AŞÇILIK BİR SANATTIR
GÜLŞAH ALTAŞ/Elazığ'ın nezih mekanlarından olan Garnish Brasseria mutfağının kapılarını Hakimiyet Gazetesi okurları için açtı
GÜLŞAH ALTAŞ/Elazığ'ın nezih mekanlarından olan Garnish Brasseria mutfağının kapılarını Hakimiyet Gazetesi okurları için açtı. Keyifli bir sohbet eşliğinde mesleğinin sırlarını bizimle paylaşan 17 yıllık Şef Aşçı İsmail Can, Elazığ'ın yemek kültürüyle ilgili ise, “100-150 çeşit lezzete sahip olan Elazığ daha iyi yerde olmayı hak ediyor” dedi.
Türkiye Aşçılar ve Pastacılar Konfederasyonu Yönetim Kurulu (TAŞPAKO) üyesi olan, aynı zamanda uluslararası yarışmalarda jüri üyeliği yapan ve yaklaşık bir senedir Garnish Brasseria'da sanatını icra eden Elazığlı Şef Aşçı İsmail Can, Elazığ'ın mutfak kültüründe hak etmediği bir yerde olduğunu söyledi. Elazığ deyince sadece sırın ve Harput Köfte'nin akla geldiğinden yakınan Can, cesur teşebbüslerin ve desteklerin olması neticesinde daha popüler bir Elazığ mutfak kültürünün rahatça oluşabileceğini ifade etti.
Mesleğinin zorluğuna dikkat çeken İsmail Can, bu işi aşkla yaptığını ve bir sanat olarak görülmesi gerektiğini belirtti. Mesai kavramı olmayan bu mesleğin daha çok değer görmesi gerektiğini kaydeden Can, aşçıların maalesef yeterli ilgiyi görmediğinden şikayetçi oldu. Günlerce uyumadan çalıştığını anlatan Can, her şeye rağmen işini sevdiğini ve büyük bir aşkla yaptığını, insanların da aşçılara olan bakış açılarını değiştirmesi gerektiğini ifade etti.
Bu sektörden kişisel beklentisini bizimle paylaşan Can, “Tek ödülümüz müşteriye gönderdiğimiz tabak ve o tabaktan gelen tebessüm, teşekkürdür” dedi.
*** İsmail bey öncelikle üyesi bulunduğunuz TAŞPAKO hakkında bilgi verir misiniz?
7 ayrı bölgede kurulmuş federasyonlarımız bulunuyor. Her bölgenin illerinde de derneklerimiz mevcut. Hedefimiz 81 ilde 81 dernek kurmak. Bu hedefimize her geçen gün adım adım yaklaşıyoruz. Şu anda 56 ilde oluşumumuzu tamamlamış bulunmaktayız. Elazığ'da da derneğimiz 7-8 ay önce kuruldu ve çeşitli faaliyetlerde bulunduk. Bolu'ya gittik ve orada 55 ilin katıldığı adeta yöresel şov yapıldı. Derneklerin kuruluş amaçlarından en önemlisi kendi mutfaklarını tanıtmak. Osmanlı ve Türk mutfağı yavaş yavaş yok olmaya başladı ve diğer ülkelerin mutfağını daha çok benimsemeye başladık. Yaptığımız çalışmalarda yöresel yemekler üzerinde duruyoruz.
*** Elazığ mutfağını tanıtmaya yönelik çalışmalarınız var. En son yakın zamanda Malatya'da bir etkinliğe katıldınız. Bununla ilgili bilgi verir misiniz?
Bahsettiğiniz etkinlik derneğimizin Malatya şubesinin üstlenmiş olduğu bir etkinlikti. Biz de federasyon olarak, Doğu Anadolu Bölgesi'nde bulunan dernekler olarak buna destek verdik. Her il kendisinin mutfağına ait yemekler yaparak, tanıtımını yaptı. Daha sonra oraya gelen Down Sendromlu çocuklarla yemek yaptık. Onlar da çok mutlu oldular ve onların gülümsemesi her şeye bedeldi.
*** Bu anlamda ileri dönemde projeleriniz, planlarınız var mı?
Bizim öncelikli amacımız burada tutunabilmek. Derneğimiz kuruldu ama maalesef yeterli desteği alamıyoruz. Oysa batıda çok daha kolay. Sektörün içinde bulunan herkes size sponsor olmak için uğraş veriyor. Ama maalesef doğuda böyle bir şey söz konusu değil. Kimin yanına gidiyorsanız olumsuz tepkiyle karşılaşıyorsunuz.
*** Ünlü bir aşçısınız ve TAŞPAKO üyesisiniz. Ancak doğuda, özellikle ilimizde hak ettiğiniz değeri göremiyor musunuz?
Ben 16-17 yıldır İstanbul'daydım ve yaklaşık 1 yıldır Elazığ'a geldim. Ancak ne yazık ki burada aşçılara pek bir saygı yok. Ancak dışarıda, batıda öyle değil. Elazığ'da bir lahmacuncu ve kebapçı tutturulmuş gidiyor, şeflere, aşçılara bir saygı duyulmuyor. Oysa bizim yaptığımız bir sanattır ve bizler de birer sanatçıyız. Nasıl ki sanatçılara saygı duyuluyorsa aşçılara da duyulması lazım.
*** Elazığ'da aşçılık, sizin de belirttiğiniz gibi sadece lahmacun ve pideyle sınırlı kalmasından dolayı gelişmiyor olabilir mi?
Evet bundan kaynaklanıyor. Örneğin kebapçıya gidiyorsunuz sadece kebap veriyor, bir çorba yapamıyor. Lahmacuncuda, lahmacunun başına üç adam koyuyor. Birisi sadece açıyor, biri harcını yapıyor, biri fırına atıyor. Ama şimdi biz deniz mahsüllerinden tutun fırıncılık, ekmekçilik, pastacılık olsun hepsini yapıyoruz. Ücretlere bakıyorsunuz bir lahmacuncu ya da dönerci 3 bin lira maaş alıyor. Aşçıya bakıyorsunuz, her şeyi biliyor, bilgisi yüksek, potansiyeli daha fazla onun kadar kazanamıyor. Elazığ'da böyle bir sorun da var.
*** Bir şef veya aşçı olabilmek için ne kadar süre gerekiyor?
Şef olmak ayrı bir şeydir, kişiye özgüdür. Ama bir usta olabilmek için en az 10 yılı mutfakta geçirmek gerekiyor. Biz bu konuyu seminerlerimizde de dile getiriyoruz. Bir tava sdigerayan, iki-üç tane yemek öğrenen hemen kendisine şef diyor. Oysa mesleğimiz yeniliklere açık ve her geçen gün yeni şeyler öğreniyorsunuz. Kendi ülkenizden veya diğer ülkelerin mutfağından değişik şeyler öğreniyor ve kendinizi her geçen gün geliştiriyorsunuz.
*** Batıda aşçılar eğitime çok önem veriyor hatta yurt dışında eğitimler alıyor. Elazığ'da ise durum tam tersi. Sizlerin eğitime yönelik çalışmaları olacak mı?
Dernek olarak Eğitim Mutfağı kurma hayalimiz var. Bunun için belirli bir bütçe oluşturmamız gerekiyor. İleriki zamanda Eğitim Mutfağı kurup bu mesleği öğrenmek isteyen gençlerimize eğitimler vereceğiz. Aşçılık popüler bir meslek olmaya başladı ve güzel paralar kazanılabiliyor. Elazığ'daki gençlerimiz için de bu fırsatı yaratmak istiyoruz.
*** Biraz da mesleğinizin zorluklarından bahseder misiniz?
Bizim mesleğimiz oldukça stresli. Sonuçta hizmet sektöründeyiz. Mutfakta bulunan elemanları idare etmek, düzenlenen reçetelere göre yemeklerin hazırlanması, müşteri memnuniyeti tamamen kompleks bir iştir. Şef aşçıların tatil günleri, bayram izinleri yoktur. Günü geliyor mesai saatleriniz günlük 13-14 saate kadar çıkabiliyor. Benim hiç eve gitmediğim günler de olmuştur. Ama güzel yanları da var elbette.
*** Bir yörenin yemeğini tadabilmek için sırf bu yönde turlar düzenleniyor. Elazığ, insanları çekebilecek böylesi bir potansiyele sahip mi?
Yapılan araştırmaya göre Elazığ'ın 150 çeşit yemeği var ancak bu listede mıhlama da var. Oysa mıhlama Karadeniz yöresine aittir. Yapılması gereken unutulmuş yemekleri gün yüzüne çıkarabilmek. Gerekli çalışmalar ve araştırmalar yapılırsa Elazığ mutfağı da marka olabilir. Derneğimizin de bu anlamda bir projesi var. Hatta bir televizyon programıyla anlaşıp, köy köy dolaşarak eski insanlardan yemek tarifleri alarak kayıtlara geçirmek istiyoruz. Tabi bunları modern mutfağa da uyarlamayı düşünüyoruz.
*** Sizce Türk mutfağı, dünya mutfağının neresinde?
Şu anda çok gerisindeyiz. Ama Dünya Şefler Birliği diye bir oluşum var. Fransız mutfağı, İtalyan mutfağı, Japon mutfağı, Çin mutfağı kendini tanıttı, Kore mutfağı kendini tanıtıyor. Ama 2020'den sonra Türk Mutfağı'nın, bir numaralı sıraya yükseleceğine dair açıklamalar yaptılar. O yüzden bu yöresel mutfakların üzerinde durursak çok daha güzel yerlere gelecek. Çünkü daha burada Türk mutfağı da yokken bir sürü medeniyetler gelmiş geçmiş. Herkesin bıraktığı bir iz var. Dolayısıyla belli bir potansiyel var mutfağımızda. Elazığ'da mesela 100-150 çeşit var am bunun yarısını da silersek 70-80 eder ve her ilden bu kadar yemek olduğunu düşünürsek çok zengin bir mutfak ortaya çıkar. Mesela İtalya'ya gittiğinizde pizza, çeşitli soslar ve makarnadan başka bir şey yok. Ama bizde hamur işinden tutun tatlısına çok şey var. Yani potansiyeli yüksek ama tanıtılmayı bekliyor. Bunun içinde çalışmalar zaten yapılıyor. Özellikle aşçılar, şefler yapıyor ama gereken desteği bulmuyor. Bunun da değeri günü geldiğinde anlaşılacak.
*** Peki bu mesleği seçmek isteyen, sektöre girmek isteyen gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunacaksınız?
Öncelikle bu sektörü sevmeleri lazım. Biraz zor bir meslek, her şeye katlanması lazım. 8 saat mesai kavramı gibi düşünmesinler. Zorluklar çekecekler, zamanla bulaşık da yıkayacaklar. Ama kafa yorması lazım, araştırmacı olması lazım, sürekli araştırıyor olması lazım. Sadece birkaç aşçının üzerinden ya da ona kim öğretiyorsa bununla sınırlı kalmaması gerekir. Şu an bilgi çağındayız videolardan, kitaplardan, internetten araştıracak, gerekirse ustalarına soracak ve sürekli kendini geliştirecek. Ekmeğini de öğrensin, hamurunu da, tatlısını da, tavayı da, pizzayı da, lahmacunu ve kebabı da öğrensin. Bu sektörde ne kadar çok bilgili olursanız o kadar iyi yerlere gelirsiniz, güzel paralar kazanırsınız. Bu yüzden sürekli kendini geliştirmesi lazım.
*** Size göre Elazığ'ın en iddialı olabilecek, öne çıkabilecek yemeği hangisidir?
En çok tanınmış yemeği Elazığ'da kime sorsanız sırın, köfte diyor başka bir şey demiyor. Geçen Malatya'ya gittik orada herkes sırını soruyordu. Demek ki onlar daha çok sevilmiş. Ama daha çok Harput Köfte biliniyor.
*** Son olarak neler söylemek istersiniz?
Bizim tek sıkıntımız, desteğin olmaması. Bir şeyler yapmaya çalışıyoruz, yemek yarışmaları düzenlemeye çalışıyoruz ama mesela otellerin yanına gidiyorsunuz, dışarıdan gelecek bir sürü şef için günlük konaklama istiyorsunuz, konaklama istediğinizde geri çekiyorlar. Oysa Elazığ'ın tanıtımı için önemli. Her şeye para gözüyle bakıyorlar. Sonuçta bu da bir döngü. Otele gelse burada sürecek 2-3 günlük eğitim, etkinlik ya da yarışma tüm Türkiye'de duyulması demek. Çünkü her yöreden, her ilden ister yarışmacı ister jüri olarak insanlar buraya gelecek. Tabii basın da geliyor. Her yerde Elazığ'ın adı anılacak. Bundan gıda sektörü, oteller faydalanacak. Benim yararıma burada hiçbir şey yok. Sadece Elazığ'ın tanıtımı olacak. Elazığ'a bir futbolcu gelince kahraman gözüyle bakıyorlar. Ama aşçı gelince 1-0 yenik başlıyor. Ben burada ne kadar iyi olursam olayım önce kendimi kanıtlayacağım sonra değerim bilinecek. Ama dışarıdan biri geldiği zaman “bu dışarıdan gelmiş” diyorlar ve saygıda kusur edilmiyor. Halbuki belki orada iki ay çalışmıştır ve mazisi, gelecek emaresi yoktur. Ama şöyle diyorlar, ”dışarıdan aşçı getirdik, çok iyi.” Yani dışarıdan gelene farklı bir gözle bakıyorlar. Tabi ki her yerde çok güzel aşçılarımız var. Ama burada değeri bilinmediği için oraya gidiyorlar. Eğer hak ettiği değeri görürlerse eminim onlarda buraya dönecektir. Dönüşlerde başladı zaten, 5-6 kişi geldiler. Ama kalifiye elemanda biraz sıkıntı var.
Türkiye Aşçılar ve Pastacılar Konfederasyonu Yönetim Kurulu (TAŞPAKO) üyesi olan, aynı zamanda uluslararası yarışmalarda jüri üyeliği yapan ve yaklaşık bir senedir Garnish Brasseria'da sanatını icra eden Elazığlı Şef Aşçı İsmail Can, Elazığ'ın mutfak kültüründe hak etmediği bir yerde olduğunu söyledi. Elazığ deyince sadece sırın ve Harput Köfte'nin akla geldiğinden yakınan Can, cesur teşebbüslerin ve desteklerin olması neticesinde daha popüler bir Elazığ mutfak kültürünün rahatça oluşabileceğini ifade etti.
Mesleğinin zorluğuna dikkat çeken İsmail Can, bu işi aşkla yaptığını ve bir sanat olarak görülmesi gerektiğini belirtti. Mesai kavramı olmayan bu mesleğin daha çok değer görmesi gerektiğini kaydeden Can, aşçıların maalesef yeterli ilgiyi görmediğinden şikayetçi oldu. Günlerce uyumadan çalıştığını anlatan Can, her şeye rağmen işini sevdiğini ve büyük bir aşkla yaptığını, insanların da aşçılara olan bakış açılarını değiştirmesi gerektiğini ifade etti.
Bu sektörden kişisel beklentisini bizimle paylaşan Can, “Tek ödülümüz müşteriye gönderdiğimiz tabak ve o tabaktan gelen tebessüm, teşekkürdür” dedi.
*** İsmail bey öncelikle üyesi bulunduğunuz TAŞPAKO hakkında bilgi verir misiniz?
7 ayrı bölgede kurulmuş federasyonlarımız bulunuyor. Her bölgenin illerinde de derneklerimiz mevcut. Hedefimiz 81 ilde 81 dernek kurmak. Bu hedefimize her geçen gün adım adım yaklaşıyoruz. Şu anda 56 ilde oluşumumuzu tamamlamış bulunmaktayız. Elazığ'da da derneğimiz 7-8 ay önce kuruldu ve çeşitli faaliyetlerde bulunduk. Bolu'ya gittik ve orada 55 ilin katıldığı adeta yöresel şov yapıldı. Derneklerin kuruluş amaçlarından en önemlisi kendi mutfaklarını tanıtmak. Osmanlı ve Türk mutfağı yavaş yavaş yok olmaya başladı ve diğer ülkelerin mutfağını daha çok benimsemeye başladık. Yaptığımız çalışmalarda yöresel yemekler üzerinde duruyoruz.
*** Elazığ mutfağını tanıtmaya yönelik çalışmalarınız var. En son yakın zamanda Malatya'da bir etkinliğe katıldınız. Bununla ilgili bilgi verir misiniz?
Bahsettiğiniz etkinlik derneğimizin Malatya şubesinin üstlenmiş olduğu bir etkinlikti. Biz de federasyon olarak, Doğu Anadolu Bölgesi'nde bulunan dernekler olarak buna destek verdik. Her il kendisinin mutfağına ait yemekler yaparak, tanıtımını yaptı. Daha sonra oraya gelen Down Sendromlu çocuklarla yemek yaptık. Onlar da çok mutlu oldular ve onların gülümsemesi her şeye bedeldi.
*** Bu anlamda ileri dönemde projeleriniz, planlarınız var mı?
Bizim öncelikli amacımız burada tutunabilmek. Derneğimiz kuruldu ama maalesef yeterli desteği alamıyoruz. Oysa batıda çok daha kolay. Sektörün içinde bulunan herkes size sponsor olmak için uğraş veriyor. Ama maalesef doğuda böyle bir şey söz konusu değil. Kimin yanına gidiyorsanız olumsuz tepkiyle karşılaşıyorsunuz.
*** Ünlü bir aşçısınız ve TAŞPAKO üyesisiniz. Ancak doğuda, özellikle ilimizde hak ettiğiniz değeri göremiyor musunuz?
Ben 16-17 yıldır İstanbul'daydım ve yaklaşık 1 yıldır Elazığ'a geldim. Ancak ne yazık ki burada aşçılara pek bir saygı yok. Ancak dışarıda, batıda öyle değil. Elazığ'da bir lahmacuncu ve kebapçı tutturulmuş gidiyor, şeflere, aşçılara bir saygı duyulmuyor. Oysa bizim yaptığımız bir sanattır ve bizler de birer sanatçıyız. Nasıl ki sanatçılara saygı duyuluyorsa aşçılara da duyulması lazım.
*** Elazığ'da aşçılık, sizin de belirttiğiniz gibi sadece lahmacun ve pideyle sınırlı kalmasından dolayı gelişmiyor olabilir mi?
Evet bundan kaynaklanıyor. Örneğin kebapçıya gidiyorsunuz sadece kebap veriyor, bir çorba yapamıyor. Lahmacuncuda, lahmacunun başına üç adam koyuyor. Birisi sadece açıyor, biri harcını yapıyor, biri fırına atıyor. Ama şimdi biz deniz mahsüllerinden tutun fırıncılık, ekmekçilik, pastacılık olsun hepsini yapıyoruz. Ücretlere bakıyorsunuz bir lahmacuncu ya da dönerci 3 bin lira maaş alıyor. Aşçıya bakıyorsunuz, her şeyi biliyor, bilgisi yüksek, potansiyeli daha fazla onun kadar kazanamıyor. Elazığ'da böyle bir sorun da var.
*** Bir şef veya aşçı olabilmek için ne kadar süre gerekiyor?
Şef olmak ayrı bir şeydir, kişiye özgüdür. Ama bir usta olabilmek için en az 10 yılı mutfakta geçirmek gerekiyor. Biz bu konuyu seminerlerimizde de dile getiriyoruz. Bir tava sdigerayan, iki-üç tane yemek öğrenen hemen kendisine şef diyor. Oysa mesleğimiz yeniliklere açık ve her geçen gün yeni şeyler öğreniyorsunuz. Kendi ülkenizden veya diğer ülkelerin mutfağından değişik şeyler öğreniyor ve kendinizi her geçen gün geliştiriyorsunuz.
*** Batıda aşçılar eğitime çok önem veriyor hatta yurt dışında eğitimler alıyor. Elazığ'da ise durum tam tersi. Sizlerin eğitime yönelik çalışmaları olacak mı?
Dernek olarak Eğitim Mutfağı kurma hayalimiz var. Bunun için belirli bir bütçe oluşturmamız gerekiyor. İleriki zamanda Eğitim Mutfağı kurup bu mesleği öğrenmek isteyen gençlerimize eğitimler vereceğiz. Aşçılık popüler bir meslek olmaya başladı ve güzel paralar kazanılabiliyor. Elazığ'daki gençlerimiz için de bu fırsatı yaratmak istiyoruz.
*** Biraz da mesleğinizin zorluklarından bahseder misiniz?
Bizim mesleğimiz oldukça stresli. Sonuçta hizmet sektöründeyiz. Mutfakta bulunan elemanları idare etmek, düzenlenen reçetelere göre yemeklerin hazırlanması, müşteri memnuniyeti tamamen kompleks bir iştir. Şef aşçıların tatil günleri, bayram izinleri yoktur. Günü geliyor mesai saatleriniz günlük 13-14 saate kadar çıkabiliyor. Benim hiç eve gitmediğim günler de olmuştur. Ama güzel yanları da var elbette.
*** Bir yörenin yemeğini tadabilmek için sırf bu yönde turlar düzenleniyor. Elazığ, insanları çekebilecek böylesi bir potansiyele sahip mi?
Yapılan araştırmaya göre Elazığ'ın 150 çeşit yemeği var ancak bu listede mıhlama da var. Oysa mıhlama Karadeniz yöresine aittir. Yapılması gereken unutulmuş yemekleri gün yüzüne çıkarabilmek. Gerekli çalışmalar ve araştırmalar yapılırsa Elazığ mutfağı da marka olabilir. Derneğimizin de bu anlamda bir projesi var. Hatta bir televizyon programıyla anlaşıp, köy köy dolaşarak eski insanlardan yemek tarifleri alarak kayıtlara geçirmek istiyoruz. Tabi bunları modern mutfağa da uyarlamayı düşünüyoruz.
*** Sizce Türk mutfağı, dünya mutfağının neresinde?
Şu anda çok gerisindeyiz. Ama Dünya Şefler Birliği diye bir oluşum var. Fransız mutfağı, İtalyan mutfağı, Japon mutfağı, Çin mutfağı kendini tanıttı, Kore mutfağı kendini tanıtıyor. Ama 2020'den sonra Türk Mutfağı'nın, bir numaralı sıraya yükseleceğine dair açıklamalar yaptılar. O yüzden bu yöresel mutfakların üzerinde durursak çok daha güzel yerlere gelecek. Çünkü daha burada Türk mutfağı da yokken bir sürü medeniyetler gelmiş geçmiş. Herkesin bıraktığı bir iz var. Dolayısıyla belli bir potansiyel var mutfağımızda. Elazığ'da mesela 100-150 çeşit var am bunun yarısını da silersek 70-80 eder ve her ilden bu kadar yemek olduğunu düşünürsek çok zengin bir mutfak ortaya çıkar. Mesela İtalya'ya gittiğinizde pizza, çeşitli soslar ve makarnadan başka bir şey yok. Ama bizde hamur işinden tutun tatlısına çok şey var. Yani potansiyeli yüksek ama tanıtılmayı bekliyor. Bunun içinde çalışmalar zaten yapılıyor. Özellikle aşçılar, şefler yapıyor ama gereken desteği bulmuyor. Bunun da değeri günü geldiğinde anlaşılacak.
*** Peki bu mesleği seçmek isteyen, sektöre girmek isteyen gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunacaksınız?
Öncelikle bu sektörü sevmeleri lazım. Biraz zor bir meslek, her şeye katlanması lazım. 8 saat mesai kavramı gibi düşünmesinler. Zorluklar çekecekler, zamanla bulaşık da yıkayacaklar. Ama kafa yorması lazım, araştırmacı olması lazım, sürekli araştırıyor olması lazım. Sadece birkaç aşçının üzerinden ya da ona kim öğretiyorsa bununla sınırlı kalmaması gerekir. Şu an bilgi çağındayız videolardan, kitaplardan, internetten araştıracak, gerekirse ustalarına soracak ve sürekli kendini geliştirecek. Ekmeğini de öğrensin, hamurunu da, tatlısını da, tavayı da, pizzayı da, lahmacunu ve kebabı da öğrensin. Bu sektörde ne kadar çok bilgili olursanız o kadar iyi yerlere gelirsiniz, güzel paralar kazanırsınız. Bu yüzden sürekli kendini geliştirmesi lazım.
*** Size göre Elazığ'ın en iddialı olabilecek, öne çıkabilecek yemeği hangisidir?
En çok tanınmış yemeği Elazığ'da kime sorsanız sırın, köfte diyor başka bir şey demiyor. Geçen Malatya'ya gittik orada herkes sırını soruyordu. Demek ki onlar daha çok sevilmiş. Ama daha çok Harput Köfte biliniyor.
*** Son olarak neler söylemek istersiniz?
Bizim tek sıkıntımız, desteğin olmaması. Bir şeyler yapmaya çalışıyoruz, yemek yarışmaları düzenlemeye çalışıyoruz ama mesela otellerin yanına gidiyorsunuz, dışarıdan gelecek bir sürü şef için günlük konaklama istiyorsunuz, konaklama istediğinizde geri çekiyorlar. Oysa Elazığ'ın tanıtımı için önemli. Her şeye para gözüyle bakıyorlar. Sonuçta bu da bir döngü. Otele gelse burada sürecek 2-3 günlük eğitim, etkinlik ya da yarışma tüm Türkiye'de duyulması demek. Çünkü her yöreden, her ilden ister yarışmacı ister jüri olarak insanlar buraya gelecek. Tabii basın da geliyor. Her yerde Elazığ'ın adı anılacak. Bundan gıda sektörü, oteller faydalanacak. Benim yararıma burada hiçbir şey yok. Sadece Elazığ'ın tanıtımı olacak. Elazığ'a bir futbolcu gelince kahraman gözüyle bakıyorlar. Ama aşçı gelince 1-0 yenik başlıyor. Ben burada ne kadar iyi olursam olayım önce kendimi kanıtlayacağım sonra değerim bilinecek. Ama dışarıdan biri geldiği zaman “bu dışarıdan gelmiş” diyorlar ve saygıda kusur edilmiyor. Halbuki belki orada iki ay çalışmıştır ve mazisi, gelecek emaresi yoktur. Ama şöyle diyorlar, ”dışarıdan aşçı getirdik, çok iyi.” Yani dışarıdan gelene farklı bir gözle bakıyorlar. Tabi ki her yerde çok güzel aşçılarımız var. Ama burada değeri bilinmediği için oraya gidiyorlar. Eğer hak ettiği değeri görürlerse eminim onlarda buraya dönecektir. Dönüşlerde başladı zaten, 5-6 kişi geldiler. Ama kalifiye elemanda biraz sıkıntı var.