BATI'NIN MEDENİYET ALGISI
Son yüz elli yıldır hem büyük bir hayranlık duyduğumuz, hem de kurtuluşumuz olarak gördüğümüz batılılaşma serüveni
Son yüz elli yıldır hem büyük bir hayranlık duyduğumuz, hem de kurtuluşumuz olarak gördüğümüz batılılaşma serüveni; Batı'nın Türkiye'ye bakışı, Filistindeki İsrail zulmüne yaklaşımı ve Suriyeli Mültecilerin dışlanması dikkate alınarak yeniden gözden geçilmesi gereken bir serüvendir.
Her gün ya bir Filistinli çocuğun ya Filistinli başörtülü genç kızın ya da Filistinli yaşlı bir annenin katledildiği bu günlerde Batı yine sessizliği koruyor hatta İsrail'den yana tavır alıyor. Batılı ülkeler yıllardır PKK terör örgütüne sırf Türkiye kendi bölgesinde küresel güç olmasın ekonomisin büyük bir bölümünü terörle mücadeleye aktarsın diye destek veriyor. Batı'da son yıllarda yükselen değerin ırkçılık olduğunu da unutmayalım.
Batılılaşma kavramını; insan hakları, demokrasi, bilimsel ve teknolojik gelişmeler açısından Batı'nın geldiği nokta olarak bir parça izah edecek olursak, Batı'nın uygulamalar ve davranışlar açısından bu kavramlarla pek de uyuştuğunu söyleyemeyiz.
Son yüz elli yıldır dünyadaki birçok bölge, Batı'nın bir şekilde işgali altındadır. İşgal edilemeyen bölgeler ise entrikalarla parçalanıp küçük devletçikler haline getirilerek kontrol altında tutulmaya çalışılmaktadır. İşgal edilen, sömürülen yerlerde o kadar büyük insan hakları ihldigereri yapılıyor ki; bunları ifade etmek için sözler bile utancından kelimeleşmiyor, kavramlaşmıyor. Geçmişte Yunanlıların Anadolu'da, İngilizlerin Hindistan'da, Afganistan'da, İtalyanların Libya'da, Fransızların Cezayir'de yaptıklarıyla, bu gün Amerikanın Irak'ta, Afganistan'da, Somali'de, İsrail'in Filistin'de, Lübnan'da, Rusya'nın Suriye'de yaptıkları arasında sadece tarih dilimi açısından fark var. Öldürülen çocuklar aynı, tecavüz edilen kadınlar aynı. İşin garip yanı Batı bütün bu acımasız tavrını demokrasi , barış ve medeniyet adına ortaya koyduğunu ifade ediyor.
Peki Batı'da medeniyet varsa; yani insan hakları, demokrasi, eşitlik, adalet varsa bu zulümleri uzaylılar mı kendilerine Batılı süsü vererek yapıyorlar. Ve işin bir başka ilginç yanı bütün bu zulüm ve işgdigerer çoğunlukla neden İslam coğrafyalarında tezahür ediyor?
Burada açıkça ortaya konması gereken bir gerçek var. O da Batı'nın, tarihin hiçbir döneminde savaşsız ve düşmansız kalmadığı gerçeğidir. Batı tarihin her döneminde kendine bir düşman yaratmıştır. Başka coğrafyalarda düşman bulamamışsa kendisiyle savaşmıştır. Ve anlaşılan odur ki bu gün Batı kendisine İslam medeniyetini düşman olarak seçmiştir. Esasen bu düşmanlık satır aralarında zaman zaman ifade de edilmiştir. Amerikalı eski başkanlardan birinin ' haçlı savaşlarının intikamı alınmaktadır' ifadesi, İtalyan eski başbakanının 'İslam bir medeniyet değildir' ifadesi ve İskandinav ülkelerinde Peygamberimiz hakkındaki çirkin karikatür ve ifadeler aslında adı konmamış medeniyetler çatışmasıdır, savaşıdır.
Bu çok mu büyük bir iddia olur bilmem ama Batı'nın bu ' tek dişi kalmış canavar medeniyeti! gün geçtikçe sona doğru yaklaşıyor kanaatimce. Ufukta ABD'deki her eyaletin ayrı bir devlete dönüştüğü, Avrupa Birliğinin başında güçlü bir Türkiye'nin olduğu günler çok da uzak değil gibi. Gelecek tasarımcılığı yapmayalım ama ufukta İslam medeniyetinin dünyaya hakim olduğu günlerin yakın gelecekte olacağının temenniden öte bir realitesinin olduğuna inananlardanız. Batı'yı ayakta tutan bilmem kaç trilyon dolar İslam sermayesinin Türkiye ve diğer İslam ülkelerine yönlendirildiği ve Batı'nın artık yavaş yavaş Müslümanlara koyduğu seyahat kotaları sebebiyle Müslümanların Batı'nın gerçek yüzüyle karşılaşmaları sonucu kendi coğrafyalarını tercih etmeleri gibi verilerden hareket ederek ve dünyadaki diğer gelişmeleri ve olup biteni doğru okursak bu sonucu çıkarmamız pek ala mümkün.
Bir kısım aydınımız tarafından üstünlüğü ısrarla vurgulanan Batı medeniyetinin, bir çok milletin kan ve gözyaşı üzerine bina edildiği gerçeği güneşin balçıkla sıvanamayacağı gerçeği kadar açıktır artık.
Ülkemizdeki 1 kasım 2015 seçimlerinden sonra milletimizin güçlü bir iktidar tercihi yapması, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı gerçeğini Batı'nın yüzüne bir Osmanlı tokadı gibi indirmiştir.
Her gün ya bir Filistinli çocuğun ya Filistinli başörtülü genç kızın ya da Filistinli yaşlı bir annenin katledildiği bu günlerde Batı yine sessizliği koruyor hatta İsrail'den yana tavır alıyor. Batılı ülkeler yıllardır PKK terör örgütüne sırf Türkiye kendi bölgesinde küresel güç olmasın ekonomisin büyük bir bölümünü terörle mücadeleye aktarsın diye destek veriyor. Batı'da son yıllarda yükselen değerin ırkçılık olduğunu da unutmayalım.
Batılılaşma kavramını; insan hakları, demokrasi, bilimsel ve teknolojik gelişmeler açısından Batı'nın geldiği nokta olarak bir parça izah edecek olursak, Batı'nın uygulamalar ve davranışlar açısından bu kavramlarla pek de uyuştuğunu söyleyemeyiz.
Son yüz elli yıldır dünyadaki birçok bölge, Batı'nın bir şekilde işgali altındadır. İşgal edilemeyen bölgeler ise entrikalarla parçalanıp küçük devletçikler haline getirilerek kontrol altında tutulmaya çalışılmaktadır. İşgal edilen, sömürülen yerlerde o kadar büyük insan hakları ihldigereri yapılıyor ki; bunları ifade etmek için sözler bile utancından kelimeleşmiyor, kavramlaşmıyor. Geçmişte Yunanlıların Anadolu'da, İngilizlerin Hindistan'da, Afganistan'da, İtalyanların Libya'da, Fransızların Cezayir'de yaptıklarıyla, bu gün Amerikanın Irak'ta, Afganistan'da, Somali'de, İsrail'in Filistin'de, Lübnan'da, Rusya'nın Suriye'de yaptıkları arasında sadece tarih dilimi açısından fark var. Öldürülen çocuklar aynı, tecavüz edilen kadınlar aynı. İşin garip yanı Batı bütün bu acımasız tavrını demokrasi , barış ve medeniyet adına ortaya koyduğunu ifade ediyor.
Peki Batı'da medeniyet varsa; yani insan hakları, demokrasi, eşitlik, adalet varsa bu zulümleri uzaylılar mı kendilerine Batılı süsü vererek yapıyorlar. Ve işin bir başka ilginç yanı bütün bu zulüm ve işgdigerer çoğunlukla neden İslam coğrafyalarında tezahür ediyor?
Burada açıkça ortaya konması gereken bir gerçek var. O da Batı'nın, tarihin hiçbir döneminde savaşsız ve düşmansız kalmadığı gerçeğidir. Batı tarihin her döneminde kendine bir düşman yaratmıştır. Başka coğrafyalarda düşman bulamamışsa kendisiyle savaşmıştır. Ve anlaşılan odur ki bu gün Batı kendisine İslam medeniyetini düşman olarak seçmiştir. Esasen bu düşmanlık satır aralarında zaman zaman ifade de edilmiştir. Amerikalı eski başkanlardan birinin ' haçlı savaşlarının intikamı alınmaktadır' ifadesi, İtalyan eski başbakanının 'İslam bir medeniyet değildir' ifadesi ve İskandinav ülkelerinde Peygamberimiz hakkındaki çirkin karikatür ve ifadeler aslında adı konmamış medeniyetler çatışmasıdır, savaşıdır.
Bu çok mu büyük bir iddia olur bilmem ama Batı'nın bu ' tek dişi kalmış canavar medeniyeti! gün geçtikçe sona doğru yaklaşıyor kanaatimce. Ufukta ABD'deki her eyaletin ayrı bir devlete dönüştüğü, Avrupa Birliğinin başında güçlü bir Türkiye'nin olduğu günler çok da uzak değil gibi. Gelecek tasarımcılığı yapmayalım ama ufukta İslam medeniyetinin dünyaya hakim olduğu günlerin yakın gelecekte olacağının temenniden öte bir realitesinin olduğuna inananlardanız. Batı'yı ayakta tutan bilmem kaç trilyon dolar İslam sermayesinin Türkiye ve diğer İslam ülkelerine yönlendirildiği ve Batı'nın artık yavaş yavaş Müslümanlara koyduğu seyahat kotaları sebebiyle Müslümanların Batı'nın gerçek yüzüyle karşılaşmaları sonucu kendi coğrafyalarını tercih etmeleri gibi verilerden hareket ederek ve dünyadaki diğer gelişmeleri ve olup biteni doğru okursak bu sonucu çıkarmamız pek ala mümkün.
Bir kısım aydınımız tarafından üstünlüğü ısrarla vurgulanan Batı medeniyetinin, bir çok milletin kan ve gözyaşı üzerine bina edildiği gerçeği güneşin balçıkla sıvanamayacağı gerçeği kadar açıktır artık.
Ülkemizdeki 1 kasım 2015 seçimlerinden sonra milletimizin güçlü bir iktidar tercihi yapması, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı gerçeğini Batı'nın yüzüne bir Osmanlı tokadı gibi indirmiştir.