BİR MİLLET UYANIYOR
Yazının başlığı adeta bir film başlığı gibi ama gerçekten 'bir millet uyanıyor' ve kaderini Amerika'ya, İsrail'e ve onların uşağı Fetö terör örgüt
Yazının başlığı adeta bir film başlığı gibi ama gerçekten 'bir millet uyanıyor' ve kaderini Amerika'ya, İsrail'e ve onların uşağı Fetö terör örgütüne bırakmadan artık kendisi belirliyor.
Evet bildiğiniz gibi 15 Temmuz 2016 akşamı saat 22.00 sularında Türkiye bir kabusa doğru hızla yaklaşmaktaydı. Bir kalkışmanın ayak sesleri adeta evlerimizde buz gibi bir hava estiriyordu. Herkes ne olup bittiğini anlamaya çalışırken, eski darbeleri yaşamanın tecrübesiyle alelacele TRT'yi açtım. Ekran karatılmıştı daha eyvah bile diyemeden TRT haber spikerinin donuk bakışlarla ekrandan yeniden belirerek okuduğu darbe bildirisiyle işin vahametini anladım. Birçok kanalı dolaşarak iyice emin olmak istiyordum. Evet darbe kalkışması gerçekti. Ancak anlamadığım bir şey vardı. Bu saatlerde darbe pek olası değildi. Bizim bildiğimiz klasik darbeler, genellikle gecenin geç saatlerinde olurdu mesela gecenin üçü gibi ve sabah uyandığımızda bakkala veya fırına gitmek istediğimizde bizi kapıdaki asker karşılar ve yeniden eve girmemizi sıkıyönetimin ilan edildiğini sert bir şekilde söylerdi. Biz de karşı koymaz ve usulca eve girer hemen varsa dededen kalma tüfek, tabanca, kama, kılıç ne varsa bir yerlere saklamaya çalışır, sonra da kitaplarımızı bir muşambaya sarar evin bahçesine gömerdik. (Tabii o zamanlar evler bahçeliydi. Şimdiki gençler bunu pek bilmezler.) Babalarımızın televizyon olmadığı dönemlerde dikkatle dinledikleri ajansı dinler gibi biz de televizyonlardan ajansları takip etmeye başladığımızda gördük ki aslında darbe klasik darbe şeklinde planlanmış fakat devlet tarafından istihbarat alınınca darbe erken saatlere çekilmişti. Bu aynı zamanda darbe kalkışmasının çok kanlı olacağının da bir göstergesiydi. Zaten çok geçmeden ekrandan canlı olarak Ankara semalarında uçan bir helikopterin insanların üzerine acımasızca ateş ettiğini görünce işin çok daha ciddi olduğunu anladım. Gerek Başbakan, gerekse Cumhurbaşkanı ara ara televizyon kandigerarına bağlanarak her şeyin kontrol altında olduğunu söylüyorlardı ama halkı meydanlara çağırmaları her şeyin kontrol altında olmadığını gösteriyordu.
İşte tam da burada gerçekten bir millet uyanıyordu. Zira millet özellikle Cumhurbaşkanının meydanlara çıkın demesinin ardından sokak, cadde, meydan neresini bulduysa oraları doldurmaya başladı ve dünyaya, darbeye kalkışanları adeta uzaydan görüntü gönderiyormuş gibi rezil kepaze eden fotoğraflar göndermeye başladı.
Evet bir millet uyanıyordu ve darbe yaptırmamak için tankın altına yatıyor, üstüne çıkıyor, televizyon kandigerarını işgal etmek isteyen çetelere müdahale ediyor canını ortaya koyuyordu. Çünkü bu millet, Türküyle, Lazıyla, Kürdüyle, Çerkeziyle, Abazasıyla Arnavuduyla, Boşnağıyla asil bir milletti. Bu millet ne sabah namazına erken kalkanın darbe yaptığı Ortadoğu milletlerine ne de adı Alahandro Ramirez Pedro Gustavyo Angutyo …gibi en az on kelimeden oluşan onbaşıdan türeme generdigererin darbe yaptığı Güney veya Orta Amerika milletlerine benzerdi. Dünya bu milletin darbe kalkışmasına gösterdiği bu tepkiyi anlamaya çalışıyor bilumum sosyolog, psikolog, jinekolog, arkeolog gibi sonunda log olan uzmanları çağırarak konuyu değerlendirmeye çalışıyordu. Ama dünya şunu bilmiyordu. Bu millet devlerin aşkını yaşıyordu vatanıyla ve çoktan ölümü aşmıştı. Hem dünya bilmiyordu hem de her taşın altından çıkan Amerika, İsrail, İngiltere ve onların bağlı olduğu İllimunati bilmiyordu.
Ha şimdi hem dünya, hem Amerika, İsrail, İngiltere öğrenmiş oldu, hem İllimunati hem de onların bizdeki uşakları öğrenmiş oldu. Eğer akıllarını peynir ekmekle yememişlerse bir daha böyle bir ahmaklığa kalkışmaz bir an önce gelip bu milletten özür diler ve bu milletin büyüklüğünü kabul ettiklerini tüm dünyaya açıklarlar.
Evet bildiğiniz gibi 15 Temmuz 2016 akşamı saat 22.00 sularında Türkiye bir kabusa doğru hızla yaklaşmaktaydı. Bir kalkışmanın ayak sesleri adeta evlerimizde buz gibi bir hava estiriyordu. Herkes ne olup bittiğini anlamaya çalışırken, eski darbeleri yaşamanın tecrübesiyle alelacele TRT'yi açtım. Ekran karatılmıştı daha eyvah bile diyemeden TRT haber spikerinin donuk bakışlarla ekrandan yeniden belirerek okuduğu darbe bildirisiyle işin vahametini anladım. Birçok kanalı dolaşarak iyice emin olmak istiyordum. Evet darbe kalkışması gerçekti. Ancak anlamadığım bir şey vardı. Bu saatlerde darbe pek olası değildi. Bizim bildiğimiz klasik darbeler, genellikle gecenin geç saatlerinde olurdu mesela gecenin üçü gibi ve sabah uyandığımızda bakkala veya fırına gitmek istediğimizde bizi kapıdaki asker karşılar ve yeniden eve girmemizi sıkıyönetimin ilan edildiğini sert bir şekilde söylerdi. Biz de karşı koymaz ve usulca eve girer hemen varsa dededen kalma tüfek, tabanca, kama, kılıç ne varsa bir yerlere saklamaya çalışır, sonra da kitaplarımızı bir muşambaya sarar evin bahçesine gömerdik. (Tabii o zamanlar evler bahçeliydi. Şimdiki gençler bunu pek bilmezler.) Babalarımızın televizyon olmadığı dönemlerde dikkatle dinledikleri ajansı dinler gibi biz de televizyonlardan ajansları takip etmeye başladığımızda gördük ki aslında darbe klasik darbe şeklinde planlanmış fakat devlet tarafından istihbarat alınınca darbe erken saatlere çekilmişti. Bu aynı zamanda darbe kalkışmasının çok kanlı olacağının da bir göstergesiydi. Zaten çok geçmeden ekrandan canlı olarak Ankara semalarında uçan bir helikopterin insanların üzerine acımasızca ateş ettiğini görünce işin çok daha ciddi olduğunu anladım. Gerek Başbakan, gerekse Cumhurbaşkanı ara ara televizyon kandigerarına bağlanarak her şeyin kontrol altında olduğunu söylüyorlardı ama halkı meydanlara çağırmaları her şeyin kontrol altında olmadığını gösteriyordu.
İşte tam da burada gerçekten bir millet uyanıyordu. Zira millet özellikle Cumhurbaşkanının meydanlara çıkın demesinin ardından sokak, cadde, meydan neresini bulduysa oraları doldurmaya başladı ve dünyaya, darbeye kalkışanları adeta uzaydan görüntü gönderiyormuş gibi rezil kepaze eden fotoğraflar göndermeye başladı.
Evet bir millet uyanıyordu ve darbe yaptırmamak için tankın altına yatıyor, üstüne çıkıyor, televizyon kandigerarını işgal etmek isteyen çetelere müdahale ediyor canını ortaya koyuyordu. Çünkü bu millet, Türküyle, Lazıyla, Kürdüyle, Çerkeziyle, Abazasıyla Arnavuduyla, Boşnağıyla asil bir milletti. Bu millet ne sabah namazına erken kalkanın darbe yaptığı Ortadoğu milletlerine ne de adı Alahandro Ramirez Pedro Gustavyo Angutyo …gibi en az on kelimeden oluşan onbaşıdan türeme generdigererin darbe yaptığı Güney veya Orta Amerika milletlerine benzerdi. Dünya bu milletin darbe kalkışmasına gösterdiği bu tepkiyi anlamaya çalışıyor bilumum sosyolog, psikolog, jinekolog, arkeolog gibi sonunda log olan uzmanları çağırarak konuyu değerlendirmeye çalışıyordu. Ama dünya şunu bilmiyordu. Bu millet devlerin aşkını yaşıyordu vatanıyla ve çoktan ölümü aşmıştı. Hem dünya bilmiyordu hem de her taşın altından çıkan Amerika, İsrail, İngiltere ve onların bağlı olduğu İllimunati bilmiyordu.
Ha şimdi hem dünya, hem Amerika, İsrail, İngiltere öğrenmiş oldu, hem İllimunati hem de onların bizdeki uşakları öğrenmiş oldu. Eğer akıllarını peynir ekmekle yememişlerse bir daha böyle bir ahmaklığa kalkışmaz bir an önce gelip bu milletten özür diler ve bu milletin büyüklüğünü kabul ettiklerini tüm dünyaya açıklarlar.