'In Gos We Trust'
'Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın
'Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru Yola eresiniz' ALİ İMRAN SÜRESİ: 103
Osmanlıda Şeyhülislam, imparatorluğun en yüksek din otoritesi ve ulemanın başkanıydı. Görevine baktığımızda hukuk sorunlarda görüş bildirmek yani fetva vermek ve siyasi kararların şeriata uygunluğunu takdir etmekti. Hatta bir Padişahın tahttan indirilmesinin şeyhülislamın fetvasını gerektirmesi, bu makamın siyasi önemini ne kadar önemli olduğunu gösteriyordu.
Osmanlı Devleti bünyesinde görev yapan yüksek makamlı devlet memurları için çoğu zaman bir eğitim kıstası yokken, Şeyhülislamlık için muhakkak yüksek medrese eğitimi gerekirdi. Şeyhülislamlık dışında müderrislik, müftülük ve hatta kadılık yapmak için dahi medrese eğitiminin şart koşulması, Osmanlı tarafından bu konuya büyük özen gösterildiğinin nişanesidir.
Osmanlı'yı yakinen takip eden biri olarak imparatorluğun asıl gücünü bu makamdan aldığını söylemek mümkündür. Aslında bu makam sayesinde gerek devlet yetkilileri, gerekse halktan farklı sesler yükselmiyordu. Ayrıca din ile devlet işlerini karıştırmamak lazım diyenlere güzel bir cevap değil mi?
Şimdi bazı sesler duyar gibi oldum, aman efendim Avrupa'da böyle mi?
Aslında benim ölçüm Avrupa değildir. Ölçüm Hakk'ın hükmüdür. Madem bu soru gündemde o zaman birkaç örnekle bizi dinden soğumamız için ne kadar uğraştıklarını görelim. Ama görmekle kalmayalım silkelenmekte fayda var diye düşünüyorum.
Dolar ile yakınlığımız her evde vardır diye düşünüyorum. Olmayan ev var mıdır, olabilir ama doları görmeyenimiz yoktur! Ama ısrarla görmedim şimdiye kadar diyorsanız da görmenizde fayda olacak kanısındayım. Tabi sizin görmenizi istediğim elbette dolarda 'ın Gos We Trust' yazısı. Manası Yalnızca Tanrıya Güveniriz…
Sadece dolar mı mesele tabi ki değil. Mesela resmî işlerde İncil üzerine yemin etmek dine veya devlete ilişkin bir zaaf oluşturmaz, iki alan birbirine müdahale etmez.
Sivil din bütün kurumlara işlemiştir. Başkan göreve başlarken dini yemin eder, her sabah gün doğmadan kalkıp İncil okur. Mahkemeler her oturum öncesinde ve Kongre açılışta yemin eder.
Örnekleri çoğaltmak mümkündür lakin meselenin ne kadar hassas olduğu aşikr. Asıl mesele bizim manevi değerlerimizi gün geçtikçe kaybetmemizdir. Toplum olarak algılarımızla ne kadar oynadıkları ortadadır. Sinema, dizi ve TV programlarında içi ne kadar boş ve anlamsız yüklemeler yapılıyor. Örf ve adetlerimizden uzaklaşıyor, insanlar arasında diyaloglar gittikçe çıkmaza girmektedir.
Bu girdaptan kurtulmanın tek yolu elbette bilinçli bir toplum olmamızla alakalıdır. Bireysel olarak üzerimize düşün manevi değerlerimizi korumak ve savunmaktır. Ülkemiz üzerinden oynanan oyunların bir yönü de budur. Meselenin kaynağı dini bütünlüğümüzü bertaraf edip ipi inceltmektir. Meselenin çözümü ise oynan oyunlara gelmemektir. O halde yaşanan olayları bir seyirci olarak izlemekle kalmayalım, işin içinde bir olmanın heyecanını yaşayalım. Gün bir olma günüdür…
Osmanlıda Şeyhülislam, imparatorluğun en yüksek din otoritesi ve ulemanın başkanıydı. Görevine baktığımızda hukuk sorunlarda görüş bildirmek yani fetva vermek ve siyasi kararların şeriata uygunluğunu takdir etmekti. Hatta bir Padişahın tahttan indirilmesinin şeyhülislamın fetvasını gerektirmesi, bu makamın siyasi önemini ne kadar önemli olduğunu gösteriyordu.
Osmanlı Devleti bünyesinde görev yapan yüksek makamlı devlet memurları için çoğu zaman bir eğitim kıstası yokken, Şeyhülislamlık için muhakkak yüksek medrese eğitimi gerekirdi. Şeyhülislamlık dışında müderrislik, müftülük ve hatta kadılık yapmak için dahi medrese eğitiminin şart koşulması, Osmanlı tarafından bu konuya büyük özen gösterildiğinin nişanesidir.
Osmanlı'yı yakinen takip eden biri olarak imparatorluğun asıl gücünü bu makamdan aldığını söylemek mümkündür. Aslında bu makam sayesinde gerek devlet yetkilileri, gerekse halktan farklı sesler yükselmiyordu. Ayrıca din ile devlet işlerini karıştırmamak lazım diyenlere güzel bir cevap değil mi?
Şimdi bazı sesler duyar gibi oldum, aman efendim Avrupa'da böyle mi?
Aslında benim ölçüm Avrupa değildir. Ölçüm Hakk'ın hükmüdür. Madem bu soru gündemde o zaman birkaç örnekle bizi dinden soğumamız için ne kadar uğraştıklarını görelim. Ama görmekle kalmayalım silkelenmekte fayda var diye düşünüyorum.
Dolar ile yakınlığımız her evde vardır diye düşünüyorum. Olmayan ev var mıdır, olabilir ama doları görmeyenimiz yoktur! Ama ısrarla görmedim şimdiye kadar diyorsanız da görmenizde fayda olacak kanısındayım. Tabi sizin görmenizi istediğim elbette dolarda 'ın Gos We Trust' yazısı. Manası Yalnızca Tanrıya Güveniriz…
Sadece dolar mı mesele tabi ki değil. Mesela resmî işlerde İncil üzerine yemin etmek dine veya devlete ilişkin bir zaaf oluşturmaz, iki alan birbirine müdahale etmez.
Sivil din bütün kurumlara işlemiştir. Başkan göreve başlarken dini yemin eder, her sabah gün doğmadan kalkıp İncil okur. Mahkemeler her oturum öncesinde ve Kongre açılışta yemin eder.
Örnekleri çoğaltmak mümkündür lakin meselenin ne kadar hassas olduğu aşikr. Asıl mesele bizim manevi değerlerimizi gün geçtikçe kaybetmemizdir. Toplum olarak algılarımızla ne kadar oynadıkları ortadadır. Sinema, dizi ve TV programlarında içi ne kadar boş ve anlamsız yüklemeler yapılıyor. Örf ve adetlerimizden uzaklaşıyor, insanlar arasında diyaloglar gittikçe çıkmaza girmektedir.
Bu girdaptan kurtulmanın tek yolu elbette bilinçli bir toplum olmamızla alakalıdır. Bireysel olarak üzerimize düşün manevi değerlerimizi korumak ve savunmaktır. Ülkemiz üzerinden oynanan oyunların bir yönü de budur. Meselenin kaynağı dini bütünlüğümüzü bertaraf edip ipi inceltmektir. Meselenin çözümü ise oynan oyunlara gelmemektir. O halde yaşanan olayları bir seyirci olarak izlemekle kalmayalım, işin içinde bir olmanın heyecanını yaşayalım. Gün bir olma günüdür…