19 MAYIS'I ANLAYABİLMEK

Sanıyorum iki binli yılların başlarıydı

19 MAYIS'I ANLAYABİLMEK
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Sanıyorum iki binli yılların başlarıydı. Tokat Turhal’da görev yapan oğlumu ve torunlarımı görmek için Turhal’a gittim. Bir iki gün sonra oğlum “Baba seni bir yere götüreceğim” dedi. Ben piknik veya doğa güzelliği olan bir yere gideceğimizi sandım “İyi gidelim” dedim.

         Sabahı kalktık arabamıza bindik gidiyoruz. Ama ben hala nereye gittiğimi bilmiyorum. Amasya’yı geçtik Samsun’a doğru yol almaya başladık. Samsun plakalı araçları görünce Samsun’a gideceğimizi anladım.

         Benim gönlümdeki Atatürk sevgisinin ne kadar derin olduğunu bilen oğlum “Baba Samsun’a gidiyoruz” dedi ve Samsun’a gittik.

 

                                   BANDIRMA VAPURU

 

         O gece yeğenimler de kaldık. Sabahı hep birlikte geziye çıktık. İlk durağımız sahildeki Bandırma Vapuru idi. Bandırma vapurunu gezerken o geceyi yaşar gibi oldum. Ulu Önder Atatürk’ün istiklal ve hürriyet meşalesini yakmak için hangi koşul ve hangi şartlarda yola salındığını düşündüm.

Köhne bir vapur,

Azgın bir deniz,

Kısıtlı bir imkân,

Olmayan bir hürriyet,

İşte bunun belgesi…

                                            ***

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Dokuzuncu Ordu Müfettişi olarak Samsun'a çıktığı tarih olan 19 Mayıs 1919 günü müttefik işgal orduları namına hareket eden İngiltere'nin Karadeniz Ordusu kumandanı General Milen, Harbiye Nazırı Şakir Paşa'ya bir mektup gönderir. Mektupta şöyle denilmektedir.

                                                      ***

          "Devletlû Efendim Hazretleri,

          Dokuzuncu Ordunun bir teşkilat icabı olarak lağvedildiği anlaşılmış iken Dokuzuncu Ordu'dan bir müfettişin bu orduya mensup bir heyetle Sivas'a gitmeleri hayretimize mucip olmuştur. Bu konuda bilgilendirilmemiz gerekmektedir. Bu hususta kendimi sorumlu gördüğümden bu heyetin Sivas'a ne maksatla gittiklerinin bildirilmesi istirham ederim.(*)

                                                      ***

          Bu sorunun yani Ulu Önder Atatürk'ün bu tarihte Sivas'a neden gittiğinin cevabı bu günün resmi bayram statüsüne alınarak her yıl gururla kutladığımız 19 Mayıs bayramlarında verilmektedir. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a çıkışını ve orada Hürriyet ve istiklal meşalesini yaktığı o gün Türk'e pranga vurmaya kalkışan gafillerin gün geldiğinde hezimete uğrayacaklarının bir işaretidir. İngiliz generalindeki ileri görüşlük hakikaten takdire şayandır. General o tarihte Mustafa Kemal'in dehasını, kafasındaki ideali ve ufkunu öylesine kuvvetli bir şekilde tahmin edebilmiş ki tarih bu gün kendisini ve endişesini haklı çıkarmıştır. Bu tedirginlik korkulan adam daha yolda iken yani Atatürk'ten duyulan bir korkunun önsezisiydi.

          Ah ne olurdu O yüce İnsanı, o Ulu Önder'i bizlerde tam olarak tanıyabilsek, bizlerde anlayabilseydik. Onun ilke ve inkılâplarına sarılabilsek onun gösterdiği hedeflere doğru koşabilseydik.

         Ne olurdu?

         Devam edelim konumuza.

                                                      ***

Ulu Önder Atatürk’ü Karadeniz’in azgın suları ile boğuşa boğuşa Samsun’a getirmeyi başaran Bandırma Vapuru’ndayız…

         Vapuru gezdikçe merakım galeyana geliyor.

 “Olamaz” diyorum “Olamaz böyle bir şey”

Çocuklar yetişiyor imdadıma “Baba ne olamaz” diyorlar. Ben yine “Olamaz” diyor ve sözlerime devam ediyorum. “O koca Atatürk o tarihlere sığmayan büyük Önder bu küçücük vapura nasıl sığmış?... Anlayamıyorum. İşte “Olamaz” dediğim budur.

“Hakikaten olamaz…”

Çünkü o büyük devlet adamı, o tarihlere yön veren büyük lider… Ulu Önder Atatürk gözümde ve gönlümde o kadar büyük ki onun sığabileceği bir mekânı tahmin edemiyorum.

                                      ***

Şimdi bazı din tüccarı yobazlar bana “Bre gafil Atatürk’te bir insan değil mi?..Büyük olan Allah’tır. Sen nasıl böyle düşünürsün?

Diyeceklerdir.

Varsın desinler…

Ben onları Allah’la arama koymuyorum.

Ben dini siyasete alet etmiyorum.

Ben din ticareti yapmıyorum.

Ben harama helal demiyor, altı yaşındaki kız çocuğunun evlenmesine fetva vermiyorum.

Ben aydınlıkları karanlıklara tercih ediyorum.

Çünkü ben ülkemi, milletimi çok seviyorum.

Elbette ki yüce olan, elbette ki büyük olan, elbette ki daim olan Allah’tır lakin ortada kimilerinin anlayamadığı bir 19 Mayıs ruhu vardır. Bu ruh olmasaydı adımız Ahmet, Mehmet, Ayşe Fatma olur, minarelerimizde ezan, camilerimizde kur’an okunur o yüce Allah’a ibadetimiz olur muydu?..

Asla…

Camilerde baykuş öter, minarede çanlar çalardı.

                                            ***

Fransızlar ”Turguıe tu dols Atatürk dıev et le restea Atatürk” yani “TÜRKİYE ATATÜRK’Ü ALLAH’A, GERİYE KALAN HER ŞEYİDE ATATÜRK’E BORÇLUDUR.”

Diyorlar da biz niye diyemiyoruz.

Yoksa biz bu gerçekleri göremeyecek kadar kör ve geri zekâlı mıyız?

Vdigerahi merak ediyorum.

Atamızın doğum günü olan 19 Mayıs Bayramınız kutlu olsun sevgili okurlarım.

Bu cennet vatanda bayrağımız inmesin, ezanımız dinmesin.

                                              *

(*) Cemal Kutay Türkiye İ. ve H.Mücadeleleri Tarihi Cilt: 18 Sahife 10807