500 bin TL'lik tazminat
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na 500 bin TL'lik tazminat davası
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısındaki ifadeleri nedeniyle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında 500 bin liralık manevi tazminat davası açtı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın tarafından Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliğine verilen dava dilekçesinde, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun 1 Aralık tarihli grup toplantısında kullandığı ifadelere yer verildi. Davalı Kılıçdaroğlu'nun eleştiri ile hakaret arasındaki farkı idrak edemediği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret etmeyi alışkanlık haline getirdiği belirtilen dilekçede, 'Öncelikle şu hususu vurgulamak gerekir ki kişinin üslubu kişiliğinin bir yansıması, sahip olduğu değerlerin dışa vurma biçimidir. Davalının sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik haksız ve mesnetsiz ithamları ve üslubu, bir insana yakışmayacak ölçüde düzeysiz, seviyesiz ve ahlak dışıdır. Bu nitelikte sözlerin, pozisyonu itibarıyla sorumlu davranması gereken davalıdan sadır olması, ülkemiz için büyük bir talihsizliktir. Davalının konuşmasında ileri sürdüğü hususların tamamı gerçek dışıdır. Bu iddialarla ilgili olarak daha önce çeşitli vesilelerle açıklama yapılmış, iddiaların haksız ve mesnetsiz olduğu vasat zekaya sahip bir kişinin anlayabileceği şekilde izah edilmiştir. Ancak aynı iddiaların tekrarlanmasından anlaşılacağı gibi davalı, gerçeklerle yüzleşmek yerine inandığı yalanların konforunda yaşamayı sürdürmeyi tercih etmektedir. Bu nedenle davalının konuşmasında geçen haksız ve mesnetsiz iddialarıyla ilgili olarak tek tek cevap vermeye gerek görülmemiştir. Ancak bu vesileyle şunu ifade etmek gerekir ki gerçeklerin bu ölçüde çarpıtılması, yalanın bu kadar rahat ifade edilebilmesi, hakaret ve iftiranın bu denli olağanlaştırılması geçmişte örneklerini pek çok kez müşahede ettiğimiz bir FETÖ ahlakıdır. Bu ahlakın ana muhalefet partisi liderinde şahsında tecessüm etmesi ülkemiz için büyük talihsizliktir' ifadelerine yer verildi.
FETÖ ile mücadele edenleri haksız ithamlarla itibarsızlaştırmanın, FETÖ ile ilişkilendirmenin bir FETÖ yöntemi olduğu kaydedilen dilekçede, bunun ancak FETÖ'nün örgütsel amaçlarına hizmet ettiği vurgulandı. Dilekçede, 'Davalı, bugün FETÖ'nün egemen olmadığı özgür bir ülkede yaşıyorsa bunu öncelikle sayın Cumhurbaşkanımıza ve ona destek veren milletimize borçlu olduğunu unutmamalıdır. Öncelikle şu hususu ifade etmek gerekir ki, kozmik oda dahil olmak üzere sayın Cumhurbaşkanımızı FETÖ ile ilişkilendirmek hususunda davalı tarafından ileri sürülen tüm hususlar gerçek dışıdır ve iftira mahiyetindedir. Türkiye'de hangi görüşten olursa olsun akıl ve vicdan sahibi herkesin takdir ettiği ve edebileceği gibi sayın Cumhurbaşkanımız FETÖ başta olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadelenin öncüsüdür. Tarihin hiçbir döneminde terör örgütleriyle bu şekilde topyekun, netice alıcı, kararlı bir mücadele yapılmamıştır. Başta FETÖ olmak üzere tüm terör örgütleri, bu kararlı mücadele nedeniyle içeride ve dışarıda sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik husumetlerini açık bir şekilde ortaya koymakta tıpkı davalı gibi sayın Cumhurbaşkanımıza ve onun şahsında Türkiye Cumhuriyeti devletine asılsız ithamlarla saldırmaya devam etmektedirler' denildi.
'CHP-FETÖ iş birliğini örtmeye ve dikkatleri dağıtmaya yönelik bir çaba'
Dilekçede şu ifadelere yer verildi:
'Davalının Türk milletinin birliğini temsil ve TBMM adına başkomutanlık sıfatını deruhte eden sayın Cumhurbaşkanımızın, Fetullahçı Terör Örgütü ile bağlantılı olduğuna ilişkin beyanları eleştiri sınırının çok ilerisinde hakaret içeren ve gerçeklikten çok uzak, iftira niteliği taşıyan beyanlardır. Davalının sayın Cumhurbaşkanımızı FETÖ ile ilişkilendirmeye yönelik bu açıklamalarını, suçluluk telaşıyla yapılmış artık gizlenmesi mümkün olmayan CHP-FETÖ iş birliğini örtmeye ve dikkatleri dağıtmaya yönelik bir çaba olarak değerlendirmek gerekmektedir. Davalının sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik uzun süredir ısrarla devam edegelen bu yakışıksız üslubu kendi beyanlarından da anlaşılacağı üzere daha da sertleşerek ve çirkinleşerek devam edecektir. İşte bu noktada davalının konuşmalarına hakim olan ve bir siyasetçiye yakışmayacak düzeydeki bu çirkin üslubuna karşı caydırıcı bir tazminata hükmedilmesi gerekmektedir. Arz olunan ve re'sen göz önünde bulundurulacak hususlar çerçevesinde 500 bin lira manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 01.12.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini vekil olarak saygıyla arz ve talep ederiz.'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın tarafından Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliğine verilen dava dilekçesinde, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun 1 Aralık tarihli grup toplantısında kullandığı ifadelere yer verildi. Davalı Kılıçdaroğlu'nun eleştiri ile hakaret arasındaki farkı idrak edemediği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret etmeyi alışkanlık haline getirdiği belirtilen dilekçede, 'Öncelikle şu hususu vurgulamak gerekir ki kişinin üslubu kişiliğinin bir yansıması, sahip olduğu değerlerin dışa vurma biçimidir. Davalının sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik haksız ve mesnetsiz ithamları ve üslubu, bir insana yakışmayacak ölçüde düzeysiz, seviyesiz ve ahlak dışıdır. Bu nitelikte sözlerin, pozisyonu itibarıyla sorumlu davranması gereken davalıdan sadır olması, ülkemiz için büyük bir talihsizliktir. Davalının konuşmasında ileri sürdüğü hususların tamamı gerçek dışıdır. Bu iddialarla ilgili olarak daha önce çeşitli vesilelerle açıklama yapılmış, iddiaların haksız ve mesnetsiz olduğu vasat zekaya sahip bir kişinin anlayabileceği şekilde izah edilmiştir. Ancak aynı iddiaların tekrarlanmasından anlaşılacağı gibi davalı, gerçeklerle yüzleşmek yerine inandığı yalanların konforunda yaşamayı sürdürmeyi tercih etmektedir. Bu nedenle davalının konuşmasında geçen haksız ve mesnetsiz iddialarıyla ilgili olarak tek tek cevap vermeye gerek görülmemiştir. Ancak bu vesileyle şunu ifade etmek gerekir ki gerçeklerin bu ölçüde çarpıtılması, yalanın bu kadar rahat ifade edilebilmesi, hakaret ve iftiranın bu denli olağanlaştırılması geçmişte örneklerini pek çok kez müşahede ettiğimiz bir FETÖ ahlakıdır. Bu ahlakın ana muhalefet partisi liderinde şahsında tecessüm etmesi ülkemiz için büyük talihsizliktir' ifadelerine yer verildi.
FETÖ ile mücadele edenleri haksız ithamlarla itibarsızlaştırmanın, FETÖ ile ilişkilendirmenin bir FETÖ yöntemi olduğu kaydedilen dilekçede, bunun ancak FETÖ'nün örgütsel amaçlarına hizmet ettiği vurgulandı. Dilekçede, 'Davalı, bugün FETÖ'nün egemen olmadığı özgür bir ülkede yaşıyorsa bunu öncelikle sayın Cumhurbaşkanımıza ve ona destek veren milletimize borçlu olduğunu unutmamalıdır. Öncelikle şu hususu ifade etmek gerekir ki, kozmik oda dahil olmak üzere sayın Cumhurbaşkanımızı FETÖ ile ilişkilendirmek hususunda davalı tarafından ileri sürülen tüm hususlar gerçek dışıdır ve iftira mahiyetindedir. Türkiye'de hangi görüşten olursa olsun akıl ve vicdan sahibi herkesin takdir ettiği ve edebileceği gibi sayın Cumhurbaşkanımız FETÖ başta olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadelenin öncüsüdür. Tarihin hiçbir döneminde terör örgütleriyle bu şekilde topyekun, netice alıcı, kararlı bir mücadele yapılmamıştır. Başta FETÖ olmak üzere tüm terör örgütleri, bu kararlı mücadele nedeniyle içeride ve dışarıda sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik husumetlerini açık bir şekilde ortaya koymakta tıpkı davalı gibi sayın Cumhurbaşkanımıza ve onun şahsında Türkiye Cumhuriyeti devletine asılsız ithamlarla saldırmaya devam etmektedirler' denildi.
'CHP-FETÖ iş birliğini örtmeye ve dikkatleri dağıtmaya yönelik bir çaba'
Dilekçede şu ifadelere yer verildi:
'Davalının Türk milletinin birliğini temsil ve TBMM adına başkomutanlık sıfatını deruhte eden sayın Cumhurbaşkanımızın, Fetullahçı Terör Örgütü ile bağlantılı olduğuna ilişkin beyanları eleştiri sınırının çok ilerisinde hakaret içeren ve gerçeklikten çok uzak, iftira niteliği taşıyan beyanlardır. Davalının sayın Cumhurbaşkanımızı FETÖ ile ilişkilendirmeye yönelik bu açıklamalarını, suçluluk telaşıyla yapılmış artık gizlenmesi mümkün olmayan CHP-FETÖ iş birliğini örtmeye ve dikkatleri dağıtmaya yönelik bir çaba olarak değerlendirmek gerekmektedir. Davalının sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik uzun süredir ısrarla devam edegelen bu yakışıksız üslubu kendi beyanlarından da anlaşılacağı üzere daha da sertleşerek ve çirkinleşerek devam edecektir. İşte bu noktada davalının konuşmalarına hakim olan ve bir siyasetçiye yakışmayacak düzeydeki bu çirkin üslubuna karşı caydırıcı bir tazminata hükmedilmesi gerekmektedir. Arz olunan ve re'sen göz önünde bulundurulacak hususlar çerçevesinde 500 bin lira manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 01.12.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini vekil olarak saygıyla arz ve talep ederiz.'