BATI(L) VE TERÖRE DESTEK
Terör örgütü ile arasına mesafe koyamayan ve teröristlere açıktan destek olan HDP'li yöneticilere yapılan operasyonlar sonrası Avrupa Parlame
Terör örgütü ile arasına mesafe koyamayan ve teröristlere açıktan destek olan HDP'li yöneticilere yapılan operasyonlar sonrası Avrupa Parlamentosu ve AB ülkelerinden gelen tepkiler bizi hiç şaşırtmadı. Artık teröre eskisi gibi gizliden değil, açıktan destek olmaya başladılar. Neden FETÖ'yü iade etmiyor ABD? Peki, neden resmi olarak terör örgütü kabul ettikleri PKK ve uzantılarına destek oluyor AB?
Bu sorunun cevabı gayet açık; Türkiye'nin güçlenmesini ve dünyada söz sahibi bir ülke konumuna gelmesini istemiyorlar. Çünkü Avrupa birliği güç kaybediyor. Siyaset boşluk kabul etmez. Birileri güç kaybederken diğerleri güçlenecektir. Bu, tarih boyunca hep böyle olmuştur. Osmanlı, son dönemlerinde zayıflarken, Avrupa Ülkeleri Rönesans ve Reform hareketlerinin başat rol üstlendiği bir Aydınlanma Çağı ile yükseliş trendine girmişlerdi. Hasta adam olarak nitelendirdikleri Osmanlı Devleti yıkılınca bölgede istedikleri gibi at koşturan ABD ve Avrupa Ülkeleri, sömürdükleri Afrika ve Ortadoğu ülkelerinin sırtından zenginleştikçe zenginleştiler. Bu zenginliği kimseyle paylaşmak istemiyorlardı. Lozan Antlaşması ile tüm isteklerini kabul ettirdikleri Türkiye Cumhuriyeti onlar için bir tehlike olmaktan uzaktı. Türkiye Cumhuriyeti'nin büyümesini ve gelişmesini istemiyorlardı. Bunun için ne gerekiyorsa da yapıyorlardı. ABD ve NATO destekli darbeler ile ülkemizin gelişim süreçleri hep akamete uğratıldı. 1960, 1971, 1980 ve 1997'de başarıya uğrayan bu darbeler ile ülkenin ayağa kalkmasını engellediler. Daha uzun yıllar bunun böyle devam edeceğini düşünüyorlardı. Fakat yanıldılar. Kendileri yaşlandıkça Türkiye gençleşti. Kendileri durakladıkça Türkiye ilerledi. AB dağılma sürecine girdi. AB can çekişiyor. İngiltere'nin Brexit kararı sonrası çatırdayan birlik Trump'ın seçilmesi ile iyice dağılma aşamasına geldi. En yakınlarındaki büyüyen Türkiye onlar için en büyük tehlike. Son girişimleri olan 15 Temmuz 2016 darbesi halkın büyük ve ferasetli direnişiyle bir gecede geri püskürtüldü ve amaçları boşa çıkarıldı. Amaçları yine aynıydı; Türkiye büyümesin, hep bizim sözümüzü dinlesin, hep bizden talimat alsın ve 40 yıldır beklettiğimiz AB kapısında beklemeye devam etsin, dış gelişmelerde bizim belirlediğimiz rotanın dışına çıkmasın, üretim yapmasın bizden satın alsın vs… Ama artık insanımız uyandı. Büyüyen ve söz sahibi olan ülkesine sahip çıktı. Bilinçlenen milletimiz bu ülkede bir daha darbe yapılamayacağını tüm dünyaya ilan etti. Düşmanın planını bozdu. Darbe başarısız olunca sus pus oldu tüm Batı. AB sessizliğe gömüldü. ABD, biz bunu bir oyun zannettik dedi. Halbuki biliyoruz ki darbenin arkasında ABD ve NATO vardı. Arık Batı için darbe seçeneği, 15 temmuzdaki şanlı direniş ile rafa kalkmış gibi görünüyor.
Darbeden bekledikleri sonuç çıkmayınca tekrar teröre sarıldılar. PKK, PYD, YPJ, DAEŞ, DHKPC ne varsa sahaya sürüyorlar. HDP'nin grup toplantısına Büyükelçilerini göndererek bize gözdağı veriyorlar. Teröristleri ülkelerine kabul ederek açıktan teröre destek oluyorlar. Türkiye'yi AB'ne almamakla tehdit ediyorlar. Ok yaydan çıktı bir kere. Ne yapsanız da Türkiye yolundan dönmeyecek.
Bu sorunun cevabı gayet açık; Türkiye'nin güçlenmesini ve dünyada söz sahibi bir ülke konumuna gelmesini istemiyorlar. Çünkü Avrupa birliği güç kaybediyor. Siyaset boşluk kabul etmez. Birileri güç kaybederken diğerleri güçlenecektir. Bu, tarih boyunca hep böyle olmuştur. Osmanlı, son dönemlerinde zayıflarken, Avrupa Ülkeleri Rönesans ve Reform hareketlerinin başat rol üstlendiği bir Aydınlanma Çağı ile yükseliş trendine girmişlerdi. Hasta adam olarak nitelendirdikleri Osmanlı Devleti yıkılınca bölgede istedikleri gibi at koşturan ABD ve Avrupa Ülkeleri, sömürdükleri Afrika ve Ortadoğu ülkelerinin sırtından zenginleştikçe zenginleştiler. Bu zenginliği kimseyle paylaşmak istemiyorlardı. Lozan Antlaşması ile tüm isteklerini kabul ettirdikleri Türkiye Cumhuriyeti onlar için bir tehlike olmaktan uzaktı. Türkiye Cumhuriyeti'nin büyümesini ve gelişmesini istemiyorlardı. Bunun için ne gerekiyorsa da yapıyorlardı. ABD ve NATO destekli darbeler ile ülkemizin gelişim süreçleri hep akamete uğratıldı. 1960, 1971, 1980 ve 1997'de başarıya uğrayan bu darbeler ile ülkenin ayağa kalkmasını engellediler. Daha uzun yıllar bunun böyle devam edeceğini düşünüyorlardı. Fakat yanıldılar. Kendileri yaşlandıkça Türkiye gençleşti. Kendileri durakladıkça Türkiye ilerledi. AB dağılma sürecine girdi. AB can çekişiyor. İngiltere'nin Brexit kararı sonrası çatırdayan birlik Trump'ın seçilmesi ile iyice dağılma aşamasına geldi. En yakınlarındaki büyüyen Türkiye onlar için en büyük tehlike. Son girişimleri olan 15 Temmuz 2016 darbesi halkın büyük ve ferasetli direnişiyle bir gecede geri püskürtüldü ve amaçları boşa çıkarıldı. Amaçları yine aynıydı; Türkiye büyümesin, hep bizim sözümüzü dinlesin, hep bizden talimat alsın ve 40 yıldır beklettiğimiz AB kapısında beklemeye devam etsin, dış gelişmelerde bizim belirlediğimiz rotanın dışına çıkmasın, üretim yapmasın bizden satın alsın vs… Ama artık insanımız uyandı. Büyüyen ve söz sahibi olan ülkesine sahip çıktı. Bilinçlenen milletimiz bu ülkede bir daha darbe yapılamayacağını tüm dünyaya ilan etti. Düşmanın planını bozdu. Darbe başarısız olunca sus pus oldu tüm Batı. AB sessizliğe gömüldü. ABD, biz bunu bir oyun zannettik dedi. Halbuki biliyoruz ki darbenin arkasında ABD ve NATO vardı. Arık Batı için darbe seçeneği, 15 temmuzdaki şanlı direniş ile rafa kalkmış gibi görünüyor.
Darbeden bekledikleri sonuç çıkmayınca tekrar teröre sarıldılar. PKK, PYD, YPJ, DAEŞ, DHKPC ne varsa sahaya sürüyorlar. HDP'nin grup toplantısına Büyükelçilerini göndererek bize gözdağı veriyorlar. Teröristleri ülkelerine kabul ederek açıktan teröre destek oluyorlar. Türkiye'yi AB'ne almamakla tehdit ediyorlar. Ok yaydan çıktı bir kere. Ne yapsanız da Türkiye yolundan dönmeyecek.