AK PARTİ, BİLE BİLE…
Ak Parti bile bile ve göstere göstere eriyor. Yapılan son anket sonuçlarına göre Ak Parti'nin Şubat ayında 33,9 olan oy oranı, Martta 33,7'ye, Nisanda 32,8'e ve Mayısta 30,7'ye düşmüş durumda.
Bu düşüşte şüphesiz en önemli pay ekonomik sıkıntılar, işsizlik ve geçim zorluğu.
Pandemi sürecinde yapılan maddi ve sosyal destekler bile bu eriyişi önleyemiyor.
Ak Parti; bu tabloyu bile bile, eridiğini göre göre buna yeni bir hız ve ivme kazandıracak saçma sapan atamalardan da asla geri durmuyor.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı görevinin yanı sıra, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcılığı yapan, spor bölümü mezunu Yerlikaya'nın yaklaşık 12 bin 500 TL maaşla bağımsız yönetim kurulu üyesi olarak Vakıfbank'ta görev yapacak olması başta Ak Parti’ye gönül veren kesim olmak üzere her kesimin tepkisini çekti.
Spor Fakültesi mezunu olmakla birlikte güreş spor dalında birçok başarılara imza atan ve bir dönem milli gurumuz olan Hamza Yerlikaya, bu özelliğiyle olsa gerek yeterince taltif edilmiş ve Ak Parti’den milletvekili seçilmişti.
Milli sporcu olmanın ötesinde ve güreş konusunda bilgi ve donanımının haricinde hiçbir alanda bir birikime sahip olmayan birinin Türkiye’de milletvekili olmasından öte bir taltif ve vefa örneği olmaz.
Milletvekilliği bittikten sonra bu isme yeni görevler, yeni unvanlar ve bulunduğu kuruma hiçbir şey katamayacak derecede bilgisiz olan birisinin sırf ulufe olsun diye Vakıfbank Yönetim Kurulu üyeliğine atanması kamuoyu vicdanını yaralamıştır.
Hamza Yerlikaya gibi geçmişin siyasi mezarlığına gömülen ve Ak Parti’ye getiri yerine götürüsü olan; çoğu eski bakan ve milletvekili Abdülkadir AKSU, Cemil Ragıp ERTEM, Adnan ERTEM, Dilek YÜKSEL ve Sadık YAKUT’un Vakıfbank yönetim kuruluna atanması, Ak Parti’nin sinesinde paslı bir yüktür.
Ak Parti, vefasını Vakıfbank’ta bu isimlere ulufe bağışlama yerine bu bankanın paradan para kazanmak ve faiz ekonomisini şahlandırmak yerine, yeni iş sahası açarak gençlere istihdam oluşturması daha mantıklı ve isabetli olurdu.
Sadece Vakıfbank değil, Ziraat Bankası da dâhil olmak üzere kamu bankaları bugünlerde ucuz faiz verme gibi bir yarışın içine girmek yerine keşke yatırım yapıp dev şirketlere sahip olsalardı.
Köşke bu bankalar, reel ekonominin güçlenmesi ve Türk lirasının değer kazanması ve her şeyden önemlisi de artık her evde en az bir, bazı evlerde iki ya da daha çok üniversite mezunu işsizin olduğu bir Türkiye’de bir fabrika açabilselerdi.
Sahi, bu bankalar; otomotiv ve ağır sanayi tesislerini geçtik, bir su işletmesi dahi kuramazlar mı? Tarımsal üretim ve gıda işine giremezler miydi?
Ey Ak Parti’nin akıl daneleri ve yüklü miktarda maaş alan havalı ve fiyakalı danışmanları! Danışmanlığını yaptığınız başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere tüm yetkililere artık Türkiye’nin gerçek fotoğrafını gösterip ekonomik üretimlerle işsizliğe çare olacak projelerinizi sunun.
Bunu yapmazsanız ilk yapılacak seçimin ardından sizler de parti ışıklarını erkenden kapatıp evinize giderek yorganı başınıza çekip; “nerede hata yaptık” dersiniz. İşte o gün keşke dememek için bugünden halkın gündemine eğilin ve işsizliğe çare arayın.
Her şey konser verdirmek ve Ayasofya’yı ibadete açmakla bitmiyor. Kar etme amacınız olsun ama kar etmeyip başa baş bir işletmecilik gösterseniz bile açacağınız müessese de on binlerce insan istihdam edileceği için bu da önemli bir kazanım ve hizmet olacaktır.
Lütfen böyle absürt atamalar yaparak kendi ipinizi kesmeyin artık. Lütfen ama lütfen…