BEN ONUN KİM OLDUĞUNU BİLİYORUM
Uzun zamandır hikâye anlatmıyordum
Uzun zamandır hikye anlatmıyordum. Son yazımda dört kelebeğin hikayesini anlattım. Sizlerden gelen olumlu tepkilere bakınca aslında aklı başında insanların kısır tartışmalardan çok da haz etmediğini gördüm. Zaten mecbur kalmadıkça polemiğe girmeyeceğime dair sizlere söz vermiştim.
İnternette gezinirken mi okudum, yoksa birisinden mi dinledim, hatırlamıyorum. Müellifi her kimse, hakkını helal etsin.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde… FETÖ'cü develer telldigerığı bırakıp mağdur edebiyatı yaparken, pireler kuaför iken… Madem herkes masum, acaba ninem FETÖ'cü müdür diye beşiğini şüpheli bir şekilde tıngır mıngır sdigerar iken sevimli, tonton bir amca varmış…
Hikyemizin kahramanı amca, boynunda bordo beyaz atkısıyla karşıdan karşıya geçerken kendisine araba çarpmış. Apar topar hastaneye kaldırmışlar. Görünürde herhangi bir kırık veya ciddi bir yaralanma yokmuş. Şükür ki amcanın durumu iyiymiş.
Amca tedirgin bir şekilde hemşirelere acele etmelerini, işinin olduğunu söylemiş ve röntgene gerek olmadığını belirtmiş. Hemşireler tetkiklerin yapılması gerektiğini söyledikten sonra amcanın bu kadar acele etmesine sebep olan işini merak etmişler.
Amca, eşinin huzurevinde kaldığını, her sabah birlikte kahvaltı ettiklerini söylemiş. Bunun üzerine hemşireler eşine haber vereceklerini ve gecikmesinin sebebini anlatacaklarını söylemişler.
Amca üzgün bir şekilde eşinin Alzheimer hastası olduğunu, hiçbir şeyden anlamadığını, hatta kendisini bile tanımadığını söylemiş.
Hemşireler çok üzülmüşler ama hayretlerini de saklayamamışlar. Amcaya sormuşlar;
'Madem eşiniz sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?'
Yaşlı amca cevap vermiş; 'Ama ben onun kim olduğunu biliyorum!'
*****
Biz maalesef bu ülkede kimin kim olduğunu, nelerin yaşandığını çok çabuk unutuyoruz. Fazla değil, yaklaşık yüz gün önce sabaha kadar nöbet tutuyorduk. Vatanımız, milletimiz, ailelerimiz için kaygılıydık.
Tamı tamına 241 şehit ve binlerce gazimiz oldu. İnsanların bedenleri parçalandı. Masum kadınların başları bedenlerinden koptu…
Bugünse bir mağduriyet edebiyatıdır almış yürüyor. O alçak darbe/işgal girişimini yapanların oyununa geldiğimizin farkında değiliz.
Geçen hafta çıktığı bir programda Sayın Valimiz açıkladı. Yetmiş kişinin üzerinde insanın şikyeti haklı bulunmuş ve görevlerine iade edilmiş. Orada Sayın Valimiz manidar bir ifade kullandı; 'Hiçbirinizin haberi bile yok!'
Yani devlet mağduriyetlere dikkat ediyor ama işin bu boyutuna kimse dikkat çekmiyor demek istedi. Kurunun yanında yaş yanmasın ama görüyoruz ki devlet zaten mümkün olduğu kadar dikkat ediyor.
*****
Mağdurlar var mıdır? Muhakkak ki vardır…
Devlet özen gösteriyor mu? Belli ki gösteriyor…
Mağdur edebiyatı yaparak o alçak geceyi yaşatanlar unutturulmaya çalışılıp soruşturmalar itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor mu? Hem de çok ustaca…
Ama ben, ne o alçak sahte vaizi unuttum, ne de yapmak istediklerini! Ben onun kim olduğunu biliyorum.
Sonrası Rabbimin takdiri de, şükür bugün Alzheimer değilim!
İnternette gezinirken mi okudum, yoksa birisinden mi dinledim, hatırlamıyorum. Müellifi her kimse, hakkını helal etsin.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde… FETÖ'cü develer telldigerığı bırakıp mağdur edebiyatı yaparken, pireler kuaför iken… Madem herkes masum, acaba ninem FETÖ'cü müdür diye beşiğini şüpheli bir şekilde tıngır mıngır sdigerar iken sevimli, tonton bir amca varmış…
Hikyemizin kahramanı amca, boynunda bordo beyaz atkısıyla karşıdan karşıya geçerken kendisine araba çarpmış. Apar topar hastaneye kaldırmışlar. Görünürde herhangi bir kırık veya ciddi bir yaralanma yokmuş. Şükür ki amcanın durumu iyiymiş.
Amca tedirgin bir şekilde hemşirelere acele etmelerini, işinin olduğunu söylemiş ve röntgene gerek olmadığını belirtmiş. Hemşireler tetkiklerin yapılması gerektiğini söyledikten sonra amcanın bu kadar acele etmesine sebep olan işini merak etmişler.
Amca, eşinin huzurevinde kaldığını, her sabah birlikte kahvaltı ettiklerini söylemiş. Bunun üzerine hemşireler eşine haber vereceklerini ve gecikmesinin sebebini anlatacaklarını söylemişler.
Amca üzgün bir şekilde eşinin Alzheimer hastası olduğunu, hiçbir şeyden anlamadığını, hatta kendisini bile tanımadığını söylemiş.
Hemşireler çok üzülmüşler ama hayretlerini de saklayamamışlar. Amcaya sormuşlar;
'Madem eşiniz sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?'
Yaşlı amca cevap vermiş; 'Ama ben onun kim olduğunu biliyorum!'
*****
Biz maalesef bu ülkede kimin kim olduğunu, nelerin yaşandığını çok çabuk unutuyoruz. Fazla değil, yaklaşık yüz gün önce sabaha kadar nöbet tutuyorduk. Vatanımız, milletimiz, ailelerimiz için kaygılıydık.
Tamı tamına 241 şehit ve binlerce gazimiz oldu. İnsanların bedenleri parçalandı. Masum kadınların başları bedenlerinden koptu…
Bugünse bir mağduriyet edebiyatıdır almış yürüyor. O alçak darbe/işgal girişimini yapanların oyununa geldiğimizin farkında değiliz.
Geçen hafta çıktığı bir programda Sayın Valimiz açıkladı. Yetmiş kişinin üzerinde insanın şikyeti haklı bulunmuş ve görevlerine iade edilmiş. Orada Sayın Valimiz manidar bir ifade kullandı; 'Hiçbirinizin haberi bile yok!'
Yani devlet mağduriyetlere dikkat ediyor ama işin bu boyutuna kimse dikkat çekmiyor demek istedi. Kurunun yanında yaş yanmasın ama görüyoruz ki devlet zaten mümkün olduğu kadar dikkat ediyor.
*****
Mağdurlar var mıdır? Muhakkak ki vardır…
Devlet özen gösteriyor mu? Belli ki gösteriyor…
Mağdur edebiyatı yaparak o alçak geceyi yaşatanlar unutturulmaya çalışılıp soruşturmalar itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor mu? Hem de çok ustaca…
Ama ben, ne o alçak sahte vaizi unuttum, ne de yapmak istediklerini! Ben onun kim olduğunu biliyorum.
Sonrası Rabbimin takdiri de, şükür bugün Alzheimer değilim!