28 Şubat Darbeler Sürecidir
Memur-Sen Elazığ il temsilcisi Türk siyasi tarihine 'Postmodern Darbe' olarak geçen 28
Memur-Sen Elazığ il temsilcisi Türk siyasi tarihine “Postmodern Darbe” olarak geçen 28. Şubat’ın 20. yılı nedeniyle bir basın açıklaması yaptı.
28 Şubat’ın Siyonizm ve Batı destekli bir müdahale olduğunun altını çizen BAHŞİ “Türkiye’de yeni bir vesayet katmanı üretmek, giderek temayüz eden milleti tehdit etmek ve iradesini ortadan kaldırmak, inancın toplumsal görünümünü hayatın bütün alanlarından dışlamak, faiz lobisinin talebiyle ve küresel bir operasyonla Anadolu sermayesini saf dışı bırakmak, İslam dünyası için umut, daha da önemlisi özgüven daveti olan D-8 projesini akamete uğratmak, devleti hortumlamayı engelleyen ve devletin kasasını milletin kasasına dönüştüren “Havuz Sistemi”ni kaldırmak için gerçekleştirildi” diye konuştu.
28 Şubat’ın küstahça bir tavırla bin yıl süreceği deklare edildiğini hatırlatan BAHŞİ “Küresel istikbarın yerli müstekbirleri tarafından gerçekleştirilmiş bir darbe olma yanında, çalışma hayatından ekonomiye, eğitimden medyaya, asker ve sivil bürokrasiden belediyelere, siyasetten meclise ve hatta hükümeti devirmeye varan geniş bir yelpazede hem dini değerleri hem de mütedeyyin insanları doğrudan hedef almıştır. Öyle ki bu amaçla insanı ve onurunu yok sayan bir vesayet terörü estirildi. Bütün ülkede vahşi bir toplum mühendisliğine girişildi” diye kaydetti.
Milletin parasıyla kurulan üniversitelerin, milletin başörtülü kızlarına turnikelerle yasaklandığını dile getiren Memur-Sen Elazığ İl Temsilcisi İbrahim BAHŞİ “ Yetmedi önce İmam Hatiplilerin üniversiteye gidiş yolu sonra da İmam Hatipler kapatıldı. Bütün bu dayatmalar, zorlamalar ve zulümler sadece kamu hizmetleriyle sınırlı kalmadı, vesayet treninin özel sektör vagonları da kendi mecralarında benzer zulümler yaşattı ve kendi alanlarıyla sınırlı bir av başlattı. Bu süreçte milyonlarca kişi “Batı Çalışma Grubu” tarafından fişlendi. Bu sayede fişleyen ve vesayete boyun eğmeyenleri dışlayan bir devlet pratiği hakim kılındı” dedi.
Kişiler ve sermaye grupları yanında mütedeyyin kişilerin yoğunlaştığı sivil toplum kuruluşlarına da jandarma ve polis eliyle operasyonlar düzenlendiğini belirten BAHŞİ “Yalan bilgiler, sahte belgelerle ve her yanı vesayet kokan manşet haberlerle bu kuruluşların müntesipleri baskı altına alındı, hukuki varlıkları sonlandırıldı. Daha da vahimi bu insanlar brifingli yargı mensupları tarafından hukuksuz bir şekilde hapse atıldı. Bu yolla toplumun bütününe yönelik bir korku atmosferi oluşturuldu. Milli Medya büyük bir baskı altına alındı. Anadolu sermayesine, “Ya vesayete boyun eğeceksin ya vesayete kurban gideceksin!” tehdidiyle cumhuriyet tarihinin en büyük sermaye kıyımı gerçekleştirildi” diye aktardı.
Refah-Yol hükümetinin siyaset üzerine kurulan baskı ve yürütülen tanklarla istifa ettirildiğini söyleyen BAHŞİ “ Refah Partisi, vesayet sisteminin yargıdaki en büyük temsilcisi olan Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Yolsuzlukları engelleyen havuz sistemi ve ufuksuzluğa son veren D-8 çalışmaları durduruldu. Ülke büyük bir krize sürüklendi. Bu süreçte 28 Şubat’ın cuntacı komutanlarının yönetim kurullarına getirildiği finans sektöründe büyük bir hortumlama süreci başladı. Yüz milyarlarca dolar, vesayeti yeniden kuranlar ve onları alkışlayanlar arasında paylaştırıldı”diye konuştu.
Bin yıl sürecek denen darbe sürecinin ortadan kalktığını dile getiren BAHŞİ “Darbecilerin getirdiği yasaklar ortadan kaldırıldı, özgürleşme ve demokratikleşme ile birlikte 28 Şubat darbecileri yargılanmaya başlandı. 28 Şubat’ta yürüyen tankların paletleri çöpe atıldı ancak o paletlerin kamu vicdanlarında açtığı yaralar kanamaya devam ediyor. Mağduriyetlerin bir kısmının hala sürdüğünü görmek ve bunların da sona ermesi için çaba sarf etmek zorundayız. 28 Şubat’ta brifingli yargı kararlarıyla hukuksuz cezalara çarptırılan mahkûmların mağduriyetlerinin giderilmesi için gerekli adımların atılması, cezaevinden çıkmış olanlarınsa mağduriyetlerinin tazmin edilmesi gerekmektedir.Adaletin tesisi ve kamu vicdanının rahatlatılması; o süreçte zarar gören herkesin maddi ve manevi zararlarının tazmin edilmesi yanında, 28 Şubat zulmünü üreten ve ortak olan herkesin cezalandırılması ile mümkündür. Dolayısıyla mağduriyetler giderilmeden ve suçlular cezalandırılmadan 28 Şubat -en azından toplumun bir kesimi için- devam ediyor olacaktır. Bu bağlamda, darbe üreten sistemin ve darbeci düşüncenin bütün tortularıyla ortadan kalkması için 16 Nisan’da yapılacak anayasa değişikliği referandumu yepyeni bir imkândır. Memur-Sen olarak, Millet ve Emek İçin “EVET” diyeceğimizi ilan ettiğimiz referandumun milletten onay almasıyla kurulacak yeni Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile darbe üreten bürokratik oligarşi ve vesayet sistemi tümüyle ortadan kalkacak, milletin dirayeti ve etkili karar alma mekanizmalarıyla darbe niyeti niyet edenlerin kursağında kalacaktır” diye kaydetti.