ALEM ve ÖZ...
Yaratılan her cisim bir merkeze hizmet etmektedir
Yaratılan her cisim bir merkeze hizmet etmektedir.
Cismin merkezinde bir öz ve bu özün etrafında - insanın kutsalı tavafını andırır bir şekilde -doğudan –batıya, batıdan –doğuya dönen zerreler vardır.
Belirlenmiş hesaplar ve hesap edilemeyen hesaplar iç içe, aynı öz ve farklı yoğunluklarda cisme dönüşmektedir.
Var olunan bu cisimler bir özün eksenine kapılıp kutsalın hizmetinde, var olmak ile şereflenmiştir.
Hareket halinde yaratılan her şey en küçük zerresinden en büyük gezegenine, farklı şekillerde kümelenmiş galaksilerine kadar, tayin edilmiş menzillerinde, seyirlerine devam ederler.
Uydular gezegenlerin gezegenler güneşin etrafında dönerken, Güneş ve onun yörüngesine kapılanlar kendi dairelerinde, dünyamızın içinde yer aldığı güneş sistemi ise benzer milyarlarca galaksi ile beraber samanyolu galaksisinin merkezi etrafında emr olundukları zamana kadar akmaktadırlar.
Yaratılmışların en şereflisi olarak isimlendirilmiş insanın nankör tavırlarına rağmen kıymetlendirilip, değerine üstünlük vasfı eklenmesi ve bu olağan üstü evrenin insana has kılınmış olduğu düşüncesi beni acze düşürmektedir.
Bu sınırsız lütfa mazhar, başka hiçbir yaratılana verilmemiş kıymet ile insan, Allah'ın emirlerine uymuyor ve iyi insan olma yolunda sınırlara riayet etmiyorsa kendisine verilen kıymet ile kıyas edilmeyecek şekilde, kelimelerin ve sayıların kifayet edemeyeceği büyüklükte nankörlüğü aşikr olur.
Maddenin yapı taşı kimi zaman zerre, kimi zaman yeşil cevher bazen nur ve öz ile isimlendirilmiş, yakın bir zamanda ise atom ismini almıştır.
İsmi ne olursa olsun,
Yaratılmış her şey, İnsan, hava, su... Cismin zerresine nakşedilmiş bir özün, farklı yoğunluk ve miktarda birleşmesinden meydana gelmektedir.
Ne hikmettir ki güneş sisteminin yapısı gibi bunlarda kendi özlerinin etrafında ve bir birlerinin etrafında seyredip, yaratıcılarının azametini haykırmaktadırlar.
Yaratıcımız bu deliller ile en büyük ve karmaşık olanı, hesaplanmasında aciz kalınan bir hesap ile düzene oturttuğunu bizlere göstermiş...En küçüğüyle büyükleri nasıl inşaa ettiğini delillendirip, ibret alıp idrak edenlerin gerçek akıl sahibi olduklarını beyan etmiştir.
Gün doğrulanın doğuşu ile, hayırlar sağın tasviri ile, güzellikler özün manası ile başlamaz mı?
Öyle ki Rabbimiz;
Hareket halindekinin, kendi etrafındaki dönüşü ile Allahı zikri, özün etrafında ki dönüşü ile teslimiyeti, kutsalın çekimine kapılıp tayin edilen menzile ram olmakla ise, kadere imanı tasavvur ettirip, hakikatin idrakini kadim kılmaktadır.
Akıl sahibi olmayan tüm bu cisimler bir öze hizmet edip, yaratılan her şey, tek bir öze boyun büküp, secde ediyor iken…
Bizler hakka teslim olup, boyun büküyormuyuz…
Cismin merkezinde bir öz ve bu özün etrafında - insanın kutsalı tavafını andırır bir şekilde -doğudan –batıya, batıdan –doğuya dönen zerreler vardır.
Belirlenmiş hesaplar ve hesap edilemeyen hesaplar iç içe, aynı öz ve farklı yoğunluklarda cisme dönüşmektedir.
Var olunan bu cisimler bir özün eksenine kapılıp kutsalın hizmetinde, var olmak ile şereflenmiştir.
Hareket halinde yaratılan her şey en küçük zerresinden en büyük gezegenine, farklı şekillerde kümelenmiş galaksilerine kadar, tayin edilmiş menzillerinde, seyirlerine devam ederler.
Uydular gezegenlerin gezegenler güneşin etrafında dönerken, Güneş ve onun yörüngesine kapılanlar kendi dairelerinde, dünyamızın içinde yer aldığı güneş sistemi ise benzer milyarlarca galaksi ile beraber samanyolu galaksisinin merkezi etrafında emr olundukları zamana kadar akmaktadırlar.
Yaratılmışların en şereflisi olarak isimlendirilmiş insanın nankör tavırlarına rağmen kıymetlendirilip, değerine üstünlük vasfı eklenmesi ve bu olağan üstü evrenin insana has kılınmış olduğu düşüncesi beni acze düşürmektedir.
Bu sınırsız lütfa mazhar, başka hiçbir yaratılana verilmemiş kıymet ile insan, Allah'ın emirlerine uymuyor ve iyi insan olma yolunda sınırlara riayet etmiyorsa kendisine verilen kıymet ile kıyas edilmeyecek şekilde, kelimelerin ve sayıların kifayet edemeyeceği büyüklükte nankörlüğü aşikr olur.
Maddenin yapı taşı kimi zaman zerre, kimi zaman yeşil cevher bazen nur ve öz ile isimlendirilmiş, yakın bir zamanda ise atom ismini almıştır.
İsmi ne olursa olsun,
Yaratılmış her şey, İnsan, hava, su... Cismin zerresine nakşedilmiş bir özün, farklı yoğunluk ve miktarda birleşmesinden meydana gelmektedir.
Ne hikmettir ki güneş sisteminin yapısı gibi bunlarda kendi özlerinin etrafında ve bir birlerinin etrafında seyredip, yaratıcılarının azametini haykırmaktadırlar.
Yaratıcımız bu deliller ile en büyük ve karmaşık olanı, hesaplanmasında aciz kalınan bir hesap ile düzene oturttuğunu bizlere göstermiş...En küçüğüyle büyükleri nasıl inşaa ettiğini delillendirip, ibret alıp idrak edenlerin gerçek akıl sahibi olduklarını beyan etmiştir.
Gün doğrulanın doğuşu ile, hayırlar sağın tasviri ile, güzellikler özün manası ile başlamaz mı?
Öyle ki Rabbimiz;
Hareket halindekinin, kendi etrafındaki dönüşü ile Allahı zikri, özün etrafında ki dönüşü ile teslimiyeti, kutsalın çekimine kapılıp tayin edilen menzile ram olmakla ise, kadere imanı tasavvur ettirip, hakikatin idrakini kadim kılmaktadır.
Akıl sahibi olmayan tüm bu cisimler bir öze hizmet edip, yaratılan her şey, tek bir öze boyun büküp, secde ediyor iken…
Bizler hakka teslim olup, boyun büküyormuyuz…