BİLMECE
Bundan bir yıl önce Elazığ belediyesinin desteğini arkasına alarak göreve gelen Elazığ spor yönetim kurulu
Bundan bir yıl önce Elazığ belediyesinin desteğini arkasına alarak göreve gelen Elazığ spor yönetim kurulu. Listeye baktığımızda zerre kadar katkısı olmadan sadece isimleriyle var olanlar, bana değmeyen yılan bin yaşasın modundan çıkmayanlar, katkı sağlamadan yönetici sıfatına bürünüp maçlarda protokol tribünü koltuğuna yapışanlar, kimler yoktu ki yönetim kurulunda. Verin tonlarca yükü iki, üç kişinin sırtına yürü babam yürüyebilirsen. Yazık günah. Bunun altından ne belediye ne de o yükün altında olanlar kalkabilir. Aslında yapılması gereken, üç kişilik sınıfın dışında kalanlara hizmetleri katkıları olduysa teşekkür edilip, takviye ve destekli yeni bir yönetim ile yola devam kararı alınmış olsaydı daha iyi olurdu derim fakat olmadı. Şehrimizin önde gelenleri, kıymetlilerimiz, bulunamayan hint kumaşlarımız var ya, böyle karar almışlar bize de söylenecek bir şey kalmıyor. Çuvdigerar dolusu dosya, şehir dolusu sıkıntı, dert, tasa, çıkmaz yollar, tükenmiş umutlar, karanlıklar ne ararsanız var burada. Traore'nin durumu, Adlin Cajic'in aynı yolu izlemesi, diğer futbolcuların bunu örnek alması, Sözde sözleşmesi uzatılanlar, yeniden anlaşılanlar, takım hocasının olmayışı, kaçan kaçana durumunun oluşması, transfer yasağı almış başını gidiyor. Yeter mi bunlar, hayır yetmez. Tekrar puan silmeler, bir alt lige düşürülmeler, ortada olmayan takım, kulüp kapısına kilit vurulma düşüncesi, kapalı kapılar ardında yapılan toplantının sonucu, çıkan gerçekler, çaresizlikler ve tek kelime ile sessiz çığlık gibi bir film. Gelecek diye bir şey kalmadı diyebilir miyiz diye düşünürken, acabalar beynimizin bir tarafını kurcalamaya devam ediyor. Umutlar tükeniyor, umutlar yok oluyor. Birileri, bir ışık, bir güç, bir babayiğit çıkar gelir mi diye bakıyoruz yollara. Gelen giden yok gibi. Yanan Ateş'i söndürmeye kim elinde benzinle gider ki zaten. Yanıyorum diyebilirim, neye yandığımı da söyleyebilirim. Bu şehir bir bakan, bir başbakan, bir Elazığ spor sevdalısı çıkaramadı da ona yanarım. Elazığ da olmayan zenginimiz çokmuş, bürokratımız çokmuş, yazarımız çizerimiz, solistliğe soyunanlarımız, başrol oynayanlarımız, oy peşinde koşanlarımız, kendine çalışanlarımız, günü kurtaranlarımız, onlarda bolmuş. Hani bir Malatya lı gibi bir bakanımız, hani Öznur Çalık gibi bir vekilimiz, hani Malatyalı gibi bir sevdalımız, çıkmadı da ona yanarım. Çıkmaz ya da olmaz, niye olmaz çok iyi biliyoruz da dilimiz varmıyor söylemeye. Hainlik biz de, kendine adamcılık biz de, kıskançlık biz de, vur eline al ekmeğini biz de, şehirden kaçan kaçana biz de. Biz, bu ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanları kaç defa söz verdilerde on yıldır bir stat işini bile çözemedik. Onun için bizden bir halt olmaz kısaca. Yaklaşık yüz yıldır, geriye dönüp baktığınızda veya araştırdığınızda bu şehirden vekil, bürokrat, senatör olanların hangisi görevleri sonunda Elazığ a dönüp burada yaşamını, işini gücünü devam ettirdiler acaba? Kısaca, sanayinin olmadığı, fabrikaların tütmediği, turizmin kendine bile bakamadığı, işsizliğin en önde olduğu, vasıflı göç verip vasıfsızların dolduğu, yaşam ve kültür seviyesinin düştüğü bu şehirde, geçmişe dalıp da, bir zamanlar gıptayla bakılan, imrenilen şehri aramak, beklemek nasıl hayalden öteye gitmiyorsa, şu anda yaşamaya çalışan bu şehrin gözbebeği, bacasız sanayisi Elazığ sporu da yok etmek üzereyiz haberiniz olsun. Bunun vebali çok ağır olur, kalkamayız altından diye söylenebiliriz de, kime?