15 TEMMUZ VE ŞİRİNLER

15 Temmuz hain kalkışması olmuştu

15 TEMMUZ VE ŞİRİNLER
TAKİP ET Google News ile Takip Et

15 Temmuz hain kalkışması olmuştu. Türk halkının kahramanlığının tesciline ihtiyaç yoktu ama öyle bir tarih yazılmıştı ki, dünya demokrasi tarihi o geceye kadar eşi benzerini görmemişti.

            Meydanlar hatiplerin hararetiyle kavruluyordu. Asıl kahramanlar sessizce nöbet tutuyordu. Meydanlar döşek, bayraklar yorgan olmuştu…

            İstanbul medyasında çalışan bir arkadaşım anlatıyordu…

            “Abi o gece bir program için Konya’daydık. Yanımda …. isimli yazar vardı. Darbe haberi gelince ağlamaya başladı. Nereye kaçalım, ne yapacağız demeye başladı. Darbe çok şükür başarısız olmuştu. Sonra ulusal basında aynı yazarı gördüm. O gece yaptığı kahramanlıkları(!) anlatıyordu! Ben dinlerken utandım, o anlatırken utanmıyordu…”

            Bunun gibi sahte kahramanları çok dinledik. Kontrollü bir şekilde partisinin İstanbul’da bir ilçe belediye başkanının evine sığınıp, üç maymunu oynamaya hazırlanan liderleri de gördük!

            Emin olun bunların hiçbiri milletin umurunda bile değil. Kim ne yapmış, kim ne söylemiş… Halk, “ihtiyaç olursa biz buradayız, sahne soytarılara kalsın!” diyor.

            Meğer ne çok Fetullah düşmanımız varmış da, haberimiz yokmuş. Herkes bu sapık vaizden nefret ediyormuş…

            Hadi 17/25 Aralık öncesi kimse cesaret edemezdi, evvelini geçtim… Mesela 17/25 Aralık sonrası yerel medyamıza bakalım. Kim ne yazdı, ne söyledi? Ortalık köşe yazarından geçilmiyor. Kaç kişi arşivini kendisine şahit kılabilir?

            17/25 Aralık sonrası çıktığı kanalda; “Ne iftirası, bunlar namazında niyazında…” diyerek FETÖ’nün yargı darbesini meşrulaştıran aktif siyasetçimiz var mı bu şehirde?

            Halen daha 15 Temmuza tiyatro diyen alçaklar senle, benle oturup FETÖ lehine algı yapmıyor mu?

            Ve 15 Temmuzun yıldönümü geldi. Evvelinde sapığa “Hoca Efendi” diyenleri affettik!

            Yanı başında 15 Temmuza tiyatro diyenleri susturmayan bukalemun arkadaş! Rica ediyorum meydanlarda kuru kalabalık yapıp vekile, valiye, müdürüne şirinlik yapma!

            Hadi bakalım şirinler, başka gün yalakalık yaparsınız! Allah’ın günü mü bitti?

KUSURA BAKMAYIN AMA YAZMALIYIM

            17/25 Aralıktan önceydi. Daha o dönem Fetullah denen sapık; çok kıymetli, muhterem, saygı değer hoca efendiydi. Bu satılmış güruhun yargıda, emniyette en güçlü olduğu 2010 referandum sonrasından bahsediyorum.

            Vekili olduğum ulusal basına düşen bir dosya vardı. NTV özel haber yapmak istediğini söylemişti. Ankara’da olduğum için gelip röportaj verememiştim.

            Daha sonra Cumhuriyet Gazetesinden tanıdığım Aykut Küçükkaya benimle röportaj yapmıştı. O röportajda çok kıymetli hoca efendi sapığının yargısını eleştirmiştim.

            Bugünün FETÖ karşıtları o gün bana akıllı olmamı, başıma bela almamamı telkin etmişlerdi!

            Sonra 17/25 Aralık yargı darbesini yaşadık. Darbeden bir gün önce yayın hayatına başlayan Haberkent’te köşe yazarlığına başlamıştım. Kısa bir süre sonra da genel yayın yönetmeni olmuştum.

            O dönem gazetemizde çalışan Vahap isimli arkadaşım büroma geldi. Paşa Konağı’nda düzenlenen bir yemekte Cihan Haber Ajansı muhabiri Vahap’a beni sormuş. “O yazıları yazan bu mu?” diye sormuş.

            Sonra öğrendik ki, benim köşe yazılarım ve manşetlerimiz yüzünden Haberkent Bank Asya’da parçalanıp çöpe atılıyormuş. Çok şükür!

            Devamında İHYA-DER davasındaki FETÖ kumpasını yazdım. Yazı ulusal basına düştü. Bazı kandigerar yayınlarında benimle canlı bağlantı yaptı.

            Sevdiğim bir meslektaşım olan Av. Mahmut Şahin’in yapılan haksızlıkla yıllarca cezaevinde yatmasına içerlemiştim. Elimden gelen katkıyı sağlayıp, hain FETÖ’nün ipliğini pazara çıkartma adına üzerime düşeni yaptım.

            Nedendir bilinmez, hiçbir Ak Partili bu davayı gündeme getirmedi. Sonra Mahmut’un yeniden yargılama talebi kabul edildi. Mesleğine geri döndü.

            O yazıyı yazdığım dönemde Elazığ’da pek bir ilgi olmamıştı ama konu ulusal basının gündemine gelmişti. Ve yine o dönemde bugünkü azılı FETÖ karşıtları bana akıllar vermişti. FETÖ’nün çok güçlü olduğunu, uğraşmamamı, başıma bela olabileceklerini söylüyorlardı…

            Sonra 15 Temmuz oldu. Dışarıda arkadaşlarla çay içip sohbet ediyorduk. Darbeyi duyunca eve gittim. Eşimle heldigereştim. Silahımı alıp meydana çıktım. Cumhurbaşkanımızı daha görmeden, çağrısını işitmeden meydana inmiştim. İspat isteyene delil sunabilirim.

            Eski milletvekilimiz Zülfü Demirbağ, şimdiki Milletvekilimiz Ejder Açıkkapı, İl Başkanı Ramazan Gürgöze, teşkilat mensupları oradaydı. Şahitlik ederim…

            Yazdığım her şeyi arşivlerden ispat ederim. İhtiyacım olduğundan değil…

            Peki bugüne kadar yazmadım da, bugün neden yazıyorum?

            15 Temmuz ya… Efendi efendi gidip nöbetimi tutup, o 249 kahraman şehidin ruhuna Fatiha okuyacağım…

            Allah bir daha 15 Temmuz gibi bir alçaklığı yaşatmasın. Ha, olursa… Cazgırlık yok, durumun netleşmesini beklemek yok!

            Bir şarjörlük kadar cürmüm var! Efendi efendi, sessizce… Gerime yok yani!