BENİ SAVCILIĞA VERECEKMİŞ!

Sevgili okur, cuma günü köşemde yayınlanan 'Elazığ Belediyesindeki Yolsuzluk İddiası Doğru mu?' başlıklı yazımdan sonra MHP Belediye Meclis Üyesi Sayın Osman Dilek b

TAKİP ET
Sevgili okur, cuma günü köşemde yayınlanan 'Elazığ Belediyesindeki Yolsuzluk İddiası Doğru mu?' başlıklı yazımdan sonra MHP Belediye Meclis Üyesi Sayın Osman Dilek benim hakkımda savcılığa suç duyurusunda bulunacakmış!

            Ay Allah'ım şoklardayım!

            Şoku atlatmam için biraz izin verin lütfen. Sakinleştirici alıp yazıya öyle devam edeyim! Zira korkudan bacaklarım titriyor!

            …………..

            Biraz rahatladım. Konuya başlayalım…

            Sayın Dilek meclis toplantısında söz almış. Kürsüde gazetemizi sdigerayarak bedava reklamımızı yaptıktan sonra iddialarda bulunmuş. Öncesinde beni telefonla arayıp söyleyeceklerini bana aktarmıştı. Belden aşağı vuracağını ima edince serbest olduğunu söyledim.

            Sonra sosyal medya hesabından bazı şeyler paylaştı…

            Yazdığım yazıyı çürütmüşmüş!… Ama kendisinden başka böyle düşünen yok. Yayınladığım belgeler halen daha tuğla gibi ortada duruyor. Benden yazımı tekzip etmemi istemiş. Tekzibin nasıl olacağını arzu ederse kendisine anlatabilirim!

            Yazımda bir mizansen vardı. İlgilileri 'Böyle bir olay yaşanmadı' demişler! O kısmın yaşanma ihtimali olmadığı, kurgu olduğu ayan beyan ortada. Allah'tan okurlarımın mizah duygusu yüksek de, bu tür yanlış anlaşılmalar hiç olmuyor. Ancak Sayın Dilek'in mizah anlayışını bilemiyorum. Sıkıntı var ki, kurgu olduğu her halinden belli olan bir konuşmanın peşine düşmüş! Muhatapları da tabii ki 'kimse ağlamadı!' demiş! (Vah vah!)

            Buraya kadar anlattıklarım işin geyiğinden başka değeri olmayan konular. Asıl civcivli bölüme başlayabiliriz…

*****

            Sayın Dilek nasıl etkilenmişse artık, yazmaya devam etmiş. 'Bir gazeteci kimden aldığı, nerden aldığı belli olmayan bir belge yayınlıyor… Oysa belediyeden belge-bilgi edinme sadece bilgi edinme kanunları çerçevesinde gerçekleştirilir…' Demiş.

            Sayın Dilek,


Bir gazeteci haber kaynağını açıklamak zorunda değildir.
Yayınladığım belgeleri siz televizyon dahil her yerde elinize alıp sdigeradınız.
Büroma geldiğinizde; 'Arabamın arkası belge dolu. Bütün gazetecilere dağıtacağım. İsteyen yayınlar. Takdir sizindir…' dediniz mi?
Dediyseniz, kanunlara göre bilgi belge-bilgi edindirme makamı siz misiniz ki, ulufe dağıtır gibi millete belge dağıtıyorsunuz?
Sizin gibi gerçekleri dert edinmiş(!) birisi vermiş olamaz mı?
Önemli olan, belgeyi kimin verdiği mi, içeriğinin doğru olup olmadığı mı? Yayınladığım belgeler doğru mu, değil mi?
Televizyona çıkıp, Elazığ'da saat 14:00'da kalkan araç Sivrihisar'a 16:30'da nasıl varır dediniz mi? (İki buçuk saatte o kadar yol gidilemeyeceği için halkın kafasında soru işareti oluşturmayı hedeflemiştiniz. Başarılı da olmuştunuz. Çünkü elinizde, içinde sizden başka ne yazdığını kimsenin bilmediği bir belge sdigerıyordunuz ve aksi ispat edilirse istifa edeceğinizi söylüyordunuz.)
Dediyseniz, faturada saat yazmadığını ispatladım mı?
Aracın faturada belirtilen tarihlerde Ankara'da olduğunu ispatlayan ilgili Federasyon yazısını yayınladım. Bu belge gerçek değil mi?
Tüm belgeler ortada iken, istifa etmeyi düşünüyor musunuz?


*****

            Sonra işi, çamur at izi kalsın noktasına getirmiş…

            Şöyle devam etmiş; 'Bu belgeyi yayınladığı gazeteyi ilimizin valisinden savcısına kadar tüm kamuoyunun okumasını istirham ediyorum. İlgili şahıs hakkında suç duyurusunda bulunacağımızı da buradan bildiriyorum. Madem yazdığınız haberdeki belgeler bizim iddialarımızın yanlış olduğunu gösteriyor neden suç duyurusunda bulunmadınız?'

            İşte bu satırları okurken titremeye başlamıştım. Başlayalım…


Yazı yazdığım gazetenin neyi var? (Gören de diyecek FETÖ'cüleri ihbar ediyor!)
Lütfen hakkımda suç duyurusunda bulunun! (Gerekirse yardımcı olabilirim. Girişte sola, müracaat savcısına gideceksiniz. Kimliğiniz yanınızda olsun. Müracaat odasında giriş yapacaksınız. Müracaat savcısı muhtemelen şahsen ifadenizi almaz. Kalemdeki arkadaşlar çok iyi memurlardır. Onlar ifadenizi alırlar.)
Hakkımda suç duyurusunda bulunurken hangi suçu isnat edeceğinizi çok merak ediyorum! Dikkat edin, Türk Ceza Kanununda 'iftira' diye bir suç vardır. Tüm yasal haklarımı (Tazminat, şikyet) sonuna kadar kullanırım, haberiniz olsun.
Ben sizin yayınladığınız belgedeki eksik bilgileri yazdım. Neden suç duyurusunda bulunayım ki?
Hadi diyelim bulunmak lazım… İki yıla yakındır iki faturada yolsuzluk yapıldığını iddia ediyorsunuz. Neden suç duyurusunda bulunmadınız? Sizin işiniz nedir? Televizyonlara çıkmak mı, meclis kürsülerinden gazete sdigeramak mı? Yoksa yakaladığınız usulsüzlüklerin yargıya taşınması mı? (Taşımadınız çünkü ortada bir suç olmadığını siz benden iyi biliyorsunuz.)


Sizin şahsınızla alakalı bir eleştirimin sonunda MHP grubuna zarar verdiğinizi iddia etmiştim. Halen aynı kanaatteyim. Ancak öyle bir hava yarattınız ki, sanki sizin hatanıza tüm grubunuz ortakmış gibi yazmışım. Okuma yazması olan her kişi o yazımı okuduğunda yazının öznesinin siz olduğunu bilir. Ben sadece böyle bir muhalefet anlayışının grubunuzda bulunan diğer arkadaşlarınıza da zarar verdiğini yazdım. Yoksa diğer arkadaşlarınızı asla hedef almadığımı benden iyi biliyorsunuz. Lütfen konuyu çarpıtmayın.

Sabrınıza sığınıyorum. Son bir konu kaldı. En önemliyi sona sakladım.

Sayın Dilek şöyle diyor; 'İlgili gazetecinin Elazığ Belediyesindeki görevi nedir?'

Sayın Dilek, benim belediyeden tek kuruş nemalanmadığımı, serbest avukatlık yaptığımı, belediye ile doğrudan veya dolaylı bir ilgim olmadığını biliyor. Ama algı yaratacak ya… Doğrudan çamuru atamıyor. Soruyla beni lekeleyeceğini zannediyor!

Bak Sayın Osman Dilek… Her şeyden önce yaşına hürmetim var ve asla bu ana kadar şahsını, kişiliğini hedefe alacak, doğrudan veya dolaylı ne bir imada bulundum, ne de çamur attım. Belge yayınladım, ilk tepkiniz ismimi lekelemeye çalışmak oldu.

Demek ki sizin her iddianız ancak bu kadar değerliymiş! (Şahsen şahit olduğum bazı iddialarınız oldu. Şimdilik yazmıyorum.)

Sayın Dilek,

Bugüne kadar bir sakız parası dahi olsa belediyeden nemalanmışsam, dünyanın en şerefsiz, en alçak adamı benim. Ve dahi evime belediye yüzünden götürdüğüm her lokma benim ve ailemin burnundan fitil fitil gelsin…

Kim benim belediyenin tek kuruşundan nemalandığımı iddia ediyorsa, dünyanın en şerefsiz, en alçak adamı odur!

Tek bir yakınımı işe koymuşsam, tek bir ihalenin peşinde koşmuşsam… İşe giren o yakınım iki cihanda zebanim olsun. Peşinde koştuğum o ihale sonum olsun…

Sanki aç susuz oturuyorum! Avucumu açmışım ki birileri bahşiş versin! Herkes yazdıklarımı eleştirebilir, beğenmeyebilir… Ancak her kim belden aşağı vurursa misliyle mukabele etmeyen namert olsun! İftira atanı da Rabbim kahretsin…

*****

Sakinleştirici etkisini kaybetmeye başladı. Hafif bir titreme aldı beni! Klavyenin tuşlarına basacak takatim kalmadı…

Annneeeee, baabaaaaa…. Beni savcılığa vereceklermiş! (Tırsan yazar hali!)

Bakmadan Geçme