Az dikkatsizlik, çok eleştiri

İlimizde 24 Ocak 2020 tarihinde yaşanan depremden sonra devletin tüm kurumlarıyla başlattıkları çalışmaları yok saymak, küçümsemek ve faydadan uzak görmek çok insaflı ve vicdanlı bir yaklaşım olmaz.

TAKİP ET

Gerçek şu ki devlet, belki de bugüne kadar “baba” vasfını ve şefkatini en güçlü olarak Elazığ depremimde gösterdi.


1999 depremini yaşayanlar ya da yazanlardan öğrendiklerimize bakarsak, bugün gelinen noktada devlet gerçekten babalığını da devletliğini de fazlasıyla yapmıştır.
Ancak bu kadar hizmete, akıtılan onca paralara rağmen neden ve hala eleştiri alınıyor diye bir bakmak lazım.


Eleştirileri sırf muhalefet olsun, muhalif duruş sergilensin diye yapanları ayırıyoruz. Bu tipleri asla memnun edemezsiniz zaten. Evlerini sırça köşklerden de yapsanız onlar memnun ve hoşnut olmazlar. Ve bu tipler asla mutlu da olamazlar.


Ancak hiçbir önyargısı olmayan ve gördüğü yanlış ve eksiklikleri vicdanının sesini dinleyerek yapanların eleştirilerini dikkate almak lazım gelir diye düşünür buna inanırız.
Bu tip eleştiri yapanları dinleyin göreceksiniz ki yapılan yüzlerce güzel işten sadece birkaç tanesine eleştiri getirecektir. Ve bu eleştiriler ne yazık ki küçük bir müdahale ile çözülebilecek sorunlardır. Ve yine bu eleştiri konusu yapılan mevzulardan ne ilgili Bakanın ne de Cumhurbaşkanının bilgisi vardır.


Ne diyor vatandaş, evler küçük, balkonlar sembolik, koridorlar dar, iki kanepe sığmıyor, malzeme kalitesiz dış cephe köhne ve silik.
Ne diyor vatandaş, orta hasar demek, riskli binalarda oturun demek. Biz yorgun evlerimizi yenilemek istiyoruz ama buna maddi gücümüz yok. Hak sahipliği kapsamında bizler de kredi verilsin ki hem bu binalardan kurtulalım hem de yeni bir şehir kurulsun.


Şimdi bunlar haksız eleştiriler mi? Elbette hayır. Peki, bunlar proje aşamasında öngörülüp giderilemeyecek hatalar mı? Elbette buna da hayır. Peki, vatandaşın kendi evini kendi yerinde dönüştürmesine verilecek uzun vadeli kredi devlete çok mu yük? Elbette hayır..


O zaman sorun ne? Sorun masa başında oturup, on yıllardan beri uygulanan projeleri illerin sosyo-ekonomik şartlar ve yaşam standartlarını hesap etmeden şehirlere dayatan TOKİ mühendisleri.


Sorun, problem çözme yerine mevcut yasaların köhne maddeleri arasında sıkışıp, çözümsüzlüğü çözüm diye sunan eski Türkiye'den kalma ufuksuz bürokratlar..
Devlet bu kadar para harcıyor, vatandaş bin bir umut ve ödeyeceği paraya göre aldığı eve bakıyor memnun olmuyor, olamıyor.


Devlet, harcadığı ve para ve emeğin, vatandaşta karşılık bulan memnuniyetsizliğe mi yansın yoksa kendisini bu konuma sokan ve oturduğu yerden kalkıp şöyle etrafındaki yapılara bakıp onlardan feyz almayan mühendisin aymazlığına mı yansın.


Söylememiz o ki, devletimiz her şeyin en güzelini vatandaşına yapmayı istiyor ve bunun adımlarını atıyor. Ancak mutfaktaki vizyonsuz teknik elemanların ve bürokratların aymazlığı ile vatandaşını memnun edememenin de acı tecrübelerini yaşıyor.


Umarız Sayın Cumhurbaşkanımıza bu konudaki eleştirilerde ilettirilir ve TOKİ, kendine bir çeki düzen verir. Ve hatta belki yeniden bir vizyoner başkan ve yönetime kavuşur.

Bakmadan Geçme