28 ŞUBAT'TA BAŞKANLIK SİSTEMİNİ ANLAMAK

28 Şubat travmasını idrak ettiğimiz bu günlerde medyadan çok ilginç ve bir o kadar da insanı hayrete düşürecek olaylara şahit olduğumuz bir hafta geçirdik

28 ŞUBAT'TA BAŞKANLIK SİSTEMİNİ ANLAMAK
TAKİP ET Google News ile Takip Et

28 Şubat travmasını idrak ettiğimiz bu günlerde medyadan çok ilginç ve bir o kadar da insanı hayrete düşürecek olaylara şahit olduğumuz bir hafta geçirdik. 28 Şubat post modern darbesinin muhatabı ve Milli Görüş düşüncesinin sembol ismi rahmetli Necmettin ERBAKAN Hoca’yı yine o günün gölgesinde ama bu kez kendisine bu alçaklığı reva görenlerle ve sözde dava arkadaşlarının ve kurucusu olduğu bu geleneğin siyasi hareketinin temsilcileriyle birlikte el ele vererek andıklarına şahitlik ettik millet olarak. Rahmetli ERBAKAN Hocanın hatırasına saygısızlık olarak görülen bu programa davet edilenler ekseriyetle 28 Şubat post modern darbesinin mimarları ve şakşakçıları olması çok ironik bir durumdu. Ama güzel olan yanı bu zat-ı muhteremlerin ölümünden sonra rahmetli ERBAKAN’ı daha iyi anlamalarıydı!

***

Tutarsızlık ve menfaat rüzgârında oradan oraya savrulup giden Müslüman entelektüel tipi ile karşı karşıyayız ne yazık ki.

***

Egolarımızı değerlerimize tercih eder hale geldiysek biliniz ki çözülme kaçınılmazdır.

***

Evet! Başkanlık sisteminin oylanacağı referandum sürecine girdiğimiz bir dönemde bu manzaraların yaşanması çok anlamlıydı. 28 Şubat Darbesinin yarattığı travmaların gölgesinde uzun bir zaman sonra da olsa bu zat-ı muhteremlerin birbirlerini anlaması elbette çok güzel bir olay. Temennimiz bu dostluğun ve birlikteliğin baki kalmasından yanadır!

***

Bugün bu ülke ve bu ümmet için 16 Nisan da oylanacak tarihi referandumda başkanlık sistemi birbirine taban tabana zıt iki olayın yaşandığı böylesi bir ortamda önemli bir sosyolojik gerçeği de ortaya çıkarmıştır. Parlamenter sistemde onlarca siyasi partinin varlığı toplum katmanları üzerinde çok keskin ayrışmalara ve kutuplaşmalara neden olmuştur. Her siyasi yapı farklı ideolojik düşünceler etrafında mevzilenmiş, kimisi radikal bir noktaya kaymış ve en önemlisi de gençler üzerindeki yönlendirmeler gençliği analitik düşünmekten men eden bir ortama sürüklemiştir. Çok yetenekli ve zeki gençlerimiz politize olmuş ve içine düştükleri ideolojik sarmalda asıl yapmaları gereken bilimsel düşünmenin ışığı etrafında ülkenin sanayisine ve teknolojisine katkı sunmaktan çok uzaklara savruldukları bilinen bir gerçektir. Üniversitelerimizde bunun en somut örneklerini ne yazık ki üzülerek de olsa gördük. 28 Şubat bu manzaraların katmerli yaşandığı bir dönemi ifade etmeye yetmez mi? O dönemi görmeyen, bilmeyen ve anlamayan gençlere tavsiyem o dönemi iyi anlamaya çalışmalarını istemektir.

                                                                  ***

Örneğin ülkemizin en prestijli üniversitesi olan ODTÜ (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) yıllarca en zeki gençleri bünyesinde toplamasına rağmen yine de bilimsel manada ulusal ve uluslar arası düzeyde önemli sayılabilecek çalışmalar yapamadı. Bunun nedenlerini sorguladığımızda da görev yapan akademisyen ve rektörlerin bu üniversitemizi nasıl ideolojik emellerine kurban ettikleri çok iyi bilinmektedir. O gençler sokaklarda ideolojik eylemler peşinde koşmak yerine bilimsel çalışma yapılan laboratuvarlarda ve ARGE merkezlerinde ülkenin geleceğine dair bilimsel ve teknolojik çalışmalar yapmalarını sağlamak gerekmez miydi? Ne yazık ki o çok değerli gençlerimizin birçoğu elimizden kayıp gitti birilerinin kötü emelleri uğruna…

***

Bu ülkenin enerjisi ve potansiyeli yıllarca böylesi boş ve anlamsız mücadeleler uğruna heba olup gitti. Gençlik farkında olmadan birilerinin menfaati uğruna kendisini tüketip bitirdi. İdeolojisini ve düşüncesini dogma olarak görme dürtüsü bir veba gibi toplumun bütün katmanlarına yayıldı. Mezheplerini, tarikatlarını, cemaatlerini, ideolojilerini ve partilerini bizi biz yapan inançlarımızın önüne koyan yeni bir akımın uzun zamandan beri kuşatması altında kalan bir nesil var ne yazık ki!

***

Başkanlık sistemi işte tam olarak bu noktada yukarıda ifade edilen yanlışların ve tutarsızlıkların çözümü için gereklidir. Siyasetle daha ortaöğretim yaşlarında tanışan gençlerin siyasi partilerin propagandasına muhatap olmaları da başkanlık sistemi ile birlikte anlamsız hale gelecektir. Kendilerinde var olan bilgi ve yeteneklerini ülkenin ekonomik ve sosyal gelişimi için kullanmaları da marjinal siyasi partileri geri plana itecektir. Gençliğin ülke sorunlarıyla ilgilenmesi, çözüm önerileri getirmesi ve ülke yönetiminde bulunmak istemesi elbette gerklidir. Ama bütün bunlar gençliği politize etmeden, kutuplaştırmadan ve toplumsal barışı, birlik ve beraberliği zedelemeden yapılmalıdır. Yeni sistem bu sıkıntıları en az seviyeye indirecek nitelikte gerçekleşirse ülke bu durumdan kazançlı çıkar. Ülkemizin sanayisine ve teknolojisine uluslar arası ölçekte katkı sunacak gençlere ihtiyacımızın olduğu böylesi bir dönemde 16 Nisan referandumu bu ülke için bir milat olacaktır. Bu tarihi anı anlayamayanlar elbette cellâtlığına soyunanlara âşık olurlar!

Unutmayınız ki değişim; önyargılarımızdan kurtulup empati yapmakla mümkündür.

Kalın sağlıcakla.