2018 YILINDA 40 CİVARINDA ESERİN RESTORASYONUNU TAMAMLADIK
Harput Kalesindeki arkeolojik kazı çalışmalarında gün yüzüne çıkarılan birçok eserin parçaları, kazı evinde puzzle gibi birleştirilerek hem tarihe ışık tutması sağlanıyor, hem de turizme kazandırılıyor.
Tarihi kaynaklara göre MÖ 8. yüzyılda Urartu Krallığı tarafından kurulan ve tarihe ışık tutan Harput Kalesi'nde 2018 yılı kazı çalışmaları kapsamında 20 bin eser gün yüzüne çıkartılırken bu sayı 5 yıl içerisinde 120’bini buldu. Kazılar sona ererken çıkartılan eserler üzerindeki çalışmalar FÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Aytaç'ın başkanlığında kazı evinde devam ediyor. Arkeolojik kazılarda büyük bir titizlikle gün yüzüne çıkarılan eserler, aynı hassasiyetle "puzzle"ın parçaları gibi bir araya getirilerek, tek parçaya dönüştürülüyor. 5 yıl içerisinde Elazığ Müzesine binin üzerinden eser birleştirerek teslim ettiklerini belirten Prof. Dr. Aytaç, bu yıl içerisinde ise 40 eseri birleştirdiklerini ve çalışmaların devam ettiğini söyledi.
"YAN YANA GETİRİP, BÜTÜNLEMEYE ÇALIŞIYORUZ"
Harput iç kale kazı çalışmalarının bu sene 5’inci yılını tamamladıklarını aktaran FÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Kazı Başkanı Prof. Dr. İsmail Aytaç, “120 bin obje çıkmıştı ve bunları en fazla pişmiş toprak, seramikler oluşturuyor. Kalede çok sağlam eser çıkmıyor. Çünkü bilinçli olarak terk edilmiş bir yer. Bu bakımdan çıkan parçaların bütünlenebilenleri restore etmeye başladık. 2018 yılında 40 civarında eserin restorasyonunu tamamladık. Tüm çıkanlar zaten müzeye teslim ediliyor. Geri kalanları da tek tek yıkayıp, yan yana getirip, bütünlemeye çalışıyoruz. Restoratör arkadaşlarımız bu küçük buluntuları, ne kadar parça bir araya gelebiliyorsa tümlemeye çalıştı. Sağlam olanları da tekrar müzeye vereceğiz” dedi.
"BULUNTULAR ÜZERİNDEKİ İŞLEM 12 AYIMIZI ALIYOR"
Bizans dönemine ait mühürlü bir küpünde çıktığını dile getiren Prof. Dr. Aytaç, “10’uncu 11’inci yüzyıla tarihliyoruz. Bunlar üzerinde bazı mühürler yazılar ve kabartmalar var. Bazı diğer geometriksel motifler, hangi dönem olduğuna dair bize fikir de vermektedir. Yoğun olarak Selçuklu beylik , Osmanlı dönemine ait sırlı mutfak eşyaları elde edildi. Bu kazılar da özellikle Selçuklu dönemine ait çini ve çini mihrap kaplamalar elde edilmişti. Bunları da tümlemeye çalıştık. Çıkan buluntular hem mimarisel hem de taşınabilir kültür varlıklarıyla 3 ciltlik bir kitap çalışması yapıyoruz. Kazı alanlarında ki çalışmaların ortalaması 2 aydır. Ama biz 5 senedir ortalama 3 ay kazı yapık. Buradan elde ettiğimiz buluntuların işlemleriyse 12 ayımızı alıyor. Bunların sahadaki çalışmaları, çıkan buluntuların getirilmesi, arşivlenmesi, yıkanması, ayıklanması ve bütünlenmesi, bazılarının analizlerinin gerçekleştirilmesi, elde edilen veriler dışında kaynak taraması yapılarak başka nerede çıkmış varsa örnekleriyle kıyaslanması, bunların yayına hazırlandırılması ve değerlendirilmesi uzun bir süreci alıyor”ifadelerini kullandı.
"TURİZME KAZANDIRMAYA BAŞLADIK"
Kazı çalışmalarının sadece malzeme çıkarmakla kalmadıklarına dikkat çeken Aytaç, “O çıkardığımız malzemeyi korumak, tasvir etmek, mimari kısmını önce konservasyonunu yapmak sonra da restorasyonunu yapmak zorundayız. Yayınlarda ve duyurularla bilim dünyasına aktardığımız gibi turizme de kazandırmamız lazım. Harput bir kültür havzasının adı bir coğrafya adıdır. O bakımdan taşınır taşınmaz kültür varlıkları somut olmayan kültür varlıkları bir bütündür. Bütün bunların hepsinin turizme kazandırmaya da başladık. İnşallah önümüzde ki yıllarda bunun turizme yansıması daha geniş oranda olacak. Bizim son 5 sene içerisinde müzeye teslim ettiğimiz eser sayısı bini buldu. Müdahale edip tamamladığımız 100 civarında eserimiz var ve bunların üzerinde çalışmalarımız halen de devam ediyor” şeklinde konuştu.