Bir Domates Hikayesi
Haber sitelerine ve gazetemize de düşen bir ajans haberi, ürünlerin tarladan manava yolculuğuyla birlikte fiyatının nasıl da astronomik olarak arttığı gerçeğini ilimizden bir örnekle ortaya koyuyor.
Tarlada üreticiden 2,5 ya da 3 TL'ye alınan domates, manavda 12 ile 13 TL'ye satılıyor.
İlkbaharla başlayan dikim, ardından aylaca sulama, çapalama, ilaçlama, her gün otlardan arındırma, ve zorlu bir hasattan sonra kasalanıp sebze haline kadar kendi aracıyla getiren üretici 3 TL alıyor, budan sonra, hal esnafı ve manav aracısından sonra fiyat 12 TL'ye çıkıyor.
Ve ne ilginçtir ki bu gerçeği gelmiş geçmiş Tarım Bakanları da bildiği halde hal yasası çıkarma sözlerine rağmen bunu başaramıyorlar.
Tüm maliyet ve işçilik yükünü omzuna alıp üretim yapan çiftçilerimiz zarar ettikleri için artık ekmeme gibi bir karar alıyorlar, yöneticilerimiz ise üretme seferberliğinden söz ediyorlar.
Burada bir şeylerin ters gittiğini de herkes görüyor ve izliyor olmasına rağmen cesur ve somut bir adım atan da olmuyor.
Bu tablo karşısında kim üretmek ister ki. Sakın toptancı esnafımızı ve manavlarımızı suçladığımız ve haksız kazanç elde ettikleri gibi bir fikir ortaya koymuyoruz. Onların da kendilerine göre emekleri, kira, vergi, ulaşım, Bağkur, elektrik ve ezik-çürüklerin maliyetlerini düşünürsek elbette bir fark olacaktır.
Burada asıl mesele sistem meselesi ve ne yazık ki bu sistemi düzeltmek ile ilgili hiç kimsenin bir gayreti olmadığı gibi derdi de yok.
Geçmişte bu sorunların giderilmesi ve üreticilerin emeklerinin karşılığını alması amacıyla köy pazarları kurulmasını teklif etmiştik lakin bu konuda da bir gelişme olmadı.
Görünen o ki bu çarkta ezilen iki sınıf var. Biri üreticiler biri de son tüketici olarak bizler.