AĞLAMA DUVARI OLMAYIN
Bir kurumun, bir beldenin ve yörenin öne çıkması ve önde olması, o kurumun kendi öz gayretleri ve çabaları yanında üst düzey yöneticilerinin u
Bir kurumun, bir beldenin ve yörenin öne çıkması ve önde olması, o kurumun kendi öz gayretleri ve çabaları yanında üst düzey yöneticilerinin ufku ve idedigereriyle doğru orantılıdır. Bir ticari firma, bir resmi kurum ya da bir şehir 10 yıl, 30 yıl, 50 yıl hatta 100 yıl sonra nerede olmak istediğini bugünden belirlememişse ve bunu kendi hedefleri ve vizyonu arasına koymamışsa oradan bir gelişme beklemek doğru olmaz.
Şirketler ve firmalar kadar kurumların da bir ufku ve vizyonu olmalı. Her ne kadar her kurum kendi resmi sayfalarında vizyon ve misyon sayfalarına parlak cümleler, fiyakaları hedefler koymuş olsalar da bunun pratiğe dönüştürme noktasında çok da ısrarcı, çok da mahir oldukları söylenemez.
Son yıllarda bazı yöneticilerde kendi görevleri arasında olduğu, kendilerinin düzeltmekle ve iyileştirmekle görevli olduğu halde topu taca ve başkalarına atma modası başladı.“Geriye gidiyoruz” türünden açıklaması ne kadar inandırıcı, ne kadar sorumluk taşıyan bir açıklama varın sizler takdir edin.
Şehirlerin gelişmesi ve varsa bu gelişmelerinin önündeki engelleri kaldırma yetkisi olan yöneticilerin mazeret üretmelerine gerçekten bir anlam veremiyoruz. Elbette uzun yolculuklar ilk adımla başlar, elbette büyük hedeflere koşmak için altyapıyı iyi hazırlamak gerekir. Elbette atacağınız her adımda yasal dayanaklarınızın ve destekleyicilerinizin tam olması lazım. Buna itirazımız yok. Ama on yıllardan beri konuşulan ve artık adım atılması yönünde sizin karar verip harekete geçme makamında olduğunuz bir vasatta, topu taca atmak ve başka sorumlular aramak doğru bir idarecilik örneği değildir.
Yetkiniz dâhilinde tarafları toplayıp, görüşlerini ve çekincelerini almak, bunları aşmak için gerekirse yine emriniz altında bulunan kurumlara talimatlar vermek varken her defasında aynı gerekçelere sığınmak ve “zaten geçmişte de bu sorun çözülememiş” gerçeğine sığınmak örnek ve doğru bir idarecilik anlayışı ile bağdaşmaz.
Kurumlar kadar yöneticiler de kendilerine verilen yetkileri sonuna kadar kullanmalı hatta gerekirse risk almalıdırlar. Risksiz bir yönetim sergilemek rutinde ve vasatta kalmak olur ki bu yöneticiler için de iyi bir not olmaz. Bugün hafızlarımızda kalan tek yönetici tipi; mevzuatları ve yasaları delip geçerek önemli hizmetlere imza atmış yöneticilerdir. Turgut Özal, Necmettin Erbakan, Recep Tayyip Erdoğan, Adnan Kahveci, Recep Yazıcıoğlu, yasalara ve mevzuata rağmen hizmet etmiş ve halkımızın gönüllerinde taht kurmayı başarmış, tarihin her zaman hatırlayacağı yönetici tipleridir.
Merhum Süleyman Demirel her ne kadar kendisi şubatta olduğu gibi güce ve kuvvete teslim olan bir tavır çizse de muhalefette iken iş başındakilere söylediği “İktidar çare müessesesidir, ağlama duvarı değildir” sözünü önemli buluyoruz. Sizlere verilen yetkileri kullanma yerine mazeretlere sığınmak hem kurumunuza hem de sizlere olumsuz yansıyacak ve verilen görev sırtınızda hep yük olarak kalacaktır.