AĞACIMA KIYMA
Türkiye nereye gidiyor?
Türkiye, her gün başka bir acı ile karşı karşıya
Türkiye nereye gidiyor?
Türkiye, her gün başka bir acı ile karşı karşıya.
İnsanlar ölüyor.
Ağaçlar ölüyor.
Doğa, her gün bir başka acıya bürünüyor.
Dün, 13 şehidimize ağlamıştık.
Bugün kesilen, insafsızca kıyılan zeytin ağaçlarına ağladık.
Nerede Tarım Bakanı?
Nerede Orman Bakanı?
Ve nerede ''Ormandan dal kesenin kellesini keserim'' diyen yüce Fatihler?
'Osmancılık' diyoruz, bu da sözde kalıyor.
Osmancılık sözle olmaz.
İnanmakla olur, yapmakla olur, sevmek ve korumakla olur.
Nerede sevmek ve nerede korumak.
Koca koca zeytin ağaçlarını keserken, yok ederken hiç mi yüreğiniz sızlamıyor.
Nasıl kıyıyoruz, nasıl yok etmeğe çalışıyoruz onca zeytin ağacını.
Koca koca binalar, lüks binalar mı önemli, yoksa kesilen yok edilen o zeytin ağaçları mı?
Türkiye'de tarım iyiden iyiye yok edildi.
Bir bakın, her şeyimizi, dışarıdan almaya başladık.
Bir tarım ülkesi olan Türkiye, ne hdigerere düştü.
Her şeyi bile bile yok ettik.
Sattıklarımızı, bitirdiklerimizi acaba bir daha yerine koyabilecek miyiz?
Yarın, öbür gün zeytini, her sabah kahvaltıda seve seve yediğimiz zeytini de mi dışarıdan almaya başlayacağız.
Söyleyin beyler, bu Tarım Bakanlığı, bu Orman Bakanlığı ne yapar?
1970 lerde Tarım Bakanı KÜRÜM, doğudan Elazığ'a geldiklerinde üniversite salonunda yapılan toplantıda ben Belediye Başkanı olarak koca Fatih'in o keskin sözlerini vura vura dile getirmiştim. Arkadan Orman Başmüdürü Osman Karaosmanoğlu '' Yahu başkan, senden korkulur. Senden korkmayan Allah'tan korkmaz.'' şeklinde sözler söylemişti. Yol kıyılarına dikilen çamları kontrol etmek için her sabah kontrole çıkar, köy yaşamını hl sürdürmekte olan mahdigerelerden bırakılan sığırları, keçileri, koyunları kovalamaya çalışırdık.
Ağaç, bir başkaydı bizim için.
Hl da köyde babadan kalma bağ ve bahçeyi öylesine sahiplenmeye, korumaya çalışıyorum.
İlhi bir güce sahip olsam, bu kesilen, yok edilen zeytinlerimizin hesabını önce Tarım ve Orman Bakanlarından sorardım.
O koca Sultanın, koca Fatih'in sözleri, hiç aklımdan gitmez.
Nüfusu onbeş milyonu bulan İstanbul'da bir bakın ne kadar orman, ne kadar yeşillik kaldı.
Bu İstanbul'un akciğerleri daha ne kadar dayanabilecek?
Tıpkı bizim Sürsürü vadisi gibi.
Elazığ'ın ciğeri olan Sürsürü vadisini de imara açıp, Tıpkı İstanbul yaptık.
Takılmışız bir almete, gidiyoruz kıyamete…
Türkiye, her gün başka bir acı ile karşı karşıya.
İnsanlar ölüyor.
Ağaçlar ölüyor.
Doğa, her gün bir başka acıya bürünüyor.
Dün, 13 şehidimize ağlamıştık.
Bugün kesilen, insafsızca kıyılan zeytin ağaçlarına ağladık.
Nerede Tarım Bakanı?
Nerede Orman Bakanı?
Ve nerede ''Ormandan dal kesenin kellesini keserim'' diyen yüce Fatihler?
'Osmancılık' diyoruz, bu da sözde kalıyor.
Osmancılık sözle olmaz.
İnanmakla olur, yapmakla olur, sevmek ve korumakla olur.
Nerede sevmek ve nerede korumak.
Koca koca zeytin ağaçlarını keserken, yok ederken hiç mi yüreğiniz sızlamıyor.
Nasıl kıyıyoruz, nasıl yok etmeğe çalışıyoruz onca zeytin ağacını.
Koca koca binalar, lüks binalar mı önemli, yoksa kesilen yok edilen o zeytin ağaçları mı?
Türkiye'de tarım iyiden iyiye yok edildi.
Bir bakın, her şeyimizi, dışarıdan almaya başladık.
Bir tarım ülkesi olan Türkiye, ne hdigerere düştü.
Her şeyi bile bile yok ettik.
Sattıklarımızı, bitirdiklerimizi acaba bir daha yerine koyabilecek miyiz?
Yarın, öbür gün zeytini, her sabah kahvaltıda seve seve yediğimiz zeytini de mi dışarıdan almaya başlayacağız.
Söyleyin beyler, bu Tarım Bakanlığı, bu Orman Bakanlığı ne yapar?
1970 lerde Tarım Bakanı KÜRÜM, doğudan Elazığ'a geldiklerinde üniversite salonunda yapılan toplantıda ben Belediye Başkanı olarak koca Fatih'in o keskin sözlerini vura vura dile getirmiştim. Arkadan Orman Başmüdürü Osman Karaosmanoğlu '' Yahu başkan, senden korkulur. Senden korkmayan Allah'tan korkmaz.'' şeklinde sözler söylemişti. Yol kıyılarına dikilen çamları kontrol etmek için her sabah kontrole çıkar, köy yaşamını hl sürdürmekte olan mahdigerelerden bırakılan sığırları, keçileri, koyunları kovalamaya çalışırdık.
Ağaç, bir başkaydı bizim için.
Hl da köyde babadan kalma bağ ve bahçeyi öylesine sahiplenmeye, korumaya çalışıyorum.
İlhi bir güce sahip olsam, bu kesilen, yok edilen zeytinlerimizin hesabını önce Tarım ve Orman Bakanlarından sorardım.
O koca Sultanın, koca Fatih'in sözleri, hiç aklımdan gitmez.
Nüfusu onbeş milyonu bulan İstanbul'da bir bakın ne kadar orman, ne kadar yeşillik kaldı.
Bu İstanbul'un akciğerleri daha ne kadar dayanabilecek?
Tıpkı bizim Sürsürü vadisi gibi.
Elazığ'ın ciğeri olan Sürsürü vadisini de imara açıp, Tıpkı İstanbul yaptık.
Takılmışız bir almete, gidiyoruz kıyamete…