Alamut'tan Pensilvanya'ya!

'Bir tarafta Hasan Sabbah'ın yeryüzü cennetiyle yeni tanışan güzel köleler, diğer tarafta onun en güvenilir savaşçıları olan fedailer

Alamut'tan Pensilvanya'ya!
TAKİP ET Google News ile Takip Et

'Bir tarafta Hasan Sabbah'ın yeryüzü cennetiyle yeni tanışan güzel köleler, diğer tarafta onun en güvenilir savaşçıları olan fedailer...

Hikaye 11. yüzyıl İran'ında kendini peygamber ilan eden Hasan Sabbah'ın seçilmiş bir grup insanı intihar suikastçısına dönüştürerek bölgede hakimiyet kurmak için çılgınca ve aynı zamanda zekice bir plan tasarladığı Alamut Kalesi'nde geçmektedir.Güzel kadınların, yemyeşil bahçelerin, şarap ve haşhaşın göz boyadığı sanal bir cennet yaratan Sabbah, genç savaşçılarını emirlerine uydukları taktirde bu cennete gidebileceklerine inandırır.

Kendilerini onun yoluna adayan, ölmeyi de öldürmeyi de göze almış olan bu küçük orduyla hükümdar sınıfına gözdağı verebileceğini düşünür. Sabbah kendi deyimiyle insanların saflığını kullanıp dine adanmışlığı politik emellerine alet eder..'

Bu satırlar oldukça tanıdık değil mi?

Yukarıdaki satırlar Vladimir Bartol'un 'Fedailerin Kalesi Alamut' kitabının özeti..

Hikaye 11. yüzyılda yaşanıyor lakin günümüz Türkiye'sinde yaşadıklarımızla neredeyse tıpatıp benziyor.

Paralel İhanet Çetesi'nin kurduğu  yapı ile Hasan Sabbah'ın organizasyonu arasında hiç bir fark yok. Hasan Sabbah'ın genç savaşçılarının yerini bu yapıda genç öğrenciler alıyor. Zeki çocuklar çeşitli meslek alanlarında yetiştirilirken verilen dini telkinler ile yapıya kayıtsız şartsız itaat etmeleri sağlanıyor. Paralel yapının mensubu genç söz konusu yapıya itaat etmeyi dini vecibe gibi görüyor. 

Hakim, savcı, polis, asker, avukat, doktor, işadamı, vali, milletvekili, gazeteci olan bu gençler kendilerine yapının tepesinden emir gelene kadar normal insan gibi mesleklerini yaparak hayatlarına devam ediyorlar. Paralel yapının kurduğu sistemde 'abi' pozisyonundaki yönetici kadrodan talimat geldiğinde de bunu sanki dini bir vecibe gibi görüp kayıtsız şartsız uygulamaya geçiyorlar.

Paralel yapının kurduğu sistemin mensupları ile kendilerini Hasan Sabbah'ın yoluna adayan, ölmeyi de öldürmeyi de göze almış olan genç fedailerin farkı ne?

Hiç bir fark yok!

Okumuş, yazmış kariyer sahibi insanların gelen talimatla aniden bir savaşçıya dönüşmesine şahit olduk.

Bakınız, daha geçen hafta Paralel soruşturmasından tutuklu bulunanların salıverilmesi için bazı hakimler geleceklerini yok etme pahasına hukukun dışına çıkıp karar verdiler. Bu durum intihar bombacısının üzerindeki pimi çekmesinden farksız. Keza 17 Aralık darbe girişiminde bulunan emniyet-adliye mensupları da intihar eylemcisi gibi hareket etti. MİT tırlarını durduranlar da aynı adanmışlık psikolojisi ile eylem yaptı. Göstere göstere ülkeye ihanet ettiler.

Pensilvanya'daki Paralel İhanet Şebekesi'nin başı da Hasan Sabbah gibi insanların saflığını kullanıp dine adanmışlığı politik emellerine alet etti/ediyor.

11 yüzyılda Hasan Sabbah Alamut Kalesi'nde yetiştirdiği güzel kadınları şantaj aracı olarak kullanılmış. Günümüz Türkiyesi'nde Paralel yapı da aynı taktikle insanların özel hayatlarını kaydedip şantaj aracı olarak kullandı. Bürokrasideki atamalarda, iş dünyasından himmet adı altında haraç toplamada, siyaseti dizayn etmede özel hayat ve  kadın şantaj aracı olarak kullanıldı.

Paralel yapı ile Hasan Sabbah benzerliğini daha ilk günden gören Cumhurbaşkanı Erdoğan bunlara o nedenle 'haşhaşi' dedi. Önemli olan hastalığa teşhis koymaktır. Cumhurbaşkanı teşhisi koydu ve reçeteyi açıkladı.

Kırmızı Kitap'a giren bu yapı ile mücadele hayati önem taşıyor. Kimsenin ağırdan almaya hakkı yok. İşi savsaklayan veya ağırdan alanlar ya basiretsizlik yapıyorlar yada hainlik.

Ortası yok!