AKADEMİK HAYAL KIRIKLIĞI
Bildiğiniz gibi son günlerde akademisyenlerin bir kısmının terör örgütüne destek veren bir metni imzalayarak devleti suçladığına dair iddialar konuşuldu
Bildiğiniz gibi son günlerde akademisyenlerin bir kısmının terör örgütüne destek veren bir metni imzalayarak devleti suçladığına dair iddialar konuşuldu. Yazılı ve görsel medyada, kahvehanede, terzide, berberde, toplantılarda kısaca her yerde bu konu konuşuldu. Bendeniz de akademik dünyanın yirmi beş yıllık bir ferdi olarak izninizle konuya bir dalış yapmak isterim. Önce akademik dünyayla ilgili iki küçük hatıramı aktararak başlayayım.
Üniversitede öğrenci olanlar bilirler, hocalar bazen öğrenci evlerini ziyaret ederler. Özellikle asistanlar üst sınıflarda oldukları için zaten öğrenci evlerinde tanıştıkları öğrencilerle ünsiyetlerini devam ettirirler. Bu arada da bir samimiyet gelişir. Neyse uzatmayayım bizim de Erzurum'da öğrenci olduğumuz yıllarda öğrenci evimize asistan arkadaşlar gelir onlarla saatlerce oturur; çaylı, sigaralı sohbetler ederdik. Mezun olunca son günlerim diye asistan arkadaşlar üniversitenin sosyal tesisinde bir yemek ikram etmek için beni oraya davet ettiler. Beni bir heyecan sardı ki sormayın. Ben nasıl hocalarımın olduğu bir mekana giderim? Üstelik de onların yanında yemek yiyeceğim. Hadi asistan arkadaşlar bizim arkadaşlarımız. Ama orada profesör, doçent bir çok hocamız var. Çare yoktu hocalarımızın yemek yediği solunda utana sıkıla yemeği yedim. Asistan arkadaşlar sosyal tesisin lokalinde bir de çay ikram edelim dediler. Oraya geçtik. Tam lokalden içeri adım atmıştık ki bir hocayı elinde okey istakısını diğer hocanın kafasına indirmek üzere olduğunu gördüm. Birileri araya girip hocayı sakinleştirdiler. O manzara bana hayatımın şokunu yaşatmıştı. Böyle bir şey nasıl olabilirdi. Bir bilim adamı nasıl böyle bir davranış sergileyebilirdi. İnanır mısınız günlerce tesirinden kurtulamamıştım. Hocalarımızı gözümüzde o kadar büyütmüştük ki anlatamam.
İkinci hatıram da öğretmenlik yaptığım Adana'dan Fırat Üniversitesi'ne atanmamla ilgili. Üniversite kavramının zihinlerde farklı bir algısı vardır bilirsiniz. Ben de üniversitede akademisyen olacağım. Gideceğim yerde gülünç duruma düşmeyeyim diye kendimi yenilemem ve hiç olmazsa gidene kadar kitap gazete dergi ne bulursam bu sürede okumam gerektiğini düşündüm. Yalnız Adana'da görev yaparken öğretmen arkadaşlarla her hafta bir araya gelir, ülke meselesinden tutun da bilimsel gelişmeye, edebiyat ve tarihe kadar bir çok konuda fikir teatisinde bulunur değerlendirmeler yapardık. Gün geldi göreve başladım. Hocaların odalarına gidiyorum, neredeyse her odada 'bu ay kaç mark aldın, yazlığın taksidi bitti mi, arabayı ne zaman değiştireceksin nevinden sohbetler. Ülke meselesi, bilimsel konular, edebiyat tarih hak getire. Yine bir hayal kırıklığıyla karşı karşıya kalmıştım.
Bu hatıralarımı şunun için anlattım. Dışarıdan baktığınızda ne büyük adamlar, ne büyük fikirleri var dediğiniz kişilerin bir çoğunun ne ülke derdi var ne bilimsellik derdi var. Zaten benim gibi imalat hatası olanlar hariç akademik dünyanın büyük bir bölümü ya akraba ilişkisi, ya da ideoloji ilişkisi sayesinde üniversitede akademisyen olmuşlardır.
Böyle bir bildiriye imza atmalarını yadırgamayın, onları boşuna gözünüzde büyütmeyin. Bir şey üretecekleri falan da yok ümitlenmeyin. Bir çoğunun seviyesi sizin seviyenizin, samimiyetinizin çok altında. Bu konuya devam edeceğiz inşdigerah.
Üniversitede öğrenci olanlar bilirler, hocalar bazen öğrenci evlerini ziyaret ederler. Özellikle asistanlar üst sınıflarda oldukları için zaten öğrenci evlerinde tanıştıkları öğrencilerle ünsiyetlerini devam ettirirler. Bu arada da bir samimiyet gelişir. Neyse uzatmayayım bizim de Erzurum'da öğrenci olduğumuz yıllarda öğrenci evimize asistan arkadaşlar gelir onlarla saatlerce oturur; çaylı, sigaralı sohbetler ederdik. Mezun olunca son günlerim diye asistan arkadaşlar üniversitenin sosyal tesisinde bir yemek ikram etmek için beni oraya davet ettiler. Beni bir heyecan sardı ki sormayın. Ben nasıl hocalarımın olduğu bir mekana giderim? Üstelik de onların yanında yemek yiyeceğim. Hadi asistan arkadaşlar bizim arkadaşlarımız. Ama orada profesör, doçent bir çok hocamız var. Çare yoktu hocalarımızın yemek yediği solunda utana sıkıla yemeği yedim. Asistan arkadaşlar sosyal tesisin lokalinde bir de çay ikram edelim dediler. Oraya geçtik. Tam lokalden içeri adım atmıştık ki bir hocayı elinde okey istakısını diğer hocanın kafasına indirmek üzere olduğunu gördüm. Birileri araya girip hocayı sakinleştirdiler. O manzara bana hayatımın şokunu yaşatmıştı. Böyle bir şey nasıl olabilirdi. Bir bilim adamı nasıl böyle bir davranış sergileyebilirdi. İnanır mısınız günlerce tesirinden kurtulamamıştım. Hocalarımızı gözümüzde o kadar büyütmüştük ki anlatamam.
İkinci hatıram da öğretmenlik yaptığım Adana'dan Fırat Üniversitesi'ne atanmamla ilgili. Üniversite kavramının zihinlerde farklı bir algısı vardır bilirsiniz. Ben de üniversitede akademisyen olacağım. Gideceğim yerde gülünç duruma düşmeyeyim diye kendimi yenilemem ve hiç olmazsa gidene kadar kitap gazete dergi ne bulursam bu sürede okumam gerektiğini düşündüm. Yalnız Adana'da görev yaparken öğretmen arkadaşlarla her hafta bir araya gelir, ülke meselesinden tutun da bilimsel gelişmeye, edebiyat ve tarihe kadar bir çok konuda fikir teatisinde bulunur değerlendirmeler yapardık. Gün geldi göreve başladım. Hocaların odalarına gidiyorum, neredeyse her odada 'bu ay kaç mark aldın, yazlığın taksidi bitti mi, arabayı ne zaman değiştireceksin nevinden sohbetler. Ülke meselesi, bilimsel konular, edebiyat tarih hak getire. Yine bir hayal kırıklığıyla karşı karşıya kalmıştım.
Bu hatıralarımı şunun için anlattım. Dışarıdan baktığınızda ne büyük adamlar, ne büyük fikirleri var dediğiniz kişilerin bir çoğunun ne ülke derdi var ne bilimsellik derdi var. Zaten benim gibi imalat hatası olanlar hariç akademik dünyanın büyük bir bölümü ya akraba ilişkisi, ya da ideoloji ilişkisi sayesinde üniversitede akademisyen olmuşlardır.
Böyle bir bildiriye imza atmalarını yadırgamayın, onları boşuna gözünüzde büyütmeyin. Bir şey üretecekleri falan da yok ümitlenmeyin. Bir çoğunun seviyesi sizin seviyenizin, samimiyetinizin çok altında. Bu konuya devam edeceğiz inşdigerah.