AH ŞU PROTOKOL KONUŞMALARI!
Eski Türkiye'den kalma bir alışkanlık var ki yeni Türkiye'ye hiç yakışmıyor.
Bir kurum bir konu hakkında bilimsel bir toplantı, sempozyum, panel, konferans ya da farklı bir sosyal ve kültürel program hazırlıyor. Ve teamül gereği ve biraz da tepki çekmekten korktukları için yöneticilere bir selamlama konuşması veriyorlar.
Çok azı bu konuşmayı bir selamlama ve etkinliği düzenleyenler teşekkür ile bitirirken birçoğu hızını alamayarak dakikalarca konuşmaktan ve bilinenleri tekrar etmekten kendilerini alıkoyamıyorlar.
Tabi protokol çok olunca konuşmacı sayısı da doğal olarak artıyor ve sonuçta her bir programın asıl konusuna ve temasına ancak bir saat sonra geçilebiliyor. Bu süreden sonra program içeriği için gelen izleyenlerde tahammül kalmadığı gibi dinleyecek ve istifade edecek hal kalmıyor.
İşin en ilginç tarafı ise protokol konuşmasına yapan zevat, asıl ve belki de kendilerinin önemli şeyler öğreneceği ve hayata geçireceği projelere ışık tutacak konuşmaları dinlemeden salondan ayrılıyorlar.
Bu tablo ne yazık ki yeni Türkiye'de de devam eden bir uygulama. Keşke bir cumhurbaşkanlığı genelgesi yayınlansa da protokol konuşmaları iptal edilse. Sadece etkinlik adına ev sahibinin hoş geldiniz konuşmasının ardından asıl program hemen başlasa.
Bu cümlelerimizden protokol üyelerimizin alınacağını sanmıyoruz. Ve hatta onlar için de bir yük olan bu konunun gündeme gelmesinden hoşnut olduklarını ve kalben bizleri desteklediklerini biliyoruz. Çünkü zaman konuşma ve bununla zaman geçirme zamanı değil, üretme ve boykot ettiğimiz ürünlerin daha iyilerini yapma zamanı.
Bir kurum bir konu hakkında bilimsel bir toplantı, sempozyum, panel, konferans ya da farklı bir sosyal ve kültürel program hazırlıyor. Ve teamül gereği ve biraz da tepki çekmekten korktukları için yöneticilere bir selamlama konuşması veriyorlar.
Çok azı bu konuşmayı bir selamlama ve etkinliği düzenleyenler teşekkür ile bitirirken birçoğu hızını alamayarak dakikalarca konuşmaktan ve bilinenleri tekrar etmekten kendilerini alıkoyamıyorlar.
Tabi protokol çok olunca konuşmacı sayısı da doğal olarak artıyor ve sonuçta her bir programın asıl konusuna ve temasına ancak bir saat sonra geçilebiliyor. Bu süreden sonra program içeriği için gelen izleyenlerde tahammül kalmadığı gibi dinleyecek ve istifade edecek hal kalmıyor.
İşin en ilginç tarafı ise protokol konuşmasına yapan zevat, asıl ve belki de kendilerinin önemli şeyler öğreneceği ve hayata geçireceği projelere ışık tutacak konuşmaları dinlemeden salondan ayrılıyorlar.
Bu tablo ne yazık ki yeni Türkiye'de de devam eden bir uygulama. Keşke bir cumhurbaşkanlığı genelgesi yayınlansa da protokol konuşmaları iptal edilse. Sadece etkinlik adına ev sahibinin hoş geldiniz konuşmasının ardından asıl program hemen başlasa.
Bu cümlelerimizden protokol üyelerimizin alınacağını sanmıyoruz. Ve hatta onlar için de bir yük olan bu konunun gündeme gelmesinden hoşnut olduklarını ve kalben bizleri desteklediklerini biliyoruz. Çünkü zaman konuşma ve bununla zaman geçirme zamanı değil, üretme ve boykot ettiğimiz ürünlerin daha iyilerini yapma zamanı.