzun süre kalkınma ajansı ve bakanlıklarda üst düzey bürokrat olarak çalışan ilimiz valisi Çetin Oktay Kaldırım'ın şehre gelişi ile birlikte yeni bir anlayış da yerleşmiş oldu.
O, makam odasında oturan ve günü birlik işlerde boğulan bir idareci profili çizmedi. O önce şehri ve dinamiklerini çözmek için bir süre izledi ve gözlemledi. Sonra baktı ki bu şehre rutin bir valilik yapıp ardından farklı bir göreve atanmış olmanın ne kendine ne de şehre bir hayrı olmayacak.
Önce bu şehre yatırımcı gelsin dedi. Dubaili yatımcılara Elazığ'ı ve şehrin her alandaki potansiyellerini içeren tanıtım toplantıları düzenledi. Ne var ki şehrin klasik bürokratik anlayışı bu ufku yeterince kavrayamadı. Yıllardan beri yüzüne bakılmayan, hala da bakılmayan ve yıllar sonra da bakılmayacak olan araziler birdenbire değerli oldu. Hatta binlerce insanımıza istihdam sağlayacak bu öneriyi yapan vali, eleştirildi.
Ama Vali Kaldırım pes etmedi. Şehire küsüp, 'Bana ne, sanki bu şehir benim şehrim mi?' diyerek rutin işlere dönmedi.
Harput, Palu ve Sivrice gibi değerlere sahip bu şehrin turizmde önemli bir yere gelebileceğini düşündü ve 'come to Elazığ' diyerek dünyayı Elazığ'a davet etti.
Bununla da kalmayıp gelecek misafirlere 'iyi ki gelmişiz' dedirtmek için şehrin dört bir köşesinde turistlere hizmet edecek yatırımlara imza attı.
O bir Vali. O bir Trabzonlu. O yarınlarda şehrimizde olmayacak. Buna rağmen bizden ve memleketten olanlardan daha çok çalıştı çalışmaya da devam edecek.
Ne diyelim bizden ve şehirden olan siyasiler ve bürokratlar düşünsün.