ABD'DE HEP AYNI OYUN

            Bildiğiniz gibi son haftalarda Katar meselesiyle başımıza yeni bir sarmal sarılmaya çalışılıyor

TAKİP ET
            Bildiğiniz gibi son haftalarda Katar meselesiyle başımıza yeni bir sarmal sarılmaya çalışılıyor. Meseleyi neredeyse en ince ayrıntısına kadar biliyorsunuz. Bununla başınızı ağrıtacak değilim. Benim acizane dikkat çekmek istediğim şey ABD'de işlerin nasıl döndüğüdür.

            Yıl 1998, ABD'de büyük bir skandal patlak verir. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, Yahudi asıllı Polonyalı Monica (Monika) Levinsky ile Beyaz Saray'da oval ofiste belden aşağı bir skandala karışır. Kısa sürede ABD bu skanddigera çalkalanır. Peki ne olmuştu da bu skandal durduk yere patlak vermişti. Olan şuydu: Bill Clinton İsrail Başbakanı Netanyahu ile Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ı Beyaz Saray'da bir araya getirmiş ve Filistin meselesini çözme noktasında ilerleme sağlamıştı. İşte tam bu noktada ABD'deki Filistin meselesinin çözülmesini istemeyen derin Yahudiler devre girmiş ve Clinton'a bir ders vermek istemişlerdi. Monica da burada devreye sokuldu. Amaç Clinton'un ABD'deki itibarını sarsmak ve istifa etmesini sağlamaktı.

Clinton çaresizlik içinde kıvranırken beklenmedik bir şey oldu. Danışmanlarından biri başını iki elinin arasına almış kara kara düşünen Clinton'a bir çözüm yolu önerdi. ABD'nin bazı bahaneler uydurarak  hemen Irak'a müdahale etmesi gerektiğini önerdi. Danışman bunu şöyle izah etti. Amerikan halkı paraya bakar, yüksek düzeyde bir gelire sahip olursa skanddigerarı çok da umursamaz.  Irak'a müdahale edilirse petrol fiyatları hızla yükselir ve Amerika'nın rekabet ettiği Uzakdoğu  ülkelerinin de petrol girdilerinden dolayı maliyetleri yükselir ve böylece birçok ekonomik pazar ABD'ye kalır.

Gerçekten de danışmanın dediği yapıldı ve ABD Irak'a tabir yerindeyse eften püften sebepler uydurarak müdahale etti. Amerikalıların gelirleri hiçbir dönemde olmadığı kadar artarak kişi başına otuz beş bin dolar oldu. Arkasından Amerikan halkına Clinton'un  Monica ile yaşadığı skandal soruldu. Amerikalıların yüzde altmış beşi olayı Clinton'un özel hayatı olarak değerlendirdi.

Bunu niye yazdınız dediğinizi duyar gibiyim. Şu anda aynı oyun yeniden oynanıyor onun için yazdım. Şu anda ABD başkanı seçilen Trump rahat değil. Hatırlayınız seçildiğinden beri ABD'de olaylar bir türlü durulmuyor. Gün geçmiyor ki Trump'a karşı bir eylem yapılmasın. İş öyle bir noktaya geldi ki, Trump'ın başkanlığının elinden  gitme ihtimali bile ortaya çıktı. Hakkında ha bire dava açılıyor.

Clinton'a önerilen şeyin aynısı Trump'a da önerildi. Bir farkla, bu defa Irak değil Körfez ülkelerini önerdiler.  Öyle ya madem bu ülkelerin jandarmalığınızı biz yapıyoruz, bunun maddi karşılığını da bize ödemeliler gibi bir bakıma mafya mantığıyla hareke ederek Katar'ı hedefe koydular. Bu durum dünyaya on dokuz trilyon dolar borcu olan ABD'nin rahat nefes almasını sağlayacak ve Trump'ın başkanlığı da tartışılmaktan çıkarılacaktı. Hem Türkiye'nin de bu bölgedeki etkinliği kırılarak ortak İslam ordusu, İslam ortak parası ve İslam ortak pazarına da darbe vurulacaktı.

Clinton'da başarı sağlanmıştı. Görünen o ki Trump'ta da başardılar. Kanaatimce yakında  ABD'de Trump'ın başkanlığı artık tartışılmayacaktır. Zira Körfez operasyonuyla ABD'ye ciddi bir ekonomik girdi sağlanmış olacak. Ekonomik veriler açıklandığında büyük bir ihtimdigere kişi başına düşen gelirde büyük oranda artış meydana gelecektir.

Doğal olarak burada sorulacak bir başka soru da Arap ülkelerinin neden bir araya gelmeyip ABD gibi Hıristiyan ülkelerle birlikte hareket ettikleridir? Yüzyılın başından beri Araplar tabir yerindeyse sırtlarını İslam dünyasına dönmüş, kendilerini Hıristiyan ülkelerin merhametlerine terk etmişlerdir. Öyle anlaşılıyor ki Arap ülkeleri ABD gibi ülkelerdeki teknolojik üstünlüğü Allah'ın gücüne tercih etmektedirler. Müslüman görünümlü olmalarına aldırmamak lazım.  

 

Bakmadan Geçme